Hacca gelirken, günün demini "gündemleri, tartışmaları, haberleri, yorumları" geride bırakmayı başardım.
Kalbimin kıyısında bekleyen, zihnimin derinliklerinde küllenmiş gibi duran ama hiç sönmemiş bir başka "dem" vardı!
Arafat'a kadar takip ettiler.
Sustum, yürüdüm, arındım...
Ve Arafat'ta dündemler de sustu.
Ama içimde bir "dem" kaldı; özdem!
Gazze, Müslüman için ne bir dündem ne bir gündem.
Gazze, özdem.
Ve şimdi, Madleen Gemisiyle yeniden kanayan, yeniden utandıran, yeniden ayıltan o demdeyim.
Rivayet odur ki 1960'lı yıllarda Türkiye'de bir şehir efsanesi dolaştı.
Sözde bir batılı gemi (adı Madleen) Boğaz'dan geçerken kıyıda çarşaflı-peçeli kadınları görmüş, irkilmiş ve rotasını değiştirmişti.
Bu anlatı, "Milletin kıyafeti batıyı utandırıyor!" temasıyla belirli mecralara servis edilir.
Medyaya, mekteplere, hatta filmlere...
Ama bu hikâyenin ne gemisi vardı ne rotası ne de mürettebatı.
Ortada gazete kupürü yoktu.
Denizcilik kaydı yoktu.
Yalnızca bir zihniyet vardı!
Batıya yaranmak için halkına söven, milletine tiksinerek bakan sözde seçkinler zümresi.
1960'ta Madleen, bir gemi değil; bir kompleksti.
Halkın imanına karşı batının takdirini satın alma çabasıydı.
Müslüman'ı küçük görmenin kurgusal formülüydü.
Yıl 2025.
Gerçek bir Madleen Gemisi var.
Sicilya'dan Gazze'ye yola çıkıyor.
İçinde sadece 12 aktivist var.
Yükü mama, ilaç, protez; silah değil, slogan değil.
İçinde Müslüman yok. Ama insanlık var.
Gemi ilerliyor; organize terör çetesi İsrail gemiye saldırıyor.
İletişim kesiliyor.
Gözaltına alınıyorlar.
Gemidekiler kaçırılıyor, susturuluyor.
Gemiye kimyasal sıvı bırakılıyor.
Ve dünya bir kez daha suskun.
Tıpkı ümmet gibi.
Ey ümmet!
Ey hacılar!
Ey secdede gözyaşı döken kalabalıklar!
Bir gemi yola çıkıyor.
12 cesur yürek, denizi yarıyor.
Gazze için...
Bebekler için...
İman değilse bile, insanlık için...
Biz ne yapıyoruz?
Umreye gidiyoruz ama boykotu gündeme almıyoruz.
Tavaf ediyoruz ama Gazze'yi ağızdan kaçırmıyoruz.
Dua ediyoruz ama Filistin'e değdirmiyoruz.
Gazze'ye dua etmenin suç sayıldığı topraklardayız.
Bu nasıl ümmettir?
Bu nasıl birliktir?
Bu nasıl secdedir?
İki milyonu aşkın insan aynı anda secdede. Bu, sadece bireysel bir ibadet değil, yeryüzünün toplu secdesi...
Milyonlarca alın, aynı noktaya, aynı yönelişe, aynı yalvarışa varıyor.
Sesler göğe doğru hale hale yükselen lahuti bir çağrı gibi...
Bu dua, zulmü söker, zalimi titretir, devletleri sarsar; sökmeli, titretmeli, sarsmalı!
Ama olmuyor.
Hiçbir şey olmamış gibi organize terör çetesi İsrail kan dökmeye devam ediyor.
Neden?
Allah icabet edeceğini söylüyor. Şüphemiz yok.
Ama icabet, ille de dilediğimizin birebir verilmesi midir?
Cevap vermek, hesaba katmak, karşılıksız bırakmamak demektir.
"Beni anın ki ben de sizi anayım."
"Allah'a yardım edin ki Allah da size yardım etsin."
"Bir adım gelin, ben on adım geleyim."
Ahdimizi yerine getirmemizi istiyor.
Biz ne yapıyoruz?
Dünyaya dalmış gidiyoruz.
Bir dilek listesiyle dua ediyoruz.
Resulullah Efendimizin (s.a.v.) bu duruma bir cevabı var: "Yedikleri haram, içtikleri haram, giydikleri haram... Duaları nasıl kabul olsun?"
Madleen artık bir gemi değil; Madleen bir ayna!
Bak ey ümmet,
Madleen'e bak!
Göreceğin şey bir gemi değil, kendinsin!
Değiştirmen gereken artık kıyafet değil, iradendir.
Bir gemi sana ders veriyor.
Sen hâlâ o gemiye binemiyorsan,
Sen hâlâ o yükü taşıyamıyorsan,
Sen hâlâ o demde değilsen,
Bu dem senin demindir diyemezsin.
1960'ta uydurdukları Madleen yalandı; imanımızla kavga ediyorlardı.
2025'te gördüğümüz Madleen hakikattir; imanımızla yüzleştiriyor bizi.
Bu dem bizim demdir.
Ama o demi hakkıyla yaşayacak bir yürek kaldı mı?
Allah bilir.