1 Kasım akşamı, Türkiye saatiyle geç vakitlerde, Amerikan kralı veya imparatoru Trump, yayınladığı yeni bir fermanla, 'Nijerya'ya saldırılması için, Amerikan ordusuna, 'Hazır ol' emri verdiğini' açıkladı. Trump'ın, Savaş Bakanlığı/ Pentagon'a, verdiği talimatta kullandığı şu ifadelere bakar mısınız:
'Eğer saldırırsak, hızlı, acımasız ve tatlı olacak; tıpkı terörist serserilerin sevgili Hristiyanlarımıza saldırdıkları gibi!"
Evet, bu söz, 200 milyonu aşan nüfusuyla Afrika'nın en büyük Müslüman toplumunun yaşadığı Nijerya'da bir takım iddiaları esas alarak, 'ordularıyla oraya saldırmak' şeklindeki bir histeri nöbeti içinde olan ve de 'barış kahramanı' iddialı Trump'a ait.
Trump, 'İslamcı teröristler' dediği ve Nijerya'da yıllardır, hükümetlerin bertaraf etmeye çalıştığı ve 'Kutsal Kitap' mânasına gelen 'Buuko Haraam' isimli ve İslamî hedefler adına silahlı mücadeleler veren bir silahlı mücadele grubunu, Hristiyanların "toplu katliâmından" sorumlu tutuyor ve 'silahların patlayacağı'ndan söz ediyordu. Ki, bu söz konusu grup, belki bazı Hristiyanları da öldürmüş olabilir.
Ama, bu grubun, yıllardan beri Nijerya'nın Müslüman halkının başına ne çetin musibetler getirdiği, hattâ, Kız öğrencilerin okuduğu bir Kur'ân Mektebi'nden yüzlerce öğrencinin kaçırılıp, aylarca değil, hattâ iki yıla yakın bir süre kurtarılamayışları hatırlanacak olursa, konunun, sadece Hristiyanlara yönelik bir katliâm olmadığını ve esasen, silahlı mücadeleye girmeyen gayrimüslim insanların -sırf Müslüman olmadıkları için- öldürülmelerinin İslam dininde asla caiz olmadığını bu Trump efendinin her konuyu karıştıran ve sadece silah gücüyle her şeyi halledeceğini sanan kafasına nasıl sokmalı?
Trump, Truth Social platformunda yaptığı açıklamada da, "Nijerya Hükümeti Hristiyanların öldürülmesine izin vermeye devam ederse, ABD Nijerya'ya yapılan tüm yardım ve desteği derhal kesecek ve artık rezil olmuş bu ülkeye 'silahlar patlayarak' girebilir" ifadelerini kullanıyordu.
Trump Efendi, Nijerya'ya saldırı emri için hazır olmaları talimatını verdiği o saatte Nijerya'nın yerini haritadan gösterebilir miydi, bilmiyorum. Hattâ, sanmıyorum da diyebilirim.
Çünkü, henüz iki hafta önce, sona erdirdiğini iddia ettiği, çoğu hayalî savaşları sayarken, Ermenistan ile Albania (Arnavutluk) arasındaki savaşı da durdurduğunu açıklamıştı.
Evet, evet; Türkiye'nin doğusundaki Ermenistan, Balkanlar'ın batısında, 3-4 bin km. uzaktaki Arnavutluk'la savaş halindeymiş de, Trump o savaşı da durdurmuş imiş..
Arnavutluk Başbakanı Edi Rama da, o günlerdeki bir Avrupa Birliği toplantısında, 'Ermenistan ile savaşı sona erdirdiğimiz için beni tebrik edebilirsiniz.' diye gırgırını geçmişti, Trump'la..
Ama, Trump bu.. Altta kalır mı?
Durdurduğu savaşları sayarken, bu kez de, Ermenistan- Kamboçya Savaşı'nı durdurduğunu söylemez mi! Güney Doğu Asya ülkelerinden Kamboçya ile, 10 bin km.'yi aşkın mesafedeki Ermenistan'ın savaşını da durdurmuş imiş, meğer..
Bu 'tuhaf' kişi, kendisinin yaptıklarını sık sık zikrederken, Biden, Obama, Clinton, Bush gibi geçmişteki hiçbir ABD Başkanı'nın yapamadığını kendisinin yaptığını' ileri sürebilmekte...
'Hristiyanların öldürüldüğü' iddiasını ileri sürerek, Nijerya'nın cezalandırılacağını vurgulayıp, 'Bizim Hristiyan değerlerimize saldırıya seyirci kalamayız' diyen Trump isimli bu 'tuhaf' kişiye, bizim de Müslümanlar olarak 'İslami değerlerimize saldırılmasına seyirci kalamayacağımızı' kimse söylememiş mi?
Evet, Trump'ın kafasına göre, başka insanlar, kitleler halinde öldürülebilirler. Yeter ki, onun inancından olmasınlar. Bu yüzden de, 'Siyonist kuduz fino Netenyahu'suna, yerle bir ettirdiği Gazze'de, 70 binden fazla çocuk, kadın ve savunmasız sivilleri öldürten ve o konuda her desteği veren , üstelik de Hz. İsâ Mesih aleyhiselam'ın dinine mensubiyet iddiasıyla, şimdi, 'Hristiyanlığın değerleri'ni korumak adına, Nijerya'nın Müslüman halkını, 'İslamcı terörist'ler' diyerek ezmekten, yok etmekten söz ediyor; hem de, 'Eğer saldırırsak, tıpkı terörist haydutların sevgili Hristiyanlarımıza saldırdığı gibi hızlı, vahşi ve tatlı bir saldırı olacak!" ifadelerini kullanmayı öğünülecek bir savaş tarzı sanarak.
Bu açıdan, Trump'ın, Netenyahu ve etrafındaki Siyonist Yahudi barbarlardan farklı bir düşünce yapısının olmadığı ortaya çıkmıyor mu?
ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth de aynı şekilde, X'te yaptığı açıklamada, "Savaş Bakanlığı harekete geçmeye hazırlanıyor. Ya, Nijerya Hükümeti Hristiyanları koruyacak ya da bu korkunç vahşeti gerçekleştiren İslamcı teröristleri öldüreceğiz" ifadelerini kullanıyor.
Bu tehditler karşısında Nijerya Devlet Başkanı Bola Ahmed Tinubu, Nijerya'da, "din özgürlüğünün, anayasa garantisi altında olduğunu' ve "Nijerya'nın dinî hoşgörüsü olmayan bir ülke olarak nitelendirilmesinin gerçeği yansıtmadığını, Nijeryalılar için din ve inanç özgürlüğünü korumanın vazgeçilmezliğini' belirten bir açıklama yapmış bulunuyor.
Trump, bugün geldiği noktaya yeni gelmedi. Seçim propagandası sırasında, kendisinin Başkanlığı döneminde bir taraftan, 'Hristiyanlığın güçleneceği'nden söz ediyor; bir taraftan da 'savaş karşıtı!' nutukları ve barış türküleri' söylüyordu. Amma, anlaşılıyor ki, onun 'barış'tan anladığı, 'Bütün dünya ABD'ye teslim olsun, barış olur.' şeklindeki 'Pax Americana..' saçmalığı.
Dahası, o, daha önce bu sütunda değindiğimiz , 'Beyaz Hristiyan Milliyetçiliği' dediği bir hareketi de güçlendirmeyi hedef edinmiş. Bunun içindir ki, 2 ay kadar önce, Güney Afrika Başkanı'nı Beyaz Saray'da ağırlarken, Güney Afrika'daki Beyaz Hristiyanlara zulmedildiğinden yakınıyordu, fotoğraflar göstererek. Ama, suçladıklarının büyük ekseriyeti, 'Siyah Hristiyanlardan oluşuyordu.
O halde bu durum, siyah derili insanların beyaz derili insanlara baskı yapması kabullenilemezdi. Çünkü, kendisi beyaz derili...
Yani, adam, tipik bir ırkçı. Ve o kadar ki, emlâk krallığını kazanıncaya kadar, hiçbir şey bilmese, sadece Güney Afrika'da, beyaz iktidarların, yüzlerce yıl, siyah insanlara nasıl davrandığını hiç düşünemediyse de, en azından, Güney Afrika'nın siyah derili halklarının, Nelson Mandela' liderliğinde 40 yılı bulan çetin hak ve özgürlük mücadelelerinden biraz haberdar olsaydı, belki bu kadar dar kafalı olmazdı.
Daha ilginç olanı söyleyelim.
İşbu Trump Efendi yarınlarda, Başkan olarak ölecek olsa, yerine geçecek olan Başkan Yardımcısı Vance'ın da ondan geri kalır tarafı yok. Çünkü, dünkü Amerikan medyasından yansıyan haberlere göre, Vance, Hint asıllı ve Hindu olan bir hanımla evliymiş ve bir Amerikan Üniversitesi'nde yaptığı bir konuşmada, kendisinin de, 'ateist' / (tanrı inancı olmayan) bir geçmişinin olduğunu ve evlenirken Katolikliği seçtiğini ve vaftiz edildiğini; hanımı Usha Vance'ın da kendisi gibi Hristiyan olmasını istediğini söyleyip, 'Hristiyan müjdesine inanıyorum ve sonunda eşimin de aynı şekilde düşünmesini umuyorum" demiş.
Usha Vance ise, 'Din değiştirmeyi veya buna benzer bir şeyi düşünmediğini, Katolik olmayı planlamadığını ve Hindu geleneklerinin çocuklarının hayatlarının bir parçası olduğunu' söylemiş. Ama, Başkan Yardımcısı, eşiyle birlikte, 'üç çocuğunu Hristiyan olarak yetiştirmeye karar verdiklerini ve en büyük ikisinin Hristiyan okuluna gittiğini' de açıklamış.
İnsanlara bir inancı dayatmanın ilahî kanunlara aykırı olduğunu, haydi Kur'an'ın, 'Dinde zorlama yoktur...' mealindeki saf özgürlükçü ve kurtarıcı 'Lâ ikrahe fi'd-dîn' mesajından habersiz; Hz. İsâ aleyhisselâm'ın aynı mahiyetteki ilahî hükmü ifade eden sözlerinden de mi öğrenememiş?
Bütün bunlardan sonra belirtelim ki, Mr. Trump, 'Sizin dininiz sana, benim dinim de bana..' /Lekum dinukum veliyedin..'
Ama, sadece senin dininden olanların koruyuculuğu adına, Haçlı mantığıyla meydana çıkıp, İslam'a ve Müslümanlara savaş ilan ediyorsan; biz de, 'Siz varsanız, biz de varız..
Allah'u Ekber!' deyip kendi inancımızın ölçüleri içinde, 1400 senedir olduğu gibi ve daha önceden de, bütün 'Enbiyaullah'ın sünnetinde olduğu üzere, zulme, zorbalığa, firavunluğa teslim olmayız.