Milli Savunma Bakanlığı'nın açıklamasına göre, Suriye yönetimi, başta DEAŞ olmak üzere tüm terör örgütleriyle mücadele için Türkiye'den resmî destek talep etti.
Bu gelişme, Türkiye'nin hukuk ve düzen tesis etme misyonunun bölgesel sahnede yeniden yükseldiğini gösteriyor.
İç savaşın harap ettiği Suriye, bu çağrıyla Türkiye'yi bütüncül bir Suriye için stratejik ortak olarak konumlandırıyor. Türkiye'nin sunduğu eğitim, danışmanlık ve teknik destek, yalnızca askeri bir katkı değil, adalet temelli bir yeniden inşa vizyonunun da temelini oluşturuyor. Ve Türkiye diğer aktörlerin aksine Suriye'nin kaynakları, terör örgütlerinin değil, halkın tamamına ait olmalıdır, diyor.
İSRAİL'İN KAOS STRATEJİSİ VE PYD'NİN YENİ HAMLESİ
Ancak bu işbirliği, özellikle bölgesel kaosun kaynağı İsrail'i rahatsız ediyor. İsrail, Suriye'nin güneyinde Süveyda'daki Dürzi toplumu üzerinden kaos stratejisi izliyor. Dürzilerle Şam arasındaki gerilim, İsrail'in hava saldırıları ve vekil unsurlarla desteklediği istikrarsızlaştırma projesine dönüşüyor. Amaç, Suriye'nin devlet yapısını zayıflatmak ve parçalanmayı kalıcı hale getirmek.
Bu çerçevede Türkiye'nin hukuk ve düzen odaklı Suriye politikası, İsrail'in en önemli projesi olan "Davud Koridoru"nu boşa çıkarıyor. Çünkü Türkiye, Suriye'nin bölünmesini değil, egemen ve bütün bir yapıyla yeniden ayağa kalkmasını savunuyor.
TERÖRÜN EKONOMİK HATTI ÇÖKERTİLECEK
Öte yandan PKK/PYD, kriz ortamlarını fırsata çevirmek için her fırsatı değerlendirmeye çalışıyor. ABD'nin askeri ve siyasi desteğiyle Fırat'ın doğusunda Suriye'nin petrol ve tarım kaynaklarını kontrol eden örgüt, Dürzi ayaklanmasının ardından bölgede yeniden hareketlendi. Bu, örgütün aynı zamanda ekonomik bir gasp mekanizması kurduğunu ortaya koyuyor. Suriye halkına ait doğal zenginlikler, PYD tarafından sistematik şekilde yağmalanıyor ve dış destekle pazarlanıyor. Bu durum, halkın refahına ve Suriye'nin siyasi-ekonomik bütünlüğüne tehdit oluşturuyor.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın uyarısı bu tabloyu netleştiriyor:
"PKK/PYD'nin bölgede bir devletçik kurmasına asla izin verilmeyecek. Türkiye, ulusal güvenliğini tehdit eden bu planları sahada ve masada bozacak kararlılıkta."
SURİYE'NİN BÖLÜNMESİNE İZİN VERMEYECEĞİZ
Türkiye'nin vizyonu söylemle sınırlı değil. Barış Pınarı, Zeytin Dalı ve Fırat Kalkanı operasyonları, terör koridoru girişimlerini bozarken sınır güvenliğini sağlamış ve milyonlarca insanın istikrara kavuşmasına imkan tanımıştı.
MİT ve Dışişleri Bakanlığı'nın bugün de aynı şekilde Süveyda'daki ateşkes diplomasisi, Türkiye'nin yalnızca askeri değil, diplomatik alanda da çözüm ürettiğini gösteriyor. Türkiye, sahada güvenliği, masada düzeni temsil eden bir bölgesel denge aktörü haline geliyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Suriye'nin parçalanmasına rıza göstermeyeceğiz" sözü, Türkiye'nin kararlılık manifestosudur. Türkiye, kaosa karşı düzeni, teröre karşı güvenliği temsil ediyor. Suriye ile geliştirilen bu yeni işbirliği, yalnızca iki ülke ilişkilerini değil, bölgesel dengeleri de yeniden şekillendiriyor. İsrail'in kaos stratejisi, PKK/PYD'nin ekonomik sömürü düzeni ve Batı'nın ikircikli tavırları karşısında istikrarın kalesi olarak yükselen Türkiye, bölgenin geleceğinde belirleyici güç olmayı sürdürüyor.