Bayram günlerinde insanın içi bir garip oluyor,bir yandan sevdikleriniz, bir yandan gurbet, sevinç ve hasret birbirine karışıyor. Kabristanlarda bile çocuk sesleri Yasinlere karışıyor. Hastanelere dahi neşe sızıyor, hudut kapılarında, asker ocaklarında, mahpushanelerde hasret gideriliyor. Kimsesiz çocuklar, öğrenci yurtları, yıl içinde görüşmeye vakit bulamadığınız akraba evleri, komşu kapıları bile tıkır tıkır çalınıyor. Ah çalınan kapılar, açılan her eşik aralanmış bir gönül yoluna dönüşüyor.
Bayram en çok annelere geliyor aslında. Onların kapısı her daim açıktır zaten kapanmaz hiç, bizi bekler. İsterse kabirlerine uzanmış olsunlar, sanki derhal ayağa kalkıp boyunlarımıza sarılacakmış gibi bizi gözlerler... Bazı kadınlar vardır ki, dünyaya getirmedikleri çocukların da annesi olurlar. Şule Yüksel Şenler de böyledir. 1968’den beri yollarına düştüğü Anadolu’nun hemen her köşesinde kendisini “anne” bilen binlerce kişinin baş tacıdır. Geçtiğimiz hafta bir bayram hediyesi gibiydi hepimiz için. Annemiz, evimizde, yurdumuzdaydı çünkü...
***
Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı (TÜRGEV) Ümraniye’de açılan Yüksek Öğretim Kız Öğrenci Yurduna, Şule Yüksel Şenler ismini verdi. Ümraniye Belediye Başkanımız Hasan Can Beyefendi’nin himayesinde açılan yurt, üniversiteli kızlarımız için bir ev ve aile vazifesi görecek. Yurdu yatak odalarından, kütüphanesine, konferans salonundan yemekhanelerine (yemekte mercimek çorbası, taze fasulye, pilav ve üzüm vardı) kadar gezince, insanın içinden yeniden öğrenci olmak geçiyor. Başkan Hasan Can, Başbakanımızın sınıf arkadaşıdır, İstanbul İmam Hatip’ten, öğrencilik günlerinde nefesleriyle ısıttıkları yatakhanelerin zorlu kışlarından bahsetti. Hakikaten de çok kısa zamanda çok şeyler değişti Türkiye’de. Ama tüm bu zorlukları aşarken elbette büyük bedeller ödendi. Nitekim kız yurduna ismini verdiğimiz Şule Yüksel Şenler de ağır kısıtlamaların, baskılarının, tecride ve yoksulluğa mahkum edilmiş bir ülkenin, zor zamanda yetişmiş yiğit bir evladıydı. Bugün,”büyükanne” yaşındadır, dört nesile öncülük etmiş bir hanımefendidir...
Şule Yüksel’in yetiştirdiği kızlarından birisi olarak Sayın Emine Erdoğan da açılıştaydı ve en az Şule Hanım kadar heyecanlıydı o gece. Şule Hanım’ın kurduğu “İdealist Hanımlar Derneği”nin ismini o günlerde çok genç yaşta olmasına rağmen Emine Erdoğan’ın teklif ettiğini bilmiyordum. Gecede öğrendiğim bir diğer sırrı da Üstad Bediüzzaman’ın taleblerinden Fırıncı Ağabey verdi. Üstad İstanbul’da Fırıncı Ağabeylerin misafiriyken, “İstanbul’da İslamın sancağını kadınlar dalgalandıracak” mahiyetinde bir beyanatta bulunmuş. Fırıncı Ağabey, Şule Hanım’ın ağabeyinin de yakın arkadaşıymış, o zamanlar Seher Vaktiadlı dergiyi çıkarıyorlar. Dünün heyecanlı gençleri, bugünün dirayetli büyükleri olmuşlardı işte...
Emine Erdoğan, Şule Yüksel’in şiirini okurken bir devir canlandı gözlerimizin önünde.
“Demir parmaklıklardan kuş uçar, ben uçamam tüm bu zorlukları aşarken
Kilitli kapıları zorlasam da açamam
Hak uğrunda zindana girmem mukadder imiş,
Takdir-i ilahiden gafil gibi kaçamam”
“Şule Yüksel Şenler Hanımefendi, duruşuyla, mücadelesiyle, kararlılığıyla, bizim neslimiz için dikenler ortasında açan gül gibiydi” dedi. Şule Yüksel Şenler inancı doğrultusunda bir hayat yaşamaya, bunun müdafaasına ömrünü adamaya karar vermiş bir kadındı. İnandığı dava uğrunda çile çekmeyi, mihnet değil şeref bilmişti. Bu mücadele içinde zorbalıkla karşılaşsa bile sevgiyi, şefkati, nezaketi elden bırakmamıştı. “ Onu zindana atanların hepsi de unutuldu gitti” dedi Emine Erdoğan, “Ama Şule Yüksel Şenler ismi, gönüllerde yaşıyor, eserlerinde yaşıyor, gençlerimizin istikballerinin şekillendiği mekanlarda yaşıyor” dedi.
TÜRGEV Genel Müdürü Salih Koç Beyefendi’ye “kızlarım” dediği evlatları adına bendeniz de teşekkür ediyorum.