Dışişleri Bakanı Hakan Fidan Moskova-Kiev hattında diplomasi trafiğinde... Moskova temaslarının ardından bugün ve yarın Ukrayna Dışişleri Bakanı Andriy Sibiha'nın davetlisi olarak Kiev'de olacak.
İki ülke heyetleri kan ve gözyaşıyla geçen üç yılın ardından 15-16 Mayıs'ta İstanbul'da bir araya gelmişti hatırlarsanız. Görüşmeler her ne kadar "Trump ve Putin de İstanbul'a gelir mi", "ne olursa gelir", "hangisi gelirse diğeri de gelir" şeklindeki baş döndüren bir kör döğüşünün gölgesinde geçse de Nisan 2022'den bu yana yaşanan ilk olumlu gelişmeydi.
Heyetler ilk kez yüz yüze gelmiş ve iki taraf da -en azından- müzakerelere hangi koşullarda başlayabileceklerine dair bir ön çalışma yapmak konusunda mutabık kalmıştı.
Hakan Fidan'ın Moskova temaslarının ardından Rus Dışişleri Bakanı Lavrov ile yaptığı basın toplantısında bu konuda (müzakere koşullarının yazıya dökülmesi konusunda) ilerleme kaydettiklerini söyleyerek sürecin donmadığını ilerlediğini ilan etmiş oldu.
Hakan Fidan'ın Moskova'dan Kiev'e geçmesi de bunu teyit ediyor. Temaslar sıklaştı, taraflar konumlarını korusa da görüşme konusunda iradesini sürdürüyor, velhasıl süreç olgunlaşıyor.
Hakan Fidan'ın Moskova'da Putin ve Lavrov dışında İstanbul masasında Rus heyetine başkanlık eden Putin'in danışmanı Vladimir Medinsky ile de görüştü.
Kiev'de İstanbul masasında Ukrayna'yı temsil eden heyetin başkanı Savunma Bakanı Rüstem Umerov ile de görüşecek.
Fidan'ın iki heyet başkanıyla da görüşmesi, Türkiye'nin Rusya-Ukrayna müzakerelerindeki "yapıcı", "kolaylaştırıcı" rolüne dair önemli bir işaret sayılmalı. İki devletin taleplerini, pozisyonlarını, verebilecekleri ve veremeyecekleri tavizleri, sahanın ve masanın güncel verili durumunu bu heyetler biliyor çünkü. Onlar çalışacak, siyasi kararları iki devletin siyasetçileri verecek ve çerçeve olgunlaştığında liderler masaya oturacak.
ABD Başkanı Trump'ın ateşkesten ve kalıcı barıştan yana tavrı net olsa da ABD'nin Trump öncesi dönemdeki pozisyonu, Ukrayna'yı Rusya'ya karşı sahaya sürmesi, silah vermesi, sonra terk etmesi nedeniyle Rusya'nın şüpheyle yaklaşması mümkün.
Türkiye'nin konumu ise biricik. Ankara hem Ukrayna'nın toprak bütünlüğünü ve egemenliğini ilkesel düzeyde savunuyor ve savunma sanayii işbirliklerini sürdürüyor hem de Rusya ile Suriye başta olmak üzere farklı konularda beraber çalışıyor.
Ankara'nın tavrı ve mesajı net. Hakan Fidan Moskova'da olduğu gibi Kiev'de de insani kayıplar öncelikli olmak üzere savaşın giderek ağırlaşan tablosuna dikkat çekerek savaşın diplomasi yoluyla sonlandırılması gerektiğini söyleyecek. Türkiye'nin tüm imkanlarıyla adil ve sürdürülebilir barış için üzerine düşeni yapmaya hazır olduğunu vurgulayacak.
Moskova da Kiev de bunu biliyor ve her fırsatta liderler düzeyinde Türkiye'nin ev sahipliğini tercih ettiklerini söylüyorlar zaten. Müzakere masasının yeniden İstanbul'da kurulmasına kesin gözüyle bakılıyor.
Haziran sonunda Hollanda'da NATO zirvesi var. O vakte kadar müzakerelerin bir noktaya gelmesi halinde zirvede liderler arası görüşmelerle (Erdoğan-Trump görüşmesi de bir ihtimal olarak görünüyor) çerçevenin netleşmesi mümkün olacak gibi.
Ama tabii taraflar açısından uzlaşma noktaları yakalanmış değil henüz. Ateşkesin ne zaman hangi şartlarda olacağı bile belirsiz. Ukrayna ve bazı Avrupa ülkeleri "silahlar sussun ki müzakereler başlayabilsin" diyor. Rus tarafı ise –önceki deneyimlerden hareketle- Ukrayna tarafının ateşkesi güç toplamak, zaman kazanmak, yeni silahlar tedarik etmek için kullandığını, yani istismar ettiğini ileri sürerek "önce müzakereler olsun, olumlu seyrederse silahlar da susar" diyor.
İki uzlaşmaz tavır yani. İşte bu noktada Ankara "orta yol" teklif ediyor. Bazı tavizler vermeden uzlaşma olamayacağını hatırlatıyor.
Müzakerelere kimlerin katılacağı meselesi de bir anlaşmazlık konusu. Zelensky "liderler buluşmalı" derken Putin pek fazla muhatap olmak istemiyor. Ancak anlaşma olursa aynı masaya oturma eğilimi var Moskova'da.
Ateşkes ve denklik bariyerleri aşılabilirse sınırlar meselesi var ki hiç kolay bir başlık değil. Tartışmalı bölgelerin şehirlerin statüsü meselesi de öyle. Ukrayna topraklarının yüzde 20'si işgal altında çünkü. Yeraltı zenginliklerini de ABD'ye kaptırmış vaziyette. Ukrayna bariz biçimde toprakları gibi onuru da çiğnenmiş bir ülke olarak giriyor müzakere sürecine.
İki taraf için de garanti meselesi asıl belirleyen. Ukrayna, Rusya saldırganlığına karşı güvence ararken Rusya, NATO genişlemesinin durmasını ve Ukrayna'nın tarafsız-gri alan olmasını istiyor.
Devam eden konular anlaşması daha kolay olan konular. Esir takası (ki önemli sayıda bir takas gerçekleşti geçtiğimiz günlerde), savaş tazminatı, savaş suçlarının soruşturulması, şehirlerin inşası, enerji güvenliği, uluslararası fonların verilmesi, Ukrayna'dan göç edenlerin geri dönüşü gibi konular...
Daha önce Libya'da, Karabağ'da, Doğu Akdeniz'de, Afrika'da, Suriye'de, (bugünlerde Hamas ile temas konusunda) son derece netameli konularda ilkeli, etkili ve yapıcı bir siyaset/diplomasi yürüten Türkiye'nin bu zorlu işin içinden de mahir biçimde çıkmasını beklemeliyiz.