"Trump'ın 'Big Beautiful Bill' yani 'Büyük Güzel Bütçe Açığı Yasası', yüksek gelir gruplarına ve şirketlere kalıcı vergi indirimleri sağlayan, sosyal yardım programlarında kesintiler yapan ve devasa bütçe açıklarını finanse etmeyi amaçlayan tartışmalı bir ekonomik düzenlemedir. Yüksek gümrük vergileriyle desteklenen bu yasa, doların değerini düşürerek ihracatı artırmayı hedefledi. Ancak bu politikalar, doların küresel hegemonyasını sarstı, ekonomik dengeleri bozdu ve tüm dünyada finansal sistemi yeniden şekillendirdi."
Bu ifadeler, iktisatçı Michael Hudson'a ait. Türkiye'de maalesef, hep söylediğim gibi ABD'nin şekillendirdiği propaganda ağında kalanların bir türlü kabul edemedikleri "İmparatorluğun ekonomik düşüşü" fikrini bir kere de bu açıdan bakın.
ABD'nin, dolayısıyla Batı'nın düşüşü fikrini ciddiye almak lazım. Kimileri bugünkü güç denkleminden hareketle yankilerin "yeni bir çıkış yolu" bulabileceğini düşünceler de Süper Emperyalizm kitabının yazarı "ABD'nin kendi geleceğini kuramayacağı" söylüyor.
Dün Trump yine tehditler savuruyordu ekranlarda. Gelgitlere alıştık ama, Big Beautiful Bill yasası çerçevesinde Amerikan basınında çıkan yorumlara baktığımda karamsarlığın hakim olduğu gerçeği de gözden kaçmıyor.
Yasa, ihracatı ucuzlatmak için doların değerini düşürmeyi hedefliyor. Ancak sanayi üretimi büyük ölçüde başka ülkelere kaymış durumda. Fabrikalar artık ABD topraklarının dışına taşındığının altı çiziliyor yorumlarda. Bu durum, yasanın ticaret açığını kapatacağı iddiasını çürütüyor diyor Hudson.
Haklı da... Dolar, son dönemde %10 değer kaybetti. Avrupa para birimine karşı %18 devalüasyon yaşadı. Bu, 1933'ten beri görülen en büyük düşüş oldu.
Cumhuriyetçi temsilcilerden bazıları, söz gelimi Thom Tillis gibi isimler, yasanın sağlık sigortası ve sosyal yardım kesintilerinin seçmenlerini vuracağını söyledi. Bu kesintiler, milyonlarca insanın geçim kaynaklarını tehdit ediyor.
Buraya gelmişken yine Hudson'ı dinleyelim: "Doların küresel finanstaki ayrıcalıklı konumu zayıflıyor. Yabancı merkez bankaları, geçmişte ellerindeki dolarları ABD Hazine bonolarına yatırıyordu. Ancak şimdi bu bonolardan kaçış başladı."
Yine Financial Times'ta yer alan bir yorumda, yatırımcıların düşük faizle borçlanıp Avrupa'daki yüksek getirili tahvillere yöneldiğini yazdı. Finansal kâr arayışı, sanayi yatırımlarını gölgede bıraktı.
Borsalar yükseldi, ancak bu yükseliş sadece en zengin %1'in servetini artırıyor. Altın fiyatları sıçradı, Hazine bonolarının faiz oranları yükseldi. Zenginler kazanıyor, ancak ekonomi güç kaybetti.
İşte Trump'ın yasasının sunduğu vergi kesintileri, serveti yukarıya taşıyor diyor bir başka analist Richart Wolf. Ve ekliyor Wolf: "Yüksek gelir grupları, bu parayı hisse senetlerine, tahvillere ve emlağa yatırıyor. Yeni fabrikalar açılmıyor, istihdam artmıyor."
Bu bir servet transferi modeli. Trump yasası Michael Hudson'un ifadesiyle bırakın altın çağı yeni bir feodal sistem inşa etmekten başka işe yaramayacak.
İşte tam da buradan hareketle Richard Wolf'a kulak vererek yazıyı bağlayalım:
"Bu, kontrolsüz bir yönetici sınıfının, her şey çökmeden önce olabildiğince çok servet toplama girişimidir. Çöken imparatorluklarda sık rastlanan bu tutumda, zenginler güçlerini kullanarak servetlerini korur. Ancak bu durumun faturasını toplumun geri kalanı öder."