
CHP'liler, 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'ne astıkları pankarta neden "Free İmamoğlu" yazdılar?
Neden "İmamoğlu'na özgürlük" değil de "Free İmamoğlu"?
Aslında bazen bir resim, bir karikatür binlerce kelimeye bedeldir.
CHP lideri Özgür Özel'in avuçları patlayıncaya kadar alkışladığı o pankart üstünden size bir okuma yapayım.
Kararı da siz verin...
Zira benim baktığım yerden durum şöyle görünüyor.
İstanbullu kar çilesi çekerken gizlice İngiliz Elçi ile balıkçıda buluşan bir İmamoğlu var.
Aynı İmamoğlu ABD elçisi karşısında iki büklüm "I am okay" mesajı verdi. Sonra aynı İmamoğlu, "Zoom darbesi!" ile "Şaibeli bir kurultay" ile Kılıçdaroğlu'nu devirdi.
Yerine Özgür Özel'i getirdi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, BBC'den İngiltere'ye seslendi,
"Bizi yalnız bıraktınız, terk edilmiş hissediyoruz" dedi.
Bu "Manda himaye ister gibi" görünen sözlere her kesimden gelen tepkileri sallamadı bile. Üstüne bu kez Sosyalist Enternasyonal toplantısında İngiltere'ye seslenip "Erdoğan'ı değil bizi tercih edin, İngiltere'nin çıkarlarını biz daha iyi koruruz" anlamına gelen bir konuşma yaptı.
Aynı Özgür Özel'in Abdülhamid Han'ı devirenlere atıf yapıp "Biz bu mücadeleyi 150 yıldır veriyoruz. Biz Jön Türklerin tarafındayız" açıklamasını da yabana atmayın hani...
Şimdi şu gazete kupürüne de bir bakın ve kararı siz verin. Zira Özel'in "Devamıyız" dediği Jön Türklerin bazıları, Abdülhamid'i devirme uğruna İngiltere Büyükelçisi Gerard Lowther'in at arabasına beygir dahi olmuştu. Bu yüzden Özel'in açıklamalarını da 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'ne "Free İmamoğlu" pankartı açmasını da yabana atmayın. Ve unutmayın ki o köprü 15 Temmuz'daki darbe girişimine direnişin, 34 şehitle verildiği bir bağımsızlık sembolü olmuştur aynı zamanda...
Üstelik CHP'nin gittiği bu yol daha önce de denenmiştir. CHP'nin bir dönem her kürsüden "Serbest bırakılsın" diye haykırdığı, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Soros'un Türkiye Şubesi" dediği Osman Kavala'yı hatırlarsınız. 10 Büyükelçi "Kavala derhal serbest bırakılsın" diye deklarasyon yayınlamıştı.
Erdoğan'ın "İstenmeyen adam ilan ederiz" resti sonrası da hepsi "İçişlerinize karışamayız. Viyana Sözleşmesi'ne bağlıyız" diye açıklama yapmıştı.
Yani demem o ki CHP'nin anlayacağı şekilde söylemek gerekirse; bizim ihtiyacımız olan "Free CHP", yani yerli ve milli bir partidir.
Türkiye'nin ihtiyacı olan gerçekten Atatürk'ün kurduğu CHP'dir...
Zira Bu CHP'nin Türkiye'nin sorunlarını çözeceğini düşünenlerin oranı %17 civarındadır. CHP umut olmaktan hızla uzaklaşmaktadır.
Takdir milletin elbette...

"İBB'DE YAĞMA DÜZENİ"
"İmamoğlu Suç Örgütü" soruşturmasında görev alan çok kritik bir isimle bir araya gelme fırsatımız oldu. Net olarak şunu söyleyebilirim ki, soruşturmayı yürüten ekip kendisinden çok emin. 1. Dalga operasyonu buz dağının görünen kısmıysa ikinci, üçüncü ve dördüncü dalga operasyonları buz dağının biraz daha ortaya çıkmasına vesile oldu. Savcılık makamının iddiasına göre İBB'de "Şoföründen belediye başkanına kadar zincirleme bir yağma düzeni oluşturulmuş. Örgütlü bir şekilde soygun zinciri kurulmuş". Bu yüzden soruşturmada mesafe alındıkça bu zincir en zayıf halkalarından kopmaya başladı. İlk başta savcılık itirafçı peşinde koşarken, şimdilerde yeni itiraflar kendiliğinden gelmeye dahi başlamış vaziyette. Yani önümüzdeki dönemde dosyaya yeni bilgi, belge, ses kayıtları, görüntüler eklenirse şaşırtıcı olmayacak gibi görünüyor. Yılların gazetecilik refleksi her daim bu tür soruşturmalarda ihtiyatlı olmak, iddianameyi görmek gerekir diye düşünürüm. Ancak soruşturmaya dair öyle detaylar paylaşılıyor ki hayatın doğal akışına hiç ama hiç uymuyor.
Birkaç örnek vereyim. Kararı siz verin.
Örneğin İmamoğlu gözaltına alınmadan hemen önce cep telefonlarından birini koruma müdürüne saklaması için veriyor. Koruma Müdürü, Özel Kalem Müdürü'ne veriyor. O da İBB Bilişim Daire Başkanı'na teslim ediyor. Bilişim Daire Başkanı da telefonu saklama ihtiyacı hissediyor. Üç isim de "Bir dakika ben niye savcılığın aradığı bir telefonu saklıyorum?" diye sorma ihtiyacı hissetmiyor. Savcılık şimdi ele geçirilen o telefonun şifresini çözmeye çalışıyor. Ancak burada daha dikkat çekici olan bir başka bilgiyi paylaşayım. İmamoğlu, gözaltına alındığı gün üstünde olan cep telefonunun şifresini de savcılığa vermemiş.
Yani savcılığın elinde şifresi bilinmeyen şu anda iki telefon var.
Peki CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in söylediği gibi telefonlar tertemiz ise neden bunca gizlilik var? Ya da Özel her hafta ziyaret ettiği İmamoğlu'ndan telefon şifrelerini isteyip, avukatlar huzurunda telefonların açılmasını talep etse ve tüm bu sis perdesini aralasa olmaz mı?
Öte yandan İmamoğlu'nun şu oteldeki meşhur buluşmasında kamera bantlanmasıyla ilgili olarak Özel, "Bunlar rutin uygulama, ben çorbacıdayken bile bantlanıyor" demişti. Ama rutin olmadığını gördük. Zira savcılığın elindeki 22 görüntüden sadece üçünde kamera bantlandığı ortaya çıktı. Öte yandan dikkat çekici bir başka ayrıntı ise kamera bantlarken bavullar var. Kamera açıkken bavullar yok... Ayrıca CHP'ye çok yakın bir ismin oteli de mercek altında İmamoğlu'nun bazı buluşmalarını da burada yaptığı iddiası araştırılıyor. Savcılık aynı zamanda tanıklardan birinin öne sürdüğü rüşvet pazarlığının videosunu da bulmaya çalışıyor. Asıl böyle bir görüntü varsa ortaya döküldüğünde CHP Genel Başkanı Özel ne söyleyecek biz de merak ediyoruz. Zaten sosyal medyaya düşen ses kayıtları CHP'liler tarafından yeterince utanç verici...
"İmamoğlu Suç Örgütü Soruşturması"nda esas savcılığın dalmaya hazırlandığı bir başka alan daha var...
Zira iddiaya göre yurt dışından alınan metro kredileri buharlaşmış vaziyette...
İmamoğlu'nun "Düşük faizle aldık" dediği milyarlarca doların İBB iştiraklerine dağıtıldığı oradan da buharlaştırıldığı iddiası var. BDDK şimdi bu paranın izini sürüyor. Metro inşaatında çalışan müteahhitler "Biz hak edişlerimizi alamadık" diye sızlanıyor. İstanbul için alınacak metro vagonları da ortada yok.
Bu yüzden nereyi el atsanız, İBB'den yeni bir skandal patlak veriyor gibi. Yani yakında soruşturmada beşinci dalga gelirse kimse şaşırmaz. Benden söylemesi...