Türkçede ilginç bir 'darb-ı mesel' vardır, 'Besle kargayı, oysun gözünü..' diye..
Ev hayvanları içinde öyleleri vardır ki, meselâ bir kuzu, bir kedi ya da bazı köpek cinsleri vardır ki, onlar evdekileri tanırlar ve -kuduz hastalığına müptelâ olmadıkları müddetçe- ev halkını ısırır gibi yapsalar bile dişlerini sıkmazlar, sahipleriyle ve hele bebeklerle bir anne gibi şakalaşırlar ve onlara hiç zarar vermeden oynarlar..
Kargaların ise, gözleri oymak gibi bir özellikler vardır, 'göz'ü sevdiklerinden midir; yoksa, düşman bellediği başka yaratıkları en hassas yerinden vurmak için bir hamlede oyup çıkarmak özellikleri yüzünden midir bilmem, hatta kendilerini besleyen sahiplerinin gözlerini bile oyup yutabilirler. Ama, meselâ onlara yakın sayılan cesametteki güvercinlerde bu özellik yoktur.
Bu yüzdendir ki, dilimizde, iyilik yaptığımız kimselerden bir düşmanlık ve hele de hıyanet gördüğümüzde, 'Besle kargayı, oysun gözünü..' sözü imdadımıza yetişir.
*
Bu giriş cümlelerinin hedefi, yazının başlığındaki ibareden de anlaşılabilir..
Bu 'karga' fıtratlı yaratıklardan, vampirliğe, kan içmeye, özellikle de mazlum ve savunmasız insan kanı içmeye doymak bilmeyen Netanyahu isimli, insan görünüşlü canavar yaratık, evvelki gün, 'Osmanlı Devleti'nin yeniden ortaya çıkacağını sanmam..' demiş..
Önce, herhalde 'Bizi himayesine alacak Osmanlı gibi bir güç odağı yok ..' demek istemiş, bir kadirşinaslık göstermiş olabilir mi?' diye düşünecektim ki; o manadan eser yok.
Halbuki, 1492'de, Müslümanların, İspanya / İber Yarımadası'ndaki 785 yıllık Endülüs Devleti, -iç zaaflarımızın da etkisiyle- Haçlı Ordularınca yenilgiye uğratılınca, o zamana kadar asırlarca, Müslümanların yanı başında ve himayesinde yaşamış ve Hristiyanların gözünde -Hz. İsâ Mesih aleyhiselamın çarmıha gerilmesinde Roma İmparatorluğu'nun Filistin Valisi Platus'u tahrik ettiklerinden dolayı, lanetli kavim diye dışlanan, en aşağılayıcı muamelelere maruz kalan İspanya Yahudilerinin, Hristiyanlığı kabul etmeleri, ya da yok edilecekleri gibi iki şıktan başka bir çarelerinin olmadığının çaresizlik girdabına düştükleri bir zamanda, onlara kucak açan bir büyük Müslüman gücüydü Osmanlı.. Ve ta ki, Theodor Herzl isimli bir Yahudi teorisyeninin Siyonizm ideolojisini 1890'lardan itibaren tedvin edip, Filistin İslam topraklarını işgal etmeye kalkıştıkları, Siyonist eğilimler göstermeye ve ilk merhalede de Osmanlı Devleti'ni ve onun siyasi manada büyük çapta gerçekleştirdiği İslam Birliği'nin temel kurumu olan 'Hilâfet -i İslâmiye'yi de berhava edecek, buharlaştıracak beynelmilel entrikalara baş vurdukları zamana kadar da Müslümanlarla yan yana ve huzur içinde yaşıyorlardı.. Ve hatta ticaretin ve özellikle de altın piyasasının anahtarı ellerinde olarak..
Bu hatırlatmayı iyiliği başa kakmak manasında hatırlatmıyoruz.. Çünkü, bu bizim şahsî iyiliğimiz değil, inancımızın, İslam'ın gereğiydi.
Ve 1992'yılında, dünyanın çeşitli yerlerinden gelip İstanbul'da toplanan seçkin Yahudiler, siyaset veya kanaat önderleri, Osmanlı'ya minnettarlıklarını dile getirmişler; 500 yıl önceki o büyük göçü ve kurtuluşlarını törenlerle anmışlardır.
Ama, bugün, modern çağların emsalsiz firavunu olan ve Hitler'lerin Stalin'lerin ve onların benzerleri olan daha nicelerinin yüzlerini bile, ak etmek istercesine cinayet işlemekte rakip tanımazlığın önderi olan Netanyahu denen 'karga' tıynetli kişi, Osmanlı'nın bir daha geleceği endişesi taşımadığını ifade ederken; bilmiyor ki, Filistin'de işlediği korkunç barbarlıklarının; Osmanlı'nın yeniden kurulmasından da öte, dünya çapındaki bütün şuurlu Müslümanlar arasında, 'İslam Birliği'nin mutlaka gerçekleştirilmesi fikrinin derinden derine daha bir filizlenmesine de yardım etmektedir. Bu konuda, önceki Amerikan Başkanı Joe Biden'ın, 'Hareket-ul'Mukavemet-ul'İslamiye/ HAMAS' mücahidlerinin gerçekleştirdiği 'Aksa Tufanı'ndan hemen sonra, 18 Ekim 2023 günü Tel Aviv'e gelip, 'Burada İsrail adına bir devlet kurulmasaydı bile, biz Batı dünyası olarak, böyle bir devleti burada yine kurardık!' şeklindeki sözü sadece onun değil, bütün Siyonistlerin ve onlara hizmet edenlerin ortak görüşü olup, Müslüman coğrafyalarının kalbi mesabesinde olan bu topraklara bir 'zehirli hançer' saplamak emellerinin, hareketlerinin kalkış noktalarından biri olduğunu itiraf etmesi de, dünya Müslümanlarını giderek daha fazla uyandırmaktadır ve onların korkuları olan 'İslam Birliği', bir gün tahakkuk edecektir, İnşaallah.. Çünkü, beşerî planda başka bir çare ve çözüm yolumuz yoktur
*
Ve bir diğer konu..
'Siyaset' ile Servet'in boks maçında ringe kim havlu attı?
Boks maçlarında 2 boksörden yenilmek üzere olanın hocasının / antrenörünün yenilgiyi kabul manasında 'ringe havlu atması' meşhurdur. Yarım trilyon doları bulan servetiyle 'Dünyanın en zengin adamı' olarak bilinen Elon Musk'ın geçen hafta Amerikan Başkanı Trump için, 'pedofili' denilen 'cinsî sapıklık'la suçlaması yapıp, kamuoyunda Epstein Dosyaları olarak bilinen ve küçük çocukların içine çekildiği fuhuş ağı oluşturma suçlamalarıyla yargılanırken hapiste ölü bulunan milyarder Yahudi Jeffrey Epstein dâvasına ilişkin dosyalarda Trump'ın adının da yer alması yüzünden, o bilgilerin açıklanamadığını' belirtmiş; Trump da onun için, 'uyuşturucu müptelâsı bir çılgın zavallı' nitelemesi yapmıştı..
Bir-kaç gün sonra ise, aynı Musk'ın 'Trump'ı eleştirirken ileri gittiği ve pişman olduğu' konusunda, 'Ringe havluyu kim attı veya attırdı?' sorusu henüz cevabını bulamadı.
*ABD kamuoyunun Trump'a sahip çıkmasının baskısı mı;
*Musk'ın o boğuşmanın neticesi olarak ilk anda 150 milyar dolar kaybettiğinin açıklanması üzerine, bütün servetini rüzgâra kaptıracağı korkusuyla, iflâsını engellemek ve iflâsının hukukî sonuçlarından kurtulabilmek için, -hukuk danışmanlarınca yapılan-, 'müdebbir (tedbirli) bir iş adamı olarak davranması gerektiği' hatırlatmaları mı?
*
Emperyalist sistemin işleyiş tarzına uzaktan bakmak daha bir seyirlik oluyor..
Trump da, mütekabil açıklamasında, 'Musk'a karşı kötü duygular beslemediğini, sadece aralarında yaşanan tartışmadan dolayı şaşkın olduğunu demişti. İlişkilerini düzeltebileceğini ancak bunun en önemli öncelikleri arasında olmadığını' söylemiş ve "Elon Musk'ın "Pişmanım" açıklaması yapması çok hoş" demeyi de ihmal etmemişti..
Trump'ın elindeki 'Siyasî' güç ile Musk'ın 'muazzam servet' gücünün ittifak etmek noktasında bir araya gelmelerinde, Kaliforniya'da ve diğer şehirlerde patlak veren ve son 50 yılda emsaline rastlanmayan büyük sosyal çalkantıların etkili olup olmadığına ise, bir başka yazıda değinmek ümidiyle..
*