PKK'nın kendini feshetme ve silah bırakma kararı tek başına fevkalade önemli bir aşamadır.
Yarım asra yakın bölgenin huzurunu kaçıran, geride binlerce kurban ve yaralı milyarlarca dolarlık hasar bırakan bir örgütün kendini feshetmesi tarihi bir dönemeçtir.
Güzel bir gelişmedir.
Türkiye kazanmıştır!
Bölge kazanmıştır!
Emperyalizm kaybetmiştir!
Tarihi bir gündür.
Önemli bir dönüm noktasıdır ve taze bir başlangıçtır.
Tabii bundan sonrası daha önemlidir.
Çünkü evet, karar herkesi sevindirmiştir ama asıl sevinç açıklanan kararların uygulamasında yaşanacaktır.
Ömer Çelik Bey'in söylediği gibi, 'Bu kararın fiilen uygulanması ve tüm boyutlarıyla gerçekleşmesi gerekmektedir.'
Ömer Bey açıklamasında bu gerekliliği üç kez tekrarlayarak uygulamaya vurgu yapmıştır.
Uygulanması demek, 'bütün kültürel etnik e mezhepsel unsurlarıyla tüm vatandaşlarımızın kazanması demektir.'
Başkan Erdoğan, ve sayın Devlet Bahçeli sürecin mimarları ve önderleri olarak tarihe geçmişlerdir.
Sürece karşı çıkmayarak CHP ve katkı vererek DEM de tarihteki yerlerini almışlardır.
Bu aşamadan sonra kararların titizlikle uygulanması için herkesin çok dikkatli olması gerekir.
Çünkü süreci ifsat etmek isteyenler çıkacaktır!
Bilhassa örgütün dış mihrakların etkisine karşı agâh olmak gerekir.
Karar içeriğinde yer alan 'Pratikleşme süreci Öcalan tarafından yönetilmek ve yürütülmek üzere', , 'Kürt Türk ilişkilerini yeniden düzenleme','saldırılar karşısında kendini savunur hale gelmek.', 'Öcalan'ın süreci yürütüp yönlendirmesi', 'Entenasyonal dayanışmayı büyütme,','yüzyıllık soykırım politikaları' ifadeleri açıklık getirilmesi gereken ifadelerdir.
Kararda örgütün Suriye uzantısına temas edilmemesi kurnazlık mıdır taktik midir belli değil.
PYD kendisine SDG maskesi takarak PKK'nın uzantısı olmadığı, o yüzden başta ABD olmak üzere uluslararası destek aldığını biliyoruz.
Kongre de, kendilerine bağlı olmadığı gerekçesiyle SDG'yi karar dışında tutmuş olabilir ki eğer öyleyse ortada bir sorun demektir.
PKK medyasında yer alan silah teslim adreslerinde Suriye'nin bulunmaması bu ihtimali güçlendiriyor maalesef.
Ancak SDG'nin Şam yönetimiyle üniter yapıyı ve entegrasyonu esas alan 10 Mart'ta yaptığı bir anlaşma var.
Bu anlaşmanın uygulamaya geçmesi için yılsonuna kadar süre tanındığı için PKK kongresinde zikredilmemesi şimdilik üzerinde durulacak bir konu değildir.
Hülasa her şeye rağmen gelinen noktada terörsüz Türkiye'nin çiçekleri açmaya başlamış ve ilk hedefe ulaşılmıştır!
Silah bırakma işlemi bittikten sonra sırada, ülkedeki demokratikleşme sürecinin zirveye taşınması vardır.
Bunun ilk adımı da yeni bir anayasadır.
Yerli ve milli uzlaşmayla hazırlanmış yeni bir anayasa ülkenin en temel ihtiyacıdır ve birçok sorunun otomatik çözümünü sağlayacaktır.
Yasal düzenlemeler sürecin en kolay ayağıdır.
Önemli olan demokratik anayasanın yazılabilmesidir.
Bence sürecin en kârlı tarafı DEM'dir. Terör örgütü uzantısı olmaktan kurtulup Türkiye partisi olabilecektir.
Cumhur İttifakı da elbette ki siyaseten kazançlı çıkan taraf olacaktır ki, asrın sorununu çözdüğü için hakkıdır.
Yolsuzluk soruşturmalarını örtmekle meşgul olduğu için CHP bu sürecin kazananı değildir. Ama sürece muhalefet etmediği için kaybedeni de değildir.
Evet, neticede Türkiye kazanmış, emperyalizm kaybetmiştir.
İnanç birlikteliğiyle zaten köklü olan Türk Kürt kardeşliğinin bu kararlardan sonra daha da güçleneceğini düşünüyor emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.