Muhalefet başkanlık sistemi gündeme geldikçe cumhurbaşkanını saltanat istiyor diye eleştiriyor.
Aynı muhalefet cumhurbaşkanının hükümet üzerindeki etkisini, hükümetin yasama ve yargıya müdahalesini de eleştiriyor.
Aslında ortada çok ciddi bir tenakuz var.
Hem başkanlık sistemini hem de yürütmenin yasama ve yargıya müdahalesini eleştirmek kanaatimce ya sistemleri bilmemekten ya da İnönü’nün politikaya kazandırdığı “Muhalefette tasvib olmaz” kuralından kaynaklanıyor. Yahut da iktidar olma ihtimalinin zayıflığından.
***
Cumhurbaşkanı halk tarafından seçildiği için başbakandan daha güçlü bir konumu var. Bu itibarla sistem fiili olarak yarı başkanlık sistemine evrilmiş oluyor. Ama konumuz o değil.
Evet cumhurbaşkanı hükümet üzerinde etkili. Çünkü hükümet kendi elleriyle kurduğu ve iktidara taşıdığı partisinin hükümeti.
Hükümet üzerinde etkili olmamasını düşünmek akla ziyan bir yaklaşım olur.
Hükümet yani yürütme üzerinde etkili olduğu gibi dolaylı olarak yasama üzerinde de etkili.
Çünkü hem meclis çoğunluğu kendi partisine ait hem de parlamenter sistemde yasama yürütmeye bağlıdır. Yürütmenin onayı olmadan meclis yasa yapamaz.
Yargının da adalet bakanlığı eliyle hükümetin etkisinde olduğu yine parlamenter sistemin bir sonucu.
Bu durumda cumhurbaşkanı hem yürütme hem yasama hem de yargı üzerinde etkili bir konumda.
Bundan daha âlâ saltanat olur mu?
***
Oysa başkanlık sistemi olsa cumhurbaşkanının ne yasama ne de yargı üzerinde bu ölçüde etkisi asla söz konusu olamaz.
Çünkü başkanlık sisteminde sert kuvvetler ayrılığı vardır. Başkanın senede bir kez meclise gidip konuşma yapmanın ötesinde yasama ile arasında kalın duvarlar vardır. Ne meclise gidebilir ne de kanun teklifi verebilir.
Meclisin bütçesini onaylaması dışında meclisle irtibatı olmaz.
Öte yandan meclis atadığı yüksek düzeyli bürokratları onaylamak gibi bir de denge yetkisine sahiptir.
Başkan da çıkan kanunları veto etmek gibi bir yetkiye sahiptir ama meclis ısrarcı olunca o yetki de sınırlıdır.
Yani eğer saltanat varsa yumuşak kuvvetler ayrılığına dayalı parlamenter sistemde var.
Şu anda partisi üzerindeki etkisi de hesaba katılırsa cumhurbaşkanımız ABD başkanından daha yetkili bir konumdadır.
Saltanata itiraz ediyorsa ya da yürütmenin yargı ve yasamaya müdahalesini engellemek istiyorsa asıl muhalefetin başkanlık sistemini talep etmesi gerekmez mi?
***
İyi de madem öyle cumhurbaşkanımız neden başkanlık sistemini gündeme getirip duruyor ki?!
Çünkü adam işkolik de ondan.
Çünkü Türkiye’nin daha çok ve daha seri icraata ihtiyacı var da ondan.
Başkanlık sistemi daha hızlı biçimde icraat yapma imkânı sağlıyor da ondan.
Cumhurbaşkanının vetosu, güvenoyu ve gensoru gibi kurumlarla yürütme meşgul edilmiyor ve engellenmiyor da ondan.
Başkan seçimden seçime halka hesap veriyor, muhalefetin yerli yersiz engellemelerine takılmıyor da ondan.
Eğer şu geçen on iki yıl başkanlık sistemi olsaydı bu kadrolarla Türkiye’ye verilen hizmet en az üç beş kat daha fazlaydı. Türkiye en az üç beş kat daha zengindi ve güçlüydü.
***
Evet, muhalefet saltanata karşı çıkmak istiyorsa parlamenter sistemdeki yürütmenin yasama ve yargı üzerindeki konumuna karşı çıkması gerekir.
Eğer muhalefet hükümetin yargıdan ve yasamadan elini çekmesini ve sadece yürütme ile meşgul olmasını istiyorsa parlamenter sisteme karşı çıkması ve başkanlık sistemini savunması gerekir.
Ama yapamazlar. Çünkü başkanlık sistemi olursa bu kadrolarla ebediyen iktidara gelemeyeceklerini çok iyi biliyorlar.
Oysa parlamenter sistemde koalisyon ortağı olarak da olsa iktidarı paylaşma ihtimali var.
***
Öte yandan başkanlık sisteminin en önemli özelliklerinden biri de siyasi istikrardır.
Bence AK Parti’nin buna da ihtiyacı yoktur. Çünkü zaten tek başına iktidar siyasi istikrar demektir.
Öyleyse niye başkanlık sistemini savunuyoruz.
Hem siyasi istikrar hem de çift meclis konusu başka bir yazıda inşallah.