
Başlığı görünce "Ooo İbrahim Güneş'e neler oluyor?" diye düşünebilirsiniz. Hemen anlatayım da kafa karışıklığı olmasın.
Bizim durduğumuz yer belli...
Peki neden? "Teşekkürler Özgür Özel" diye yazdım...
Aslında ben yazmadım.
Türkiye'nin 40 adet Eurofighter savaş uçağı alacağı haberi gelir gelmez, sosyal medyada böyle bir etiket açıldı.
Birileri kafa bulmak mı istedi?
Yoksa gerçekten bu savaş uçaklarıyla ilgili Almanya vetosunu CHP Genel Başkanı Özel'in aştığına inanan bir kitle mi var?
İnanın bilmiyorum.
Çünkü her iki ihtimali de yabana atamıyorum.
Ancak Halk TV'de manşetine alınca yazmak şart oldu.
Zira Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Berlin konuşması hala kulaklarımızda çınlıyor.
Dönemin Şansölyesi Olaf Scholz ile ortak basın toplantısında Türkiye'yi Eurofighter ile tehdit etmeye çalışanlara Erdoğan "Biz de insansız hava araçlarında çok güçlüyüz. Gün gelir siz de bizim kapımızı çalmak zorunda kalabilirsiniz" demişti.
IDEF'ten yansıyan görüntüler işte o günlerin geldiğini gösteriyor aslında... Zira Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın stratejik hamleleriyle Türkiye savunmada destan yazıyor. Herkese kendi göbeğini kendisi kesecek duruma hızla ilerlediğini gösteriyor.
Baykar'ın Leonardo ile kurduğu ortaklık İtalya üstünden yapılan hamleler tüm bu süreçlerin bir yansıması...
Zira Eurofighter'ı üreten ülkelerden biri de İtalya, bileşenlerden biri de Leonardo...
İtalya, İspanya ve İngiltere'nin Almanya'ya yönelik baskısı sonuç vermiş gibi görünüyor. Berlin yönetiminin direnci kırılırken İsrail'in de aslında sağlam bir darbe yediğini söylemek mümkün.
Zira artık herkes biliyor ki, Türkiye'nin F-35 savaş uçağı almasını engelleyen doğrudan Siyonist güçlerdi. Aynı güçler Eurofighter için de hamle yaptı ama başarılı olamadı.
İsrail ana muhalefeti Gelecek Var Partisi lideri Yair Lapid, Türkiye'nin Orta Doğu'da en güçlü donanmaya sahip olduğunu belirterek Ankara'nın İngiltere ve Almanya'dan Eurofighter Typhoon savaş uçağı tedarik etmesinin engellenmesini istedi.
Ancak yaptıkları bu son hamle yeterli olmadı. Zira İsrail artık zemin kaybediyor. İsrail'in Gazze'deki soykırım saldırıları, masum çocukları, kadınları aç bırakarak öldürmesi yani insanlık vicdanını yaralayan politikaları da etkili oluyor. Berlin yönetimi bile artık İsrail'in isteklerine doğrudan "Evet" demekte zorlanıyor.
Türkiye doğru yolda ilerliyor.
Dosta güven, düşmana korku veriyor.
Korku demişken "Tayfun Blok-4 hipersonik füzeyi gördünüz mü?" diye sorayım. Bir gülücük emojisi koyup, sözü burada noktalayayım...

BOMBALARLA VERİLEN MESAJ
Gündem öylesine hızlı değişiyor ve gelişiyor ki; birçok konu gölgede kalabiliyor.
Irak'ın kuzeyindeki petrol üretim tesislerine bombalı dronlar kullanılarak 20 civarında bombalı saldırı yapıldı.
Tesisler zarar gördü. Petrol üretimi aksadı.
İşin ilginç yanı kimse saldırıları üstlenmedi.
Erbil'den yapılan açıklamada adres verilmedi ama olağan şüpheliler sanki tarif edildi...
Zira açıklamada "Son dönemde kurulu tesislerin ve petrol sahalarının hedef alınması, Irak'ın istikrarını bozmayı amaçlayan tehlikeli bir adımdır" denildi.
Peki ama Irak'ın istikrarını kim hedef alıyor, Irak'ın toparlanıp güçlenmesinden kim rahatsız, aslında olağan şüpheliler gözümüzün önünde...
İran ve İsrail...
Çünkü her iki ülke de Türkiye'nin Irak'ta güçlenen bir aktör olmasından derin bir rahatsızlık duyuyor.
Kalkınma Yolu Projesi, Pençe-Kilit Harekatı ile terörün kötürüm hale getirilmesi, silah yakma süreçleri iki ülkeyi de endişelendiriyor.
Üstüne bir de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Irak ziyaretleri sonrası Erbil ile Bağdat yönetimi arasındaki buzların erimesi durumu var.
Zira varılan anlaşma sonucunda 2 yıl sonra Irak'ın kuzeyinde üretilen petrol Bağdat yönetimine teslim edilmeye başlandı.
Üstüne Bağdat yönetimi Irak'ın kuzeyindeki memurların mayıs ayı maaşlarını hesaplarına yatırdı.
Karşılıklı olarak güven tazeleniyor.
Bu sürecin ilerleyen safhasında Kerkük-Ceyhan Petrol Boru Hattı'nın yeniden aktif hale getirilmesi süreci var.
Yani Türkiye sadece Kalkınma Yolu Projesi'yle değil, aynı zamanda petrol ihracatında da Irak'a destek verebilir.
İşte bu gelişmeler belli ki bazılarını ciddi ciddi rahatsız ediyor.
Ve net olarak söylememiz gerekirse;
Çevreye verdiğimiz rahatsızlık için özür dilemiyoruz.
Hatta mutlu olduğumuzu söyleyebiliriz.
Erdoğan'ın IDEF'te yaptığı konuşmadan birkaç satırı müsaadenizle paylaşayım...
"Gazze'de insani yardım malzemesi girişine izin verilmediği için açlıktan bir deri bir kemik kalmış çocukların derdi bizim derdimizdir. Suriye'ye yönelik saldırılar bizim sorunumuzdur. Karadeniz'in güvenliğini tehlikeye atan sıcak çatışmalar aynı şekilde bizim için büyük bir endişe kaynağıdır. Libya'dan Sudan'a, Pakistan'dan Afganistan'a nerede bir sıkıntı, çatışma, istikrarsızlık varsa tamamı ülkemiz için dikkatle takip edilmesi gereken hassas konulardır. Türk dış politikası barış, adalet, uluslararası hukuk, egemenliğe saygı, hakkaniyet ve dayanışma ilkeleri üzerine kuruludur."
Zira Türkiye herkesi vicdan cephesinde buluşmaya çağırıyor.
Gelmeyen kendisi bilir...

ZİHİNSEL İŞGALLE MÜCADELE
Yaşadığımız coğrafyanın en büyük sorunlarından birisi tarlalarımızın egemen güçler tarafından sürülmüş olması...
Mücadeleyi zihinsel işgal zemininde sürdürmek de en az cephede sürdürmek kadar önemli.
Zehirli ayrık otlarını temizlesek de tohumlar öyle derin atılmış ki sürekli yenileri çıkıyor.
Üstelik de bize benzedikleri için onları bulup ayıklamak pirincin içindeki beyaz taşı aramaya benziyor.
Küçük bir örnek vereyim isterseniz...
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Suriye'yi parçalamaya kalkan karşısında bizi bulur anlamında bir konuşma yaptı.
"Suriye'ye müdahale ederiz" dedi.
Şimdi bu konuşmanın yankısı her yerde olur ama CHP Genel Merkezi'nde olmaz diye düşünüyor insan.
Ancak heyhat bir de bakıyorsunuz. Fidan'a cevap, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in Dış Politika Baş Danışmanı Namık Tan'dan geliyor. Sanırsınız İsrail sözcüsü konuşuyor. Ne diyelim takdir milletin elbette. Bizim görevimiz doğru bildiğimizi anlatmak. İşte tam bu noktada, Başakşehir Belediye Başkanı Yasin Kartoğlu'nun yerli ve milli gazetecilerin seslerini duyurması için açtığı önemli bir zemin var.
Radyo Başakşehir...
Bendenize de bir davet geldi.
Perşembe saat 21'de sesimizi size duyurmaya çalışacağız.
"Zihinsel İşgalle Mücadele"nin neden çok önemli olduğunu örneklerle anlatacağız. Merak etmeyin arada şarkılar da olacak. Ama bir 45 dakika birlikte olacağız.
Hepinizi bekleriz efendim...