Yargı konuları en popüler dönemini yaşıyor. Bu iyi mi kötü mü bilmiyorum.
Herkes hukuk konuşuyor. Herkesin bu konuda bir fikri var. Pek az kişi doğru bilginin peşinde.
Hal böyle olunca her kafadan bir ses çıkıyor. Bunu önlemenin yolu daha önce de söylediğim gibi adliyelerin konuşması ve bazı tedbirlere başvurulması. Bugün bu konuya değinmek istiyorum.
ADLİ OKUR YAZARLIK
Bu konuda şimdiden bir adım atılmalı. Adli kavramları doğru anlatmak için çalışmalar gerekiyor. Özellikle lise ve üniversite öğrencilerine yönelik çalışmalara ihtiyaç var. Yine basın ve kurumsal iletişim alanında faaliyet gösterenler için de benzeri projelere gereksinim olduğunu düşünüyorum.
KRİZ İLETİŞİMİ
Özellikle kriz anlarında adli süreçlere ilişkin ifadelerin doğru kullanılmaması veya eksik ifade edilmesi sorunu arttırıyor. Bir paylaşımda yapılan hukuki bir niteleme bir anda kaosu derinleştirebiliyor. Örneğin, davet üzerine adliyeye gelen şüpheli için "adliyede gözaltına alındı" biçiminde bir ifade kullanılınca, kopuyor tufan!
BU KONUDA İLKELER NET...
Bu hususta hazırlanmış önemli bir rehber var. Adli iletişim bağlamında özellikle adliyelerin yapacağı açıklamaları nasıl hazırlanması gerektiği noktasında çerçeveyi net biçimde çizmiş. Yargıda Basın Sözcülüğü ve Medya İletişim Büroları El Kitabında (Kitap) geçen hususlara değinmekte, bu metne dikkat çekmekte fayda görüyorum.
BASIN METNİ NELERİ İÇERMELİ
Yapılan açıklamaların tatmin edici olması önemli. Kitaba göre basın açıklaması yapılırken neden dolayı dava açıldığı, hangi aşamalar sonrası bu noktalara gelindiği ve bunun sonucunda sanıkların ne ile suçlandıklarının kısa ve eksiksiz olarak anlatılması gerekmektedir. Yine özellikle bakanlıklar arasında veya diğer kurumlar arasında bir çatışma olduğu izlenimine yol açılmamalıdır. Yargılama yapmaya yetkili makamın mahkemeler olduğu vurgusu yapılmalıdır. Suçsuzluk (masumiyet) karinesine özel bir önem atfedilmeli, bu husus kamuoyu ve basın mensuplarıyla paylaşılmalıdır. Şüpheli ya da sanıklar hakkında suçlayıcı, yargılayıcı bir dil ve üslup kullanılmamalıdır.
YORUM DEĞİL BİLGİ
Kitaba göre, medyayla paylaşılan ve kamuoyuna iletilecek bilgilerde dosya gerçekleri yansıtılmalı, şahsi kanaat içeren herhangi bir bilgi ve izlenim verilmemelidir. Özellikle topluma mal olmuş davalar olmak üzere, tüm soruşturma ve kovuşturmalar ile ilgili olarak tarafsız ifadeler kullanılması gerekir.
İLLA YAZILI DEĞİL SÖZLÜ OLABİLİR
Mutat uygulama yazılı olarak açıklama yapılması yönünde. Ama Kitaba göre "iyi bir hazırlıkla" sözlü olarak basına bilgi verilmesi de mümkün. Hatta şu ifadeler var metinde: "Basın sözcüsü, dosyaya tamamen hakim olunduğu, olayların çözümü için hukuki çerçevede çaba harcandığı, çözüm için gerekli takdir haklarının kullanıldığı kanaatini oluşturacak şekilde açıklamalarda bulunmalıdır. Kararda yer verilen kanun ve diğer düzenlemelerle ilgili yerindeliğe yönelik yorum yapılmamalı, hatalı veya yanlış olduklarından bahsedilmemelidir. Yapılan açıklamalarda kişiler hakkında olumsuz şekilde yorumlanabilecek imalardan kaçınılmalıdır. Açıklamalarda yalın bir dil kullanılmalı, kısa cümleler kurulmalı, gereksiz uzatmalardan kaçınılmalı, tartışmalara girilmemelidir. Kamuoyunun merak ettiği konulara odaklanılmalıdır."
BİLGİ YASAĞI OLAN DURUMLAR
Türk Ceza Kanunu ve özel yasalarda getirilen sınırlamalar da dikkate alınarak, bazı konularda basın mensuplarının talebi olsa dahi açıklama yapılamaz. Bu tür açıklamaların kasten veya yanlışlık sonucu yapılmasına göre açıklama yapanın sorumluluğu doğabilecektir. Bu açıdan çerçeve çok nettir. Buna göre özel hayatın gizliliği, veri güvenliği, ticari sırlar, devlet güvenliğine dair bilgiler basın metnine konu edilemeyecektir.
Anılan Kitabın linkini yazımın sonunda paylaşıyorum. Adliyelerin sistematik bilgilendirme uygulamasına geçene kadar bu bağlamda yazılar yazmaya devam edeceğim...
Kitabın linki: https://sgb.adalet.gov.tr/Resimler/Dergi/1332020110952Bas%C4%B1n%20so%CC%88zcu%CC%88lu%CC%88gu%CC%88%20.pdf