(Dünkü yazıda, Yemenli İnsan Hakları aktivisti, Nobel Ödül’lü Tevekkul Kerman Vakfı’nca İstanbul’da, ‘Yemen’de yaşanan insanlık faciası’yla ilgili olarak tertiplenen ve 6 saat kadar süren bir konferanstan bazı kesitleri yansıtmaya çalışmıştık. Kaldığımız yerden devam edelim..)
Konuşmalar yapılırken ekrana, açlıktan artık hareketsiz kalmış, korkudan yuvalarından fırlarcasına bakan fersiz gözler ve kaburga kemikleri sayılan çocuklar ve yaşlılar, deri -kemik haline gelmiş ve avurtları çökmüş gencecik binlerce annelerin görüntüleri yansıyor.
Tunus eski C. Başkanı Munsif Merzuqî’nin, ‘insanlıktan, vahşiliğe bu kadar ilgisiz kalabilecek bir vurdumduymazlık kapasitesi beklenmezdi.’ ve, ‘Dünya medyasının Kaşıkçı Cinayeti’yle ilgilenmesi elbette iyi; ama, Yemen’de açlıktan ölen yüzbinlerin hayatı daha mı değersiz, ölenler için niçin suskunuz?’ şeklindeki sözleri zihnimde hâlâ yankılanıyor.
***
Yemenli bir yazar Nâsır el’Mudî de diyor ki özetle: Yemen’in kuzey ve güneyi sosyo-ekonomik açıdan çok farklı dinamiklere sahiptir. Güney’dekiler, ülkenin sadece Kuzey tarafından yönetilmesine itiraz ediyorlar. 34 yıllık Ali Abdullah Salih dönemi, ‘Cumhuriyet’ adı altında bir ‘aile ve hanedan yönetimi’ kurdu, ama, ülkenin tekrar bölünmesini istemeyen herkesin açık veya zımnî desteğini alıyordu. Salih’in 2012’de yerini Başk. Yard. Hâdi Mansur’a bırakmak zorunda kalmasından en çok, ‘Hûsî’ler faydalandı.
***
Diğer konuşmalardan da ilginç tesbitler..
*’2011-Arab Baharı’ bir ayaklanma ve idi, arab halkları uykudan uyanır gibi oldular, ama, uyku sersemliğini hâlâ atlatabilmiş değiller..
*‘Hûsî’ler kendilerinin Hz. Peygamber (S) soyundan geldiklerine inanıyorlar.
Ayrıca San’a’nın Hadebe Tepesi’nde güçlü aileler otururlar. Ama, oradan düşen herkes zayıflar. Salih
ailesi de onlardandı..
*Yemen şimdi karanlık bir tünelde.. Savaş bugün durdurulsa bile, nüfusun yüzde 15-20’si olan ‘Hûsî’ler iktidarda kalacaktır. Hûsî’ler bir alev topuna döndüler.Yüzlerce km.’lik menzilli füzeler İran’dan geliyor.. Muhalefet, aşiret bağlılığına göre şekilleniyor. Kimsenin proğramı yok.. Proğramları olanların da bir gücü yok.. ‘Husî’ler en organize olanı...
Yemen’de de Libya’da olduğu gibi mahallî hükûmetler kurulabilir.
*Silah satımı herkesi yoldan çıkarıyor. Trump, Suudî’lere daha fazla silah satmak istiyor, diğerleri de..
*İstikrarsızlığın sebebi İran ve Suûdî’dir ve artık onların da kontrolünden çıkmıştır.
*Arab ülkelerindeki mevcud rejimler yıkılırsa, diktatörlük de çare olmaz ve katletmek tek çare olarak kalır ve tam bir kaos ortaya çıkar..
***
Bu vesileyle, ‘fakir’in orada da belirttiği üzere, Osmanlı’nın tarih sahnesinden bertaraf olması üzerinden 100 yıl geçiyor.. Müslümanlar büyük bir güçlerini yitirdiler. Emperial güçler Müslüman dünyayla oynamakta daha bir rahatladılar.
40 yıl önce bugünlerde İran’da Şahlık rejimi devriliyordu. Bundan en çok korkan rejimlerden birisi de Suûdî idi ve İran’la arasında bir düşmanlık başladı. Sırtını Amerika’ya daha fazla dayayan Suûdi rejimi, Saddam’ın İran’daki İnkılab rejimine saldırmasıyla başlayan 8 yıllık savaş boyunca, Saddam’a 100 milyarlarca dolar yardım etti.
1977 -Hacc mevsiminde de, İranlı 435 hacı katledildi Mekke’de.. Ve düşmanlık daha bir arttı. İran da Yemen’deki muhalif güçleri besledi, Suûdî’ye karşı..
‘Hûsî’leri de ‘Ensarullah’ diye niteleyen İran, onu tıpkı Lübnan’daki Hizbullah teşkilatı gibi desteklediğini resmen ifade etti. Dahası, Tahran’dan ayrı olarak Bağdad, Şam, Beyrut ve San’a’nın da artık kendi kontrollerinde olduğunu resmî ağızlardan dile getirdi; güç gösterisi yaptı.
Yemen’deki savaşın temelinde İran ve Suûdî arasındaki güç yarışı bulunuyor.
Yemen Meselesi, sadece Yemenlilerin ve arabların değil, bütün İslam Milletinin ortak meselesi, acısı ve çare bulamaması da, utancıdır. Tekrar ediyorum, bu ihtilâfı bölge ülkeleri arasında Erdoğan Türkiyesi’nden başkası yatıştıracak durumda değil..
İslam İşbirliği Teşkilatı uyuyor; bu faciayı, bu gangrenli organın tedavisini emperial güçlere bırakmış durumda.. Onları çaresinin ise, Müslüman dünyayı daha bir kan zehirlenmesine uğratacağı açık..