Dışarıda zor bir eşikten geçen Türkiye içeride ise giderek kabaran sorunlarla karşı karşıya. Pandemi süresince gayretkeş sağlık çalışanları ağır bir stres yaşadılar ve Türkiye'nin Kovid-19'u atlatmasında üstün başarı gösterdiler.
Sağlık Bakanlığı koordinasyon ve organizasyon başarısı göstererek kamuoyunu doğru yönetti. Fahrettin Koca her akşam halkın karşısına çıkarak süreci şeffaf bir şekilde paylaştı. Hepimizi ikna etti. Kovid'e karşı D. Trump ve B. Johnson laubali bir tutum sergilerken Erdoğan ve ekibi her türlü tedbiri kararlıkla aldı.
Dünya Sağlık Örgütü ve Türkiye arasında sıkı bir diyalog yürüdü. Özellikle aşı çalışması ülkemizin bilimsel araştırma tecrübesine önemli bir katkı sağladı. Bu seferberlikte ülkemizin üniversiteleri ve enstitüleri büyük başarılar gösterdi.
Geçen yüzyıldan kalma travmalarımız ise hâlâ varlıklarını sürdürüyor. Bunların en başında da salgın hastalıklar geliyor. Savaş, kıtlık ve salgın gibi hadiseler kolektif hafızada yerini korumakta.
Türk modernleşmesi üç temel sahada inşa edilmiştir. Islahat döneminin en mühim kurumları hızla gelişen Avrupa'ya karşı mağlubiyetin önüne geçmek için ihdas edildi.
Harbiye, Mülkiye ve Tıbbiye ülkenin nitelikli insan ihtiyacını karşılamak için önemli bir reçeteydi. Bu mekteplerin müfredatları Batılılaşmanın da yol haritasıydı.
Her üç mektebin de Türkiye üzerindeki ağırlığı tartışılmaz bir hakikattir. Bu üç mektebin mensupları ve mezunları önce Osmanlı elitlerini sonra da Cumhuriyet elitlerini ortaya çıkardı.
Harbiye tesiri Türk siyasetini epeyce meşgul etti ve sivil-asker dengesi demokrasimizi zaman zaman sekteye uğrattı. Mülkiye tesiri ise hantal bürokrasiyi ve devlet-halk arasındaki uçurumu doğurdu. Neyse ki Türkiye hem askeri hem de bürokratik vesayetten kurtulmak için büyük mücadele verdi. Askeri okulların Milli Savunma Üniversitesi bünyesine alınması haklı bir eleştiri konusu olsa da darbeler tarihi bize çok acı tecrübeler yaşattı. Mülkiye mezunlarının ise şeftali bahçelerinden çıkarak halka hizmet etmeye başladığı günleri gördük.
Sağlık sistemindeki reform çabaları Tıbbiyelileri ne kadar memnun ediyor ve onların görüşleri dikkate alınıyor bilmiyorum. Tıbbiyelilerin ve sağlık emekçilerinin pandemi savaşından çıkarken takdiri hak ettiklerini düşünenlerdenim. Daha iyi koşullarda çalışmaları ve daha iyi ücretler almalarını destekleyenlerdenim.
Halkın ücretsiz bir sağlık sisteminden yararlanması dünyada çok az ülkenin başardığı bir uygulama. Sürdürülebilir bir sağlık politikası ve sosyal devlet uygulamasının tıpkı güvenlik ve eğitim gibi devletin üç ayağından biri olması çok önemli.
Uzun zamandır sağlık çalışanlarımıza yapılan saldırılar hepimizi üzüyor. Tıpkı polisimize, askerimize uzanan el gibi tedirgin oluyoruz.
Tıbbiyelileri temsil ettiğini iddia eden Tabip Odası yıllardır işgal altında. Tıbbiyelilerin iradelerine ve fikirlerine gem vurmaya çalışan bir zümrenin elinde. Tıbbiyelileri bakanlık ve devletin kurumlarıyla karşı karşıya getirmeye çalışan bir organizasyon var. Bu organize hareket yalnızca içerden yönetilemez.
Sağlık çalışanlarımızı hekim, hemşire, hasta bakıcı ayrımı yapmadan korumalıyız. Tıpkı öğretmenimizi, vergi memurumuzu, esnafımızı, işçimizi korumamız gerektiği gibi. Meslek ayrımları ve mesleki rekabetler kamusal alanda tartışma yaratır. Bazı meslekleri topyekûn hedefe koymak yahut göklere çıkarmak yerine hak ettikleri değeri vermek için çaba sarf etmeliyiz.
Her vatandaşımızın can güvenliğini sağlamak zorundayız. Konya'da Dr. Ekrem Karakaya'nın öldürülmesinden ders çıkarmalıyız ve kurumlar arası koordinasyonu sağlamalıyız. Bu olayın psiko-sosyal arka planı irdelenmez ve sağlık çalışanlarına gerekli eğitimler verilmezse saldırgan hasta yakını problemini önleyemeyiz.