19 Nisan 2024 Cuma / 11 Sevval 1445

En çok ülkesine yabancı çığırtkanların sesi çıkıyor

Türkiye’de ülkesine yabancı olan çığırtkan çevrenin sesi hep çok işitiliyor. Kültürümüzü o çevre temsil ediyor gibi görünüyor. Halbuki özümüzü ifade edecek yerli çevre, sessiz bir biçimde ömrünü tüketmekte.

BEDİR ACAR14 Ekim 2017 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
En çok ülkesine yabancı çığırtkanların sesi çıkıyor

Türkiye’de “biyoloji felsefesi” çalışmalarını başlatan Prof. Dr. Şaban Teoman Duralı bu yıl Necip Fazıl Saygı Ödülü’ne layık görüldü. Üniversitelerde felsefe bölümlerinin kurulmasına da önderlik eden Duralı, Türk düşünce hayatında etkili pek çok ismin yetişmesini sağladığı gibi, uluslar arası platformlarda felsefe konusunda ülkemizin öncü yüzlerinden oldu. Dergiler ve bizzat kaleme aldığı eserlerle Türkiye’de felsefe kültürünün etkinlik alanını genişletti. Öte yandan, klasik Türkçenin felsefi sözcük dağarcığının felsefe diline kazandırılmasında yine onun ismi var. Duralı Hoca ile biraz şiirden, biraz felsefeden ve tabi Necip Fazıl Kısakürek’ten konuştuk.

- Necip Fazıl ismi sizin dünyanızda nasıl bir yere tekabül ediyor?

İki bakımdan önemli benim için; Bir kere en önemli şairlerimizden... Büyük bir şair. Bizde örneği az bulunan duygu yüklü şiirleri vardır Necip Fazıl’ın. Divan edebiyatı şiirleri bir mühendislik harikası olmasına rağmen, bana kalırsa duygu yönünden zayıftırlar. Estetik açıdan şaheser olsalar bile, belirli kalıplara uyularak yazıldıklarından mekaniktirler. İstisnalar elbette hep vardır. Fakat şiirin özü duygu ise Necip Fazıl üstadımız bu anlamda çok önemlidir. Hem teknik hem de duygu bakımından üstün bir şairdir. Bizde duygululuk ve duygusallık hep karıştırılır. Duygusallık ne kadar düşük kıratta bir olaysa duygululuk da o kadar yüksektir. 

FELSEFE AYRI ŞİİR AYRI

- Aksiyon ve direnişin de şairidir.

İdeolojiye taalluk eden tarafları var ama ben şiirde felsefi etkileri sevmem. Felsefenin şiire karışması iyi bir şey değil diye düşünüyorum. Necip Fazıl’da zaman zaman şiirini bozan o yön görülebilir. Bunun başka örneği de muarızı Nazım Hikmet’te de var. Onun da şiiri duygu yüklüdür ama yer yer ideolojinin müdahalesi bozuyor. Bu benim kanaatimdir. Şiire duygunun dışında bir şeyin girmemesi kanaati vardır bende. Tıpkı felsefeye şiirin, duygunun karışmaması gibi felsefenin de şiire karışmaması gerektiğini düşünürüm. 

- Necip Fazıl adına ödül verilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Çığırtkan olan ve bence bize yabancı olan çevrenin sesi hep çok işitiliyor. Kültürümüzü o çevre temsil ediyor gibi görünüyor. Halbuki, özümüzü ifade edecek yerli çevre sessiz bir biçimde ömrünü tüketmekte… Bu anlamda yerli olanın, özümüz olan çevrenin temsilcisi ve sesidir Necip Fazıl. Dolayısıyla onun adına böyle bir ödül veriliyor olması son derece yerinde ve önemlidir ve ben bu ödüle layık görülmüş olmaktan dolayı da şeref duyuyorum. Hiçbir şey beni Necip Fazıl Ödülü almak kadar mutlu kılmazdı. Benim için büyük bir şeref. Aynı şekilde Necip Fazıl Ödülü’nü düzenleyenleri de yerden göğe kutluyorum.

Türk felsefesinin duayen ismi 

Prof. Dr. Teoman Duralı; ‘Aristoteles’te Bilim ve Canlılar Sorunu’, ‘Çağdaş Küresel Medeniyet’, ‘Biyoloji Felsefesi’ gibi eserleri ve yetiştirdiği öğrencilerle Türk felsefe kültürüne ve düşünce hayatına önemli katkılar sağladı.

PORTRE

1947 yılında Kozlu/Zonguldak’ta doğdu. İlköğrenimini Zonguldak Çatalağzı’nda, orta öğretimini TED Ankara Koleji’nde tamamladı. 1973 yılında İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümünden mezun oldu. Duralı 1975 yılında mezun olduğu bölümde asistan olarak göreve başlayıp 1977’de biyoloji felsefesine dair teziyle doktora çalışmasını bitirdi. 1978’de NATO bursuyla Paris’te biyoteknoloji seminerlerine katıldı. Mayıs 1982’de yardımcı doçent, Ekim 1982’de biyoloji felsefesi üzerine yazdığı tezle doçent ve 1985’te ABD Penn State University’de sunduğu “Kant’tın A Priori Bilgi İstidâtı” başlıklı çalışmasıyla mezun olduğu bölümde 1988’de profesör oldu.