Kovid-19 sonrasının öncesi gibi olmayacağı konusunda kimsenin şüphesi yok. 
Yalnız yeni dünyanın nasıl  olacağı/oluşacağı meçhul. 
Tahminler var. Tahminlerin hemen  tamamı da Kovid-19 karşısında verilen imtihanla doğrudan ilişkili.
Dünyanın en güçlü ekonomisine ve  ordusuna sahip ülkeler bu imtihanda sınıfta kalarak insanlık için yapacakları  çok bir şeyin olmadığını gösterdiler.
Zaten kan üzerine inşa edilmiş  zenginliklerinin ve felsefelerinin sadece kendi çıkarlarına âmâde edildiği  hatta o vahşi kapitalizmin kendi vatandaşlarını bile korumaktan aciz olduğu  ortaya çıktı.
***Koca Avrupa’da Almanya  dışında kendini koruyamayan bir devletler zinciri ortaya çıktı. Sömürü  gelirleriyle refahı yakalamış İtalya, Fransa, İngiltere, İspanya,  Belçika, İsveç ve diğer ülkeler patır patır döküldüler.
Amerika ise tam bir fiyasko. 
O dünyanın en kudretli ordusuna  sahip olan ve kendisini dünyanın hakimi ilan eden ABD, ilk rauntta nakavt oldu.
Yılların birikimi son beyaz polis  cinayetiyle patladı. İnsanlar Korona’yı da sosyal mesafeyi bir kenara  bıraktılar sistemden hesap sormaya başladılar. 
Yağma talan işin detayı, asıl sistem  çatırdamaya başladı.
Çünkü yılların birikimi artık  bıçağı kemiğe dayadı.
***Amerika nüfusunun % 72’si  beyazlardan sadece %13’ü siyahilerden oluşmasına rağmen,  Kovid-19’dan ölenlerin sadece %20.7’si  beyazlardan geri kalanların tamamının siyahilerden(%50.3), Latinlerden(%22.9)  ve Asya kökenlilerden(%22.7) oluşması aslında tabloyu netleştirmektedir.
Zaten insan merkezli bir sağlık  sistemi olmayan Amerika’da,  beyaz  olmayanlar ve parasız beyazlar ölüme terkedildi!
Geçmişten beri biriken beyaz polis  vahşeti ise bardağı taşıran son damla oldu.
Minosata’da Geoge Floyd’ın  öldürülmesi beyaz polisin ilk sabıkası değildi. 
Bardağı taşıran son sabıkası oldu.
Çünkü 1965 yılında Los Angeles’te  34 ölü 4 bin tutuklama ile, 1967’de Newyork’ta 26 ölü 1500 yaralı  ile, 1967’de Detroit’te 53 ölü 2 bin yaralı ile, 1968’de 125 şehirde 45  ölü 2 bin 600 yaralı ile, 1980 Miami’de 18 ölü 400 yaralı ile, 1992’de Los  Angeles’te 56 ölü, 2328 yaralı ile, 2001de Sinsinati’de 70 yaralı  ile sonuçlanan olayların tamamının tek sebebi beyaz polislerin siyahileri  katletmesi ve beraat etmeleridir. 2014’te Missori Ferguson’da 2015’te Maryland  Baltimor’da ve 2016’da Kuzey Karolina Charlott’taki protesto ve  olayların temelinde de beyaz polisin siyahileri öldürmesi ve ceza almaması  yatmaktadır.
Tıpkı George Floyd’in öldürülmesi  gibi.
***Amerika’da sokağa çıkan, yakıp yıkan  ve yağmalayanların tepkisi suçluları cezalandırmayan hukuk sisteminin eseri.
Ve ABD yönetimi Afganistan’da ve  Irak’taki sivillere gösterdiği gaddarlığın aynısını şimdi kendi vatandaşına  gösteriyor.
Ve bu da açıkça gösteriyor ki vatandaşına  şiddet uygulayan yönetimin sonu hüsrandır.
Bizde bunun kısa tarifi ‘zulüm  ile âbâd olunmaz’şeklindedir. 
***Hulasa, batı medeniyeti tek dişli  canavar olduğunu bir kez daha göstermiştir. 
Bu gelişmeler batı medeniyetinin  sonu değildir elbette.
Ama sonun başlangıcı olduğunu  görmemek için de kör olmak gerekir.
Çünkü Amerika’da sokağa dökülenler  sadece siyahiler değil aynı zamanda kimi beyazlar da hukuksuzluğu protesto için  siyahilere eşlik etmektedirler.
Evet, bugün batı medeniyeti, üzerine  bina edildiği zulmün sancılarını ve acılarını çekmektedir.
Kovid-19 salgını bittikten sonra  oluşacak yeni dünya düzeninde güç kaynaklı batı medeniyeti istese de söz sahibi  olamayacaktır.
Tabii ki adalet isteyenler  cesaretle hareket edebilirlerse. 
Aksi takdirde dünya, cesur önderlerin  zuhurunu beklemeye devam edecek!