Beden zayıf düşünce, hayatları boyunca bedenin atıklarıyla beslenen parazitler fırsattan istifade onu yemeye başlarlar. Çoğu zaman beden, bu parazitlerin içeriden ihanetleri yüzünden ölür, doğrudan doğruya zayıflıktan değil. İslam ümmetinin durumu da buna benziyor. Sadr-ı İslam'da bu iç parazitlere münafık deniyordu. Savaşta, barışta, seferde, hazarda, mescitte, pazarda Müslümanlarla beraber, Müslüman gibi görünürlerdi. Ama bir tökezlemeye görmesin Müslümanlar, derhal zehirli çatal dilleriyle onları bir kaşık suda boğmak için ellerinden geleni yaparlardı. Savaş meydanında safları terk etmeyi mi dersin, Hz. Peygamberin ailesi hakkında ileri geri konuşup adice fitneler yaymalarını mı dersin, velhasıl Müslümanların morallerini bozmak için ellerinden geleni yaparlardı. Ama Müslümanlar bütün bu badireleri atlatınca da hiçbir şey olmamış gibi başarıdan pay kapmaya çalışırlardı. Yüce Allah'ın Kur'an'da en çok dikkat çektiği grup işte bu münafıklardır. Bugünlerde de münafıklar ortalıkta cirit atıyorlar.
İslam dünyasının hali malum. Dört bir yandan saldırı altında. Baştan başa İslam alemi, bir kısmı doğrudan, bir kısmı da dolaylı olarak sömürge konumundadır. Tekrar toparlanıp ayağa kalkmaması için de değişik isimler altında küçük parçacıklara bölünmüş. Gün geçmiyor ki bu parçacıklardan birini, özellikle köleliği içselleştirmeyenleri cezalandırmasınlar. Durum tam da Malcolm X'in söylediği gibi. Bazı Müslüman milletler efendileri ile özdeşleşmiş, onların çağdaş seviyelerine çıktı çıkacak cehdi içindeki "ev kölesi" gibi halinden memnun. Bazısı ise Gazze'de olduğu gibi şakırdayan zincirlerle efendinin beş yıldızlı sahillerinde zevk süreceğine onurlu bir ölümü tercih eden asi "tarla köleleri"dirler. Dert bu değil. Gün gelecek bütün bunlar bitecek. Dert, bizden olan, bizden görünen, bugüne kadar bizim atıklarımızla beslenen bol unvanlı parazitlerin efendinin ifrazatları uğruna hanemize doğru taarruza geçmeleridir.
Gün geçmiyor ki İslam'a, Müslümanlara, İslam'ın değerlerine, Kur'an'a, sünnete en zehirli dillerini uzatmasınlar. Zayıflamış bedenin besleyici atıkları eksildiği için efendinin ifrazatına talip zındıklar saldırdıkça saldırıyorlar. Söylem ve eylem itibarıyla İslam'ın ilk dönemlerindeki münafıklara benziyorlar bu zındıklar. Öyle ki düşmanın çoluk çocuğumuzun tepesine inen bombalarından çok bu zındıkların ihaneti ciğerimizi yakıyor.
Zındık kelimesi, Mecusilerin kutsal kitabı Zend Avesta'nın adından gelir ve Zend'e inanan (Mecusi) anlamındadır. Bazısı bu durumunu gizleme gereğini duymazdı. Açık bir şekilde İslam'ı tenkit eder, İslam alimleriyle tartışırlardı. Yani merttiler. Bazısı ise İslam toplumu içinde yaşadığı, Müslüman olarak göründüğü ve içindeki küfrü gizlediği halde, İslam'ın temel prensiplerine, temel kaynaklarına sinsice, Müslüman entelektüel görünümü altında saldırırdı. Bu gibi kimselere, "Zend" ile ilgisi olsun olmasın, dinsiz anlamında zındık adı verilmiştir. Deist, Ateist, materyalist gibi Batılı kelimeler moda oluncaya kadar bu kelime kullanılmaya devam ediyordu.
Günümüzün zındıkları ikinci kategoriye girecek namert tiplerdir. Hayatları boyunca İslam'dan beslenmişler. İslamî unvanlarla toplum içinde itibar görmüşler, zır cahil oldukları halde alim muamelesi görmüşler. Kısacası Müslümanlığın etinden, sütünden her şeyinden yararlanmışlar, makamlarını ihraz etmişler. Şimdi ise Huneyn'de bozguna uğrayan Müslümanların kaçışını görüp "vallahi büyü bozuldu" diyerek İslam'ın sonunun geldiğini sanan taze mühtedi Ebusüfyan gibi "kaçan kurtulur" naraları atarak efendilerin kapısına bağlanmaya talip oluyorlar ve oradan yüklendikçe yükleniyorlar.
Bu bombalar gün gelecek susacak. Bu ümmet bunun gibi kaç enkazı kaldırdı şimdiye kadar. Ama sizin ihanetiniz dünya durdukça anılacak ey Müslüman akademisyen görünümlü parazitler.