Dolmabahçe'de yükselen Türk diplomasisi, Akdeniz'in jeopolitik haritasını yeniden çizdi; Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İtalya Başbakanı Meloni ve Libya Başbakanı Dibeybe ile kurduğu bu güçlü bağ, Yunanistan'ın Hafter hamlesiyle açığa vuran ontolojik güvensizliğini ve şizoid politikalarını yerle bir ederek Türkiye'yi bölgenin tartışmasız öncüsü konumuna taşıdı.
Bu vizyonu sahada somutlaştıran Dolmabahçe Zirvesi, Türkiye'nin Akdeniz stratejisine yeni bir boyut ekledi. Erdoğan; Meloni ve Dibeybe ile birlikte düzensiz göç, enerji güvenliği ve Libya'nın istikrarı başlıklarını masaya yatırdı. 2019 tarihli Türkiye-Libya Deniz Yetki Anlaşması'nın kazanımlarını güçlendiren bu buluşma, üçlü ittifakı jeopolitik bir çerçeveye oturttu. Erdoğan, göç sorununun yalnızca sınır kontrolleriyle değil, çok taraflı ve sürdürülebilir çözümlerle aşılabileceğini vurgularken, Türkiye–İtalya–Libya hattını Akdeniz'i çatışmadan uzak, ortak refah ve istikrar havzasına dönüştürecek bir yol haritası olarak tanımladı. Libya'nın yeniden inşası için planlanan ortak projeler ve enerji işbirliği, bu yeni ittifakın temel taşları olarak belirlendi.
Zirvenin başka bir yönü de Yunanistan'ın, Akdeniz'de deyim yerindeyse yalnızlığa mahkûm olduğunu göstermesi. Roma, Libya'nın yeniden inşasında Ankara ile ortak hareket ederken, Atina kenara itildi. Türkiye, Libya'da yalnızca batıdaki meşru hükümetle değil, doğuda Yunanlıların bel bağladığı Hafter'le de diyalog kurarak bölgesel ağırlığını daha da artırdı.
Bütün bu gelişmeler karşısında Yunanistan, Akdeniz'deki yeni düzene karşı ontolojik bir güvensizlik ve şizoid bir dış politikayla debelenmeye başladı. 6 Temmuz 2025'te Dışişleri Bakanı Yorgos Yerapetritis'in Bingazi'de Hafter'le görüşmesi, Atina'nın çaresiz bir çırpınışı olarak kayda geçti. Türkiye–Libya anlaşmasını Tobruk'taki Temsilciler Meclisi üzerinden sabote etmeyi planlayan Yunanistan, Hafter'den de beklediği desteği alamadı.
Bu diplomatik yalnızlaşma, Yunanistan'ın iç siyasetinde de yankı buldu. Yunan muhalefeti, özellikle SYRIZA, Dolmabahçe Zirvesi sonrası Miçotakis hükümetini ağır şekilde eleştirdi. Zirveyi "Miçotakis'in uluslararası alanda kuşatılmışlığının kanıtı" olarak niteleyen SYRIZA, Türkiye–İtalya–Libya ittifakını Atina'nın dış politikadaki etkisizliğinin somut göstergesi saydı. "İtalya'nın Libya ve göç meselesinde Türkiye ile doğrudan çalışması, Yunanistan'ı dışlıyor" diyen muhalefet, hükümetin diplomatik manevra alanını kaybettiğini vurguladı.
Hasılı...
Türkiye, Akdeniz'de son yıllarda kendisine karşı kurulan çevreleme çabalarına rağmen, çok taraflı diplomasi ve sahadaki etkinliği üzerinden alanını genişletmiş; yeni bir denge mimarisinin merkezine yerleşmiştir. Özellikle Doğu Akdeniz'de emperyalist bir strateji olarak Yunanistan, Güney Kıbrıs, Fransa ve zaman zaman Mısır üzerinden kurgulanan dışlayıcı ittifaklar, Türkiye'nin hem deniz yetki alanları politikasını hem de bölgesel nüfuzunu sınırlamayı hedefliyordu.
Ancak Türkiye, stratejik akıl çerçevesinde, sabırla bütün bu kuşatma girişimlerine karşı direnç geliştirdi. Dolmabahçe Zirvesi, bu çabanın doruk noktasıdır. Türkiye, İtalya ve Libya ile kurduğu bu işlevsel ve sürdürülebilir ortaklıkla, Yunanistan'ı da tecrit eden yeni bir iş birliği zemini oluşturmuş ve Akdeniz'deki güç denkleminde merkezi bir rol üstlenmiştir.
Bu süreç, Türkiye'nin artık yalnızca tepki veren değil, bölgesel düzeni yönlendiren bir aktör haline geldiğini; uzun vadeli jeopolitik inisiyatif kurma iradesini somutlaştırdığını açık biçimde bir kere daha teyit etti.