Gazzeli ilk kadın balıkçının adını taşıyan Madleen, içinde protez bacaklar, koltuk değnekleri, un, bebek maması ve 12 vicdan sahibi insanla yola çıktı. Asıl yükü; undan, bebek mamasından, protez kol ve bacaklardan çok daha ağırdı. İsrail'in 7 Ekim'den bu yana, 2,5 senedir devam eden katliamı ve soykırımına karşı tüm insanlığın vicdanını taşıyordu.
Uluslararası sularda İsrail tarafından durduruldu, saldırıya uğradı, zorla Aşdod Limanı'na çekildi. Gemideki aktivistler, "şov yapmakla", "propaganda yapmakla" suçlandı ve İsrail tarafından gözaltına alındı. Uluslararası sularda, uluslararası hukuku ihlal ederek gemiye saldıran İsrail, geri gönderme kağıdını imzalamayanları yargılanmak üzere alıkoydu.
Söz konusu İsrail olduğunda artık kimse şaşırmıyor. "İsrail bunu da yapmaz, yapmamıştır." denilemiyor. İsrail için bu ilk değil. Gazze'deki katliamı gördükten sonra, her şey hafif kalıyor. Hamas yalnızca bir bahane; artık bunu İsrail'in kadim destekçileri bile söylüyor. Üstelik İsrail, uluslararası aktivist öldürmekte de "tecrübeli" bir terör uygulayıcısı. Bu, Filistin'e yönelik desteği bastırmak için kullandığı bir yöntem.
İsrail'in 2003 yılında Gazze'de buldozerle öldürdüğü Amerikalı barış gönüllüsü Rachel Corrie'yi hatırlayın. İsrail'in hukuksuz yerleşimci işgaline karşı çıkmış, Filistinlilerin evlerinin yıkımını engellemeye çalışırken, İsrail askerlerinin kullandığı buldozerle bile isteye ezilerek öldürülmüştü.
2010'daki Mavi Marmara baskınını da unutmayalım. Silahsız gönüllüler taşıyan yardım filosu, yine uluslararası sularda, ikaz dahi edilmeden İsrail komandoları tarafından basılmış ve 10 kişi öldürülmüştü.
6 Eylül 2024'te, Türk-Amerikan vatandaşı barış aktivisti Ayşenur Ezgi Eygi, Batı Şeria'nın Beyta beldesinde düzenlenen barışçıl bir protesto sırasında İsrail askerleri tarafından keskin nişancı ateşiyle doğrudan hedef alınarak öldürüldü.
Batı Şeria'nın çeşitli bölgelerinde, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarını protesto eden göstericiler de İsrail'in saldırılarına maruz kaldı. Sorsanız, Batı Şeria'da Filistin yönetimi var ama İsrail gidip istediği Filistinliyi alıp hapse atabiliyor, istediğini öldürebiliyor. Hepimizin dikkati Gazze'deyken, İsrail Batı Şeria'da da binlerce Filistinliyi tutukladı, yüzlercesini katletti.
Sadece son 10 günde, Gazze'de gıda dağıtım noktalarına ulaşmaya çalışan sivillere İsrail ordusu tarafından açılan ateş sonucu en az 20 kişi hayatını kaybetti. İsrail için sivil ve silahsız olmak, çocuk ya da kadın olmak, uluslararası aktivist ya da gazeteci olmak, yardım kuruluşu görevlisi olmak fark etmiyor. Hülasa, sizi İsrail'in saldırganlığından koruyacak hiçbir uluslararası sözleşme, kriter ya da hukuki çerçeve yok.
Ve bu durum, İsrail kurulduğundan bu yana böyle.
Madleen'in taşıdığı yük, İsrail'in bu aymazlığına karşı kabaran vicdandı aynı zamanda. Her gün katledilen çocukları, evlatları için feryat eden anneleri izlemekten paramparça olan yürekleri taşıyordu Madleen. Onlara "sivil" bile denilmeyen, İsrail tarafından katledilmeleri neredeyse doğal karşılanan Gazze'nin yiğit erkeklerinin akıl almaz mücadelesi karşısında tüm insanlığın hayranlık ve takdirini taşıyordu.
Yoksa küçük bir yelkenlinin taşıdığı insani yardımdan ne çıkar? Madleen çok daha fazlasını taşıyordu. Taşıdığı un, bebek maması, protez bacak ve kollar Gazze'ye ulaşamadı ama vicdan yükünü tüm insanlığa ulaştırmayı başardı Madleen. Şimdi sıra, o yükü bir gemiyle değil, onlarca gemiyle aynı anda taşımakta. Madleen'e saldırdığı gibi, bakalım 20 gemilik bir filoya da saldırabilecek mi?
Madleen burada kalmamalı. Adı Rachel Corrie olan, Ayşenur Ezgi olan, İsrail'in katlettiği Filistinli çocuklar olan başka gemiler yola çıkmalı. Tüm dünyanın gözü, o gemilerin sigortası olmalı. O gemiler Gazze'ye ulaşmalı.