Pazar günlerini, okuyucuların görüş ve eleştirilerine ayırdığımız bu sütunda bir 'Hasbihal'e daha, muhterem okuyucularımızı, hayırlı çalışmalar dilekleriyle selâmlayarak başlıyoruz:
*
*İsmini vermeyen bir okuyucu bir şiir göndermiş..
Ulaştırandan dolayı tahmin ediyorum, ama, isim lâzım değil.. Üstelik çoğumuzun, hattâ her birimizin halini anlatmıyor mu demek istercesine, isim vermemiş..
Şöyle diyor bu kardeşimiz:
*
Bir yanım Azer, bir yanım İbrahim..
Bir yanım Azer..
Yani, sistemin memuru..
Yani, resmî ideolojinin..
Gönülsüz müezzini..
Putları taşımış, saygı duruşlarıyla..
Ezberlemiş Ezan'ı bile..
Tören protokollerinin sunuşlarıyla..
*
Bir yanım İbrahim..
Gecenin koynunda 'tekbir'le uyanan..
Put kırmaktan değil,
Putlara alışmışlardan korkan..
Kavminin kürsülerine değil,
Secdeyle, yalnız Rabbine yönelen..
Dilsiz yığınlar değil..
Göklerde yankılanan 'tekbir'i duyan..
*
Bir yanım;
Bayram sabahı mahallenin horozu gibi..
Resmî şiirler öter kürsülerde..
Ulular, övünür, alkışlar arasında..
Boğulur kelimeler çırpınır dualar..
Ama öteki yanım..
Fısıltıyla dua eder..
Secdesi devletin çizdiği çerçevenin
Hep biraz dışına sarkar..
*
Ben bu ülkenin evladıyım..
Ama, bu ülke beni
Hep misafir gibi ağırlar..
Kimliğimi asar duvara,
İnancımı iç cebime saklar..
*
Bir yanım rozet taktı,
Diğeri, kefen taşıdı..
Bir yanım; 'Dikkatli ol, sessiz eleştir..' derken,
Diğeri, 'Ya Hakk..' diye haykırır;
Kürsüsüz meydanlarda..
*
Ben bir çelişkinin çocuğuyum..
Nüfus kağıdında 'şirk',
Yüreğinde 'tevhid' yazan..
Resmî totem törenlerinde susan..
Ama, Rabbine her seherde,
'Allah'u Ekber' diye haykıran..
Bir elim sahte ilkelerde dolaşır..
Diğer elim Kur'ân'a sarılır..
Gözüm ekranların satırında oyalanır,
Ama, gönlüm gökyüzünde..
Yazılı âyetlere dalar..
Bir yanım 'müşrik'tir benim..
Diğer yanım 'muvahhid'
kalmak için sabırla savaşır..
*
Ben,
Bir yanımın göz kırptığı ,
Ama, öteki yanımın gözyaşı döktüğü
Bir coğrafyada yaşıyorum..
Putların adını değiştiren,
ama, özünü kutsayan..
Özgürlüğü vitrine koyan
Ama, fikri rehin alan
Bir çağda dolaşıyorum..
*
Ve ben...
Bir yanım Azer..
Ama, taşımıyor artık ne putu, ne nutku..
Bir yanım İbrahim..
Ve hâlâ, ateşin üstüne üstüne..
Düğüne gider gibi yürür..
İçinde soğumayan bir imanla
Haykırır: 'Lâ ilâhe illallah!'
--Evet, bu şiirde dile getirilen çelişkiden kurtulmak ve İbrahim'in yanında olmak dileğiyle..
*Kıbrıs'tan Nihad Nalbantoğlu isimli okuyucu şöyle yazıyor: 'Geçenlerde Başkan Erdoğan Kuzey Kıbrıs'a geldi.. Elbette, sahipsiz olmadıklarını yakınen gören büyük kesimler sevindiler.. Ama bazı hainler de vardı.. Bu gibiler de, Türkiye'yi Kıbrıs'ta işgalci olarak niteleyen Güney'deki Rumlar'dan farklı düşünmüyorlar.. Başkan Erdoğan'ın konuşmasını dinleyen onbinlerin arasında bazıları, ellerinde , üzerinde, 'Biz, 1571'den önce de buradaydık..' diye yazılar bulunan pankartları taşıyorlardı, gizlemek ihtiyacını hissetmeyerek...
1571, yani, Osmanlı'ların Kıbrıs adasını aldıkları milâdî takvim.. Bu pankartları yazanlar ise, böylece, kendilerinin de 1571'den önceki Kıbrıslılar gibi Rum olduklarını söylemek istiyorlar.. Halbuki o fetihten önce Kıbrıs'ta dikkate değer mikdarda bir Müslüman kitle yoktu.. Bu bakımdan kendilerinin 1571'de adada olanların çocukları olduklarını pankartlara yazanlar kendilerini kimlerle birlikte olduklarını söylemiş oluyorlar.. Hani, İstanbul'da cadde kenarlarına, duvarlara ' Zulüm, 1453'te başladı..' diyen birileri vardı ya, işte onlarla aynı dünyadan kimseler..
Kıbrıs'a bu açıdan da bakıp tedbirlerini buna göre değerlendirmek gerekiyor..
*
*Nihal Nur ismiyle sosyal medyada yer alan bir haberi bizimle paylaşan bir çok okuyucu o veileyle dikkatimi çekmiş oldular..
Konu şu: Geride kalan hafta akşam saatlerinde güvenlik güçlerinden binlerin Vezneciler ve Saraçhane semtlerinde yığılmış , bekleşiyorlardı.. Otobüs Seferleri kesildiğinden, binlerce insan o saatte evlerine yürüyerek gitmek zorunda kalıyorlardı.. Meğer Bayezid Meydanı'nda Ö.Ö.'nün mitingi varmış.. Meğer, çıkabilecek muhtemel güvenlik konuları için tedbir mahiyetinde orada yığılmış o güçler..
Sosyal medyada da yer alan o mitingin görüntüleri ilginçti.. Çünkü, İstanbul Üniversitesi'nin ana giriş kapısı önünden yansıtılan fotoğraflar tuhaftı.. Üniversitenin ana giriş kapısı üzerindeki 'fetih âyetleri' 'yapay zeka' yöntemiyle yok edilmiş, yukardaki 'tuğra' da silinmiş ve yerine, kocaman harflerle 'T.C İstanbul Üniversitesi ' yazılmıştı.. Altta ise, Romen rakamlarıyla yazılı tarih korunmuştu..
Bu 100 yıllık bir muhalefet hareketinin 100 yıldır İslam kültürünü yansıtan yazılarla bin yıllık bir kültür dünyamızı yok etmek için, bütün o kitapları dünyasına nasıl savaş açtıkları bilinmiyor değildi ama, Ö.Ö'nün haşarı m.vekillerinden birisinin bu 'yapay zekâ' oyunlarına tevessül edecek kadar zekâ problemlerinin olduğu beklenmiyordu herhalde..
Bayezid Meydanı'nda Müslüman halkımızın en temel kültürünün inanç sembollerine karşı sergilenen bu düşmanlık karşısında Meclis İdare Âmiri Hasan Turan Bey'in sosyal medya mecrasından paylaştığı mesajda da özetle şunlar dile getirilmişti, Ö.Ö'nün m.vekiline nazire bâbında yazdıkları -özetle- şöyleydi: '...Bayezid Meydanı, 28 Şubat 1997 Zorbalığı günlerinde, Müslüman halkın tesettürlü evladlarını sindirmek için ikna odalarını icad eden ve sırf başörtülerinden dolayı okullarından kovan emperial odakların emrindeki zihniyete karşı direniş meydanıydı.. Şimdi o mücadeleye mukabelede bulunmaya çalışıyorlar galiba.. Ama, inşallah muvaffak olamıyacaklar ve halkımız, bu muhalefet cenahının 100 yıllık geçmişinde halkımızın en temel değerlerine karşı nasıl mücadeleler verdiklerini unutmamıştır, unutmayacaktır..'
*
* İki vefata da değinelim:
1-Zübeyr Yetik'in ebediyet yolculuğuna çıkışı..
1975'lerde Millî Gazete'de ve benzeri yayınlarda, belki ufak -tefek farklılıklar olsa bile, genel olarak aynı çizgide yazılar yazıyorduk..
Muhatabını kırmamaya çalışan kibar, beyefendi bir Müslüman idi.. Kendisini 38-39 yıl önce, Kızılay bünyesinde yurt dışında çalışırken karşılaşmış, uzun uzun sohbetler etmiştik.. Bir daha görüşmek nasib olmadı.. Allah rahmet eyleye..
2-Siyonist İsrail rejiminin Gazze Kuşatması'nı kırmak için 40-50 ülkenin vatandaşlarından oluşan yüzlerce insanın yola çıktığı Mavi Marmara hareketinin, üstelik de açık-denizde, İsrail rejiminin askerî operasyonuna maruz kalması çok sayıda savunmasız- sivil insanın öldürüldüğü cinayet esnasında, Çetin Topçuoğlu da ağır şekilde vurulmuştu ve o vaziyette, aynı harekete katılan hanımı Çiğdem Topçuoğlu'nun kucağında can vermişti..
Çiğdem hanım vakûr bir Müslüman hanımefendi olarak yaşadığı büyük hadiselerden sağlam kurtulmuşken, son zamanlarda ağır bir hastalığa yakalanmıştı..
Perşembe günü ebediyet yolculuğuna çıktığı, vefat ettiği haberi geldi. Cuma namazından sonra, Adana'da Merkez (veya diğer söyleyişle, Sabancı) Camii olarak anılan büyük camiden kılınan cenaze namazından ebediyet yolculuğuna uğurlandı. Meclis İdare Âmiri AK Parti İstanbul m.vekili Hasan Turan bey de o cenaze törenine katılmak için Adana'daydı..
Bu mücahide kardeşimizin ebediyet yolculuğu da hayırlı olsun.. Yakınlarına sabırlar diliyorum.