Kanunî şekil açısından, önümüzdeki 31 Mart günü, yani 2,5 ay sonra mahallî seçimler yapılacak..
Ama, bu, işin formalite tarafı...
Asıl seçim ise, her kişi veya grubunbağlandığı ya dayakınlık duyduğu, tarafdar olduğu inanç, ideoloji, yaşayış tarzı veya menfaat odağına göre olacaktır.
***
Bu satırların sahibi, yarım asra yaklaşan yazı hayatı boyunca seçimler üzerinde tahminde bulunmamayı şiar edinmiştir; ama, temennilerini gizlemez ve de asla tarafsız değildir, tarafını daima inancının aslî değer ölçülerine göre belirlemeye çalışır. Ve elbette ki inanç ve dünya görüşü itibariyle kendisine en yakın olanın kazanmasını tercih eder.
Ama, bunu, idealite ilerealite arasında daima var olacak olan farkı ve insanın hatasız olamayacağı ölçüsünü de unutmadan yapmaya çalışır.
***
Bunu bizim aslî değerlerimize karşı ve Müslüman halkımıza ve bu ülkeye pençesini en tepeden inmeci, darbeci ve kelle koparma yöntemleriyle geçirmiş ve musallat olmuş olan mâlum taife de 100 yıla yakın zamandır kendi doğrularını hâkim kılmak için darbeler ve diğer entrikalar gibi en zâlimce yolları bile sergileyip durmuyor mu? Ve onlar, her seçimde, her vesileyle, oylarını yüzde 75-80’leri aşan mikdarda bir destekle hâlâ da, bir ‘mütegallibe zümresi’ne yüzde vermiyorlar mı?
Bu da gayet tabiîdir. Çünkü onlar da, ‘Bizim seçtiklerimizin, sadece yönetim tekniği açısında liyâkatli olmanın ötesinde bizim temel değerlerimize bağlı, laik- kemalistve halkın inanç değerlerine aykırı bir yaşayış tarzını örnek alması gerekir’ diyorlar, açıkça ya da lisan-ı hâl ile...
***
Böyleyken..
Seçimler yaklaştıkça.. Bazı tiplerin -eğer, safdil oluşlarından kaynaklanmıyorsa-, sinsi ve kurnazca bir yönteme başvurdukları görülüyor.
Bu gibiler müsaid bir zemin bulduklarında hemen, söze çok mâsum niyetli gibi bir havada söze girerler.. ‘Ben bu kez, oy vermiyeceğim.. Başkasına da hayır.. Gerçi lideri seviyorum.. Ama, etrafındakiler onun gibi değil!.. Biz 40 yıl öncelerde ne güzel idealler taşıyorduk.. Keşke iktidara gelmeseydik!’ derler.
Halbuki, bu gibiler avanak avcılığına çıkmış kurnaz açıkgözler durumundadırlar. Çünkü, öyle bir yaklaşım, tam karşıdakine destek vermek demektir. Hele de, 100 yıllık bürokratik oligarşinin pusuda bekleyip her an başını kaldırmaya hazır olduğunu sergilediği bir zaman diliminde.
Bu gibilerin rahatsızlıkları, ya ekonomik sıkıntılardır, ya liyakatsiz olduğunu iddia ettikleri kimselerin bir yerlere gelmeleridir ya da, bir takım yolsuzluk iddiaları.
***
Unutmayalım ki, ‘Uhud Gazvesi’ öncesinde Hz. Peygamber (S), Uhud dağı okçularına, ‘yerlerini terketmemelerini’ kesin olarak emretmişken; müşriklerin yenildiğini gören o okçulardan niceleri, ganimetlerin, dünya nimetlerinin paylaşımında kendilerine bir şey kalmayacağını sanıp, o Peygamberî emri unutmuşlar, Müslümanlar olarak ağır yenilgi tadmıştık.
***
Bu gibilerle tartışmaya gerek yok. İyi niyetli ve yürekleri yanarcasına konuştuklarına göre, onlara, ‘Siz ne bekliyordunuz ve ideal veya hayallerinizin bu kadar kısa sürede gerçekleşeceğini mi hayâl ediyordunuz?’dan ötesi boşa nefes tüketmek olacaktır.
Evet, ideallerimizin gerçekleşmesini ve bu ülkenin de daha ileriye gitmesini istiyorsak, bunun ancak bizim değerlerimize bağlı olanlar eliyle ve onlara daha çok destek vererek olacağını bilmemiz gerekir.
NOT: (14 Ocak akşamı, saat 20.30’da, Üsküdar-Bağlarbaşı Kültür Merkezi’nde,Hedef Platformu’nun; İran’da 1979 başında Şah’ın devrilmesi ve milyonların ‘Allah’u Ekber!’ nidâlarıyla ve onbinlerce kurban vererek gerçekleştirdiği İnkılab Hareketi’nin 40. Yıldönümü münasebetiyle hazırladığı ve o büyük hareketin sebep ve sonuçları üzerinde ve diğer değerlendirmelerin yapılacağı proğramda bulunacağım inşaallah..)