29 Nisan 2024 Pazartesi / 21 Sevval 1445

Bulut: Bu ilmi keşke hiç öğrenmeseydim!

İlm-i Sima’nın derinliklerini işlediği ‘Elfabe’ adlı kitabıyla çok konuşulan gazeteci-yazar ve İslam tarihçisi Mehmet Ali Bulut, yüz hatlarınız ve ellerinizdeki çizgilerin size size anlatabileceğini söylüyor. Ancak önyargılı insanlardan öylesine sıkılmış ki “Keşke hiç bilmeseydim!” diyor…

BÜŞRA UĞRAŞ8 Nisan 2017 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Bulut: Bu ilmi keşke hiç öğrenmeseydim!

Gazeteci-yazar ve İslam tarihçisi Mehmet Ali Bulut’un kaleminden çıkan ve Hayat Yayınları tarafından yayımlanan ‘Elfabe’ geçti elimize. Kitap bize ellerimizin biçimi, çizgileri ve yüz hatlarımız sayesinde hayatımız hakkında pek çok şey öğrenebileceğimizi söylüyordu… Bu genetik kodları çözerek hem kendi hem de karşımızdaki kişinin iç hâlini, yeteneklerini, hastalıklarını, başarılı ya da başarısız olabileceği girişimleri öngörebiliriz. Ancak sakın yanlış anlamayın! Bu bir fal değil, yalnızca potansiyelinizi keşfetmenize yarayacak bir rehber… Çünkü Bulut’un dediğine göre ‘kader gayrete aşıktır’ ve siz miskinlik denen bağımlılığın pençesine düşüp harekete geçmezseniz Allah’ın size lütfettiklerinden ömrünüz boyunca mahrum kalırsınız! Bu derin ve ilgi çekici konuyu Bulut ile konuştuk, sohbetimizden geri kalanların bir özetini de size anlatmak istedik… 

Tam olarak yaptığınız çalışmanın adı nedir?

Bu laboratuara indirgenerek değerlendirilebilecek bir bilim değil, ilim, disiplin ve tecrübedir. Zaman içerisinde birikerek gelişir. Şöyle örnek vereyim: Mevsimleri görüyoruz; kuzey yarım kürede bu döngüde neler olabileceğini biz artık tecrübe ederek öğrendik. Gerçekten de zamanı geldiğinde öngördüklerimiz de olur, sonbaharda yağmur yağar, yaz aylarında güneş açar gibi… Bütün bilgiler gibi bu da hikmete dayanıyor. İşin en başında da bir vahiye dayanıyor. Yoksa bu çizgilerin bir anlamı olduğunu insan nereden bilebilir ki? Bunların hepsi bir tür hikmettir, bir tür risalettir. Peygamberlik demiyorum sakın yanlış anlaşılmasın ama risalet yalnızca peygamberlik risaleti gibi Allah’la kul arasında değildir, insanla insan hatta insan ile eşya, nebat ve hayvan arasında da olabilir… Bunların her birinin temelinde hikmet vardır.

Sizi bu ilim üzerine çalışmaya iten ne oldu?

Bir rüya ile ortaya çıktı, ondan öncesinde ne böyle bir merakım ne de çalışmam oldu. Rüyamda bir anda bir yüz satırlara, bir kitaba dönüşüyordu. Sonra zaman içerisinde bunu bir tecrübe haline getirebilmek için okudum, araştırma yapmaya başladım, tecrübe ettim.

Birini yalnızca elindeki ve yüzündeki çizgilere bakarak tanıyabilir miyiz?

“Söylediğim her şey mutlaktır” demiyorum. Bir çizgi vardır, sizde görülür, bu demektir ki sizde o konuya dair bir eğilim vardır ama siz iman, ahlak ve kuvvetli bir iradeye sahibi olduğunuz için onu kötü sayarsınız ve yapmazsınız. Tabiatınızda ne varsa vücudunuzdaki çizgilerde bunlar görünüyor. Neye zaafınız var, ne eksik, ne fazla, nerede zayıf ve güçlüsünüz bunların hepsi mevcuttur. Fakat bunların hepsinin realize edilmesi mümkün değildir. İnsanın sol eli depo gibidir. Evet her şey elde görülür ama bunların hepsinin başa gelmesi şart değildir. Her bir yetenek çekirdek hükmündedir, her bir yetenek çekirdek gibidir. Siz bu çekirdeği toprağa atıp beslemezseniz o çekirdek ağaç olup meyve vermez. İnsan da bir çekirdekler ve istidatlar deposudur.  

Biz yaşayış biçimimizle bu çizgilere müdahale edebiliyor muyuz?

Bunu şöyle düşünün diyelim ki bir kileriniz var; orada pek çok seçeneğiniz var ve siz bir yemek yapacaksınız. Yapacağınız yemeğe göre malzeme alırsınız o kilerden değil mi? İşte bu da böyledir; neyle daha çok ilgileniyorsanız kilerden hep onu çekersiniz. Halbuki Allah size pek çok yetenek vermiş ve onların hepsini geliştirebilirsiniz. Diyelim ki iyi bir tabipsiniz ama aynı zamanda iyi bir neyzen de olabilirsiniz. Allah da size sayısız yetenek vermiş ama siz tembelliğinizden onu geliştirmemiş olabilirsiniz. Size “Sen büyük bir potansiyele sahipsin diyebilirim ama büyük bir adam olacaksın” diyemem. Kaderiniz anne ve babanızdır. Bu kaderdir, siz yüzde 95 oranında ancak onlar kadar olursunuz özgünlüğünüz yüzde 5 oranındadır. Eğer bu insan o yüzde 5 özgünlüğünü kendi iradesi ile kullanırsa ve hayra kullanırsa geride kalan yüzde 95’i değiştirebilir, durdurabilir!

Elimdeki çizgilerde görünmeyen bir şeyi yapamaz mıyız peki? Diyelim ki elimizde müzikle ilgili bir belirti yok, müzisyen olamaz mıyız?

Yaparsınız ama işin divası olamazsınız. Allah 70’e yakın ismini insanda kullanmıştır. ‘yoktan var etmek’, ‘yaratmak’ gibi yetenekleri yoktur ama ‘Mübdi’, ‘Semi’ gibi isimleri var. İşitme, duyma, sevme… Bunların hepsini insanın hamurunda malzeme olarak kullanmış. Şöyle de düşünebilirsiniz bir ilaç yapacaksınız 60 tane toz var elinizde. Şartımız şudur: en fazla 10 gram en az da 1 miligram alabilirsin. Kaç kombinasyon ortaya çıkar? Yüzlerce… İşte diyelim ki her bir isimden kullanılmış ama Cenab-ı Hak bir isimden 1 miligram, öbüründen 5 gram kullanmıştır. Şimdi beş gram kullandığı Esma mı sende daha çok etki gösterir yoksa bir miligram mı? Bir miligram olanda sende görüşür ama beş miligram olan kadar fazla değil. 

KADER GAYRETE AŞIKTIR

Bu bilgiyi bilmek neden önemli?

Esasında bu kitabı tam da öğretmenler, anneler ve yöneticiler için yazdım. Çünkü bütün insanlar aynı yetenekte değil ve herkes vezir olacak diye bir şey yok. İnsanlar sınıf sınıftılar ve esasında hiçbirimiz gelip dünyada iş bulmayız. İşimizi doğumumuzda beraberimizde getiririz. Çünkü kişinin ne yaparsa başarılı olacağı istidatlarına göre değişir. Hangi işte daha mutlu ve başarılı olacağınız yeteneklerinizde, Esma’nız belirler. Dolaysıyla elinizde bulunan çizgiler top yekun olarak sizin ne olduğunuzu verir. Tabii bunların hepsini başarabilir misiniz? Bu tamamen size kalmış. İrade ve gayret hepsinin üzerindedir, kader gayrete aşıktır. Kader olabilirlikler bütünüdür. Bu iş aynı zamanda karşıdakini tanıma sanatıdır. Örneğin eğer iki kaşınızın yanından aynı çizgiler çıkmış olsaydı “Bu kişi çok dengeli biri” diyebilirdim. Ancak sol kaşınızın üzerinde bir çizgi varsa ve sizin için “Duygusaldır, kolayca kandırabilir, gözünden yaş getirebilirsin” diyebilirim. Bu kötü bir şey demek diye demiyorum ancak ben o kişinin amiri olsam “Duygusaldır, incitmemek lazım” derim. Çift paraleli olan kişi daha dayanıklıdır ve daha zor işleri o kişiye yüklerim. Bunların bilinmesi kötü değildir, kendinizi bilseniz, karşınızdakini bilseniz çok daha iyi ilişkiler kurabilirsiniz. Ben 27 yıl gazetecilik yaptım, bunun büyük bir kısmı yönetici olarak geçti. Onlarca, yüzlerce insanla çalıştım ama tek biriyle dahi sorun yaşamadım, kimseyi incitmedim. Çünkü kimi nasıl motive edebileceğimi biliyordum.

İSLAMI YANLIŞ ANLATTIK

Kitap genel olarak eldeki çizgiler üzerinden gidiyor. Yüzdeki çizgilerle ilgili bir çalışma yapacak mısınız?

İlm-i Sima bir bütündür. Ben bundan ziyade elin içindeki çizgileri işledim. Kitabın sonuna doğru ilm-i sima var; kısa bir bölüm. Şuanda üzerinde çalıştığım başka bir konu var. Sembol ve tanı üzerine yoğunlaştım. İnsanların hangi hastalıklara yatkın olduğu ve bu konuda ne gibi önlemler alabileceğine dair araştırma yapıyorum. Allah bu makineyi öyle muazzam bir şekilde var etmiş ki ne aldatabilirsin ne de aldanabilirsin. Ama biz hem aldanıyoruz hem de aldatıyoruz. Çünkü tanımıyoruz, tıpkı Kur’an-ı Kerim’i tanımadığımız gibi. Kur’an-ı Kerim gibi bir kitap, peygamberimiz gibi bir rehberimiz var ama biz ümmetlerin en geriye düşmüş olanıyız. Teknolojide, ahlakta ve ticarette… Bu çok üzücü bir şey.

Bunun nedeni nedir sizce?

En önemli nedenleri elimizdeki rehberleri tanımamamız. Kur’an’ı bize tanıtmak için çalışanların bu tanıtımı kendi propogandalarına dönüştürmeye çalışmaları. Adam bir tesvir yazıyor ama bu tesviri Kur’an’ın yüceliğini göstermek için kullanacağına kendini yükseltmek için vesile yapıyor. Böylece de insanlar Kur’an’dan uzaklaşıyorlar. Bunun gibi pek çok fıkıh, hadis ve tesvir kitabı sayılabilir. Bugün bir yığın insanın çıkı dinimize saldırmaya çalışmasının nedeni de bu. Biraz da bunun nedeni biziz. İnsanı tanımaya yönelmek ve bu tanıyı da insanın lehine kullanmak varken biz insana dair bilgileri insanı köle etmeye, emir altına almaya kullanıyoruz. 

İnsan nankördür 

Hassas bir konu ve yanlış anlaşılmalara açık… 

Önyargıyla yaklaşanlara ne cevap verdiniz?

Önyargıyla savaşmak mümkün değil, ‘falcı’ diyen dedi zaten! Bu bilgiyi bilmekten de memnun değilim… Bununla bilinmek istemezdim. İyi bir İslam tarihçisi, gazeteci, edebiyatçıyım ama bunlarla anılmak yerine benim adım geçtiğinde insanlar “Haa falcı mı?” derler. Gelirler, yalvarırlar, ellerine bakmamı isterler sonra da ‘Falcı’ diye etiketlerler. İşte bu insandır. İnsan nankör, aşağılık bir mahluktur. O açıdan diyorum ki bunları bildiğime pişmanım. Ama aynı zamanda da memnunum çünkü bu kaderin ne olduğunu tam olarak anlamam yardımcı oldu.