İran, yıllardır bölgesel güç iddiasını yüksek sesle dillendiriyor, ancak bu söylemler askeri kapasitesinin çok ötesinde. İsrail'in son hava saldırıları, bu uçurumu acımasızca gözler önüne serdi. Yine İran'ın "nükleer güç" ve "bölgesel liderlik" söylemleri, iflas etmiş durumda. İsrail'in hava saldırıları, İran'ın hava savunma sistemlerini çökertti, komuta kademesini felç etti ve yıllardır savurulan tehditlerin boş olduğunu da ortaya koydu. Bütün bu saldırılar, İran'ın savunma sistemlerinin yanı sıra istihbarat koordinasyonunun da yetersiz olduğunu gösterdi; kritik bilgilerin sızması engellenemedi ve operasyonel sırlar İsrail tarafından kolayca deşifre edildi.
İran, asimetrik savaş ve vekalet çatışmalarına dayalı bir dış politika izledi düne kadar. Suriye, Lübnan ve Yemen'deki vekil güçleriyle bölgede nüfuz kurmaya çalıştı. Ancak bu strateji, ne gerçek bir askeri güç sağladı ne de kalıcı bir etki alanı oluşturdu. Yıllarca harcanan kaynaklar, yalnızca zayıflayan bir nüfuz getirdi. Suriye'deki vekil güçlerin çöküşü ve İran'ın bölgedeki etkisinin erimesi, bu stratejinin iflasını tescilledi. Üstelik şiddeti ana karadan uzak tutayım derken hedef tahtasına koymuş oldu.
İsrail'in İran'a yönelik dünkü hava saldırıları, yalnızca askeri hedeflerle sınırlı değil; kritik altyapılar, sivil noktalar ve stratejik unsurlar da hedefte. Bu sistemli ve kanlı strateji, İran'ı savunmasız bırakırken bölgedeki güç dengesini değiştirmeyi amaçlıyor. İran, nükleer silah kapasitesine sahip olduğunu iddia etse de, bu söylemler altyapıyla desteklenmiyor. İsrail, gelişmiş istihbarat teknolojileri ve casusluk ağlarıyla İran'ın zayıflıklarını tespit ederek, kapasite ile çelişen bu söylemleri ciddiye almıyor ve askeri yapısını adım adım çökertiyor. İran'ın nükleer tesislerine yönelik sabotajlar ve üst düzey komutanlara düzenlenen suikastlar, İsrail'in istihbarat operasyonlarının ne denli sofistike olduğunu kanıtlıyor.
İran, vekil güçlere yaptığı yatırımlarla kendi ordusunu ve istihbarat altyapısını ihmal etti. Asimetrik savaşa bel bağlayarak, ulusal savunma kapasitesini güçlendirmeyi göz ardı etti. Suriye ve Lübnan'daki kayıplar, İran'ın bölgesel etkisini ve ulusal güvenliğini tehlikeye attı. İsrail, bu açığı ustalıkla kullanıyor; hava saldırılarıyla İran'ın savunma sistemlerini ve istihbarat ağını etkisiz hale getiriyor. İran'ın karşılık verememesi, hedef alınan unsurların stratejik önemini ve istihbarat zafiyetlerini ortaya koyuyor. Üstelik İsrail'in hava operasyonları, İran'ın savunma mekanizmalarını bypass ederek birkaç aşamalı strateji için avantaj sağladığı gerçeği de karşımızda duruyor.
Hülasa... İran'ın büyük söylemleri ile gerçek kapasitesi arasındaki uçurum çok büyük. İran'ın asimetrik savaş hayalleri çöktü, vekil güçler etkisizleşti, sınırlar kevgire döndü. Yıllarca söylemin peşinde oyalanan İran, gerçek bir savunma kapasitesi kuramadı. "Her tehdide hazırız" söylemi de bugün boşa düştü. Ve İran'ın stratejik fiyaskosu, savunmasızlığını derinleştirirken, İsrail'in kanlı operasyonları bölgeyi felakete sürüklüyor.