9 Mayıs 2024 Perşembe / 2 Zilkade 1445

Camilerin süsü: Bilezik yazıları

“Bilezik yazıları, döneminin en taze haber kaynağıdır. Her bir yazı değer bakımından gerçek bir tarihi vesika aslında. Bu yazılar yazılma dönemleri itibariyle insanların sosyalleşme alanlarının başında gelen ve cemaat yoğunluğu göz önüne alındığında özellikle haber alışverişinin akıcı olduğu camilerin sütunlarına kazınmış.” diyen Nazif Arıman, Osmanlı Arşivi’nde herhangi bir evraka gösterilen itinanın aynısının bilezik yazılarına da gösterilmesi gerektiğini söylüyor.  

MERVE YILMAZ ORUÇ5 Ocak 2019 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Camilerin süsü: Bilezik yazıları

Bugün dünyanın bir diğer ucundaki insana bile ulaşmak artık çok kolay. Gelişen teknoloji ile birlikte hem sosyal medya hem medya araçları hem de billboard gibi kamuya açık yerlerden herkese sesimizi duyurabiliyoruz. Peki bundan yüzyıllar önce önemli bir olay olduğunda bununla ilgili bilgiler insanlara nasıl ulaşıyordu hiç merak ettiniz mi? Ya da cami ve türbelerin sütunlarında yer alan yazılar dikkatinizi çekti mi? Bilezik yazıları, tarihimiz hakkında bilgiler veren en önemli haber kaynaklardan biri. Duyuru niteliği taşıyan bu yazılar dönemin sosyal alanlarından olan ve kalabalığın daha çok olduğu cami sütunlarına yazılmış. İstanbul başta olmak üzere Anadolu’nun birçok yerinde bulunan yapılarda bu yazıları görmek mümkün. Edirne’de başta Selimiye Camii’nde ya da Nevşehir’deki Damat İbrahim Paşa Camii’nde güzel yazı örnekleri bulunmakta. Tabi bugüne ulaşmayan ya da yanlış restorasyonlardan dolayı üzeri kapanan yazıların olduğu da düşünülüyor. Bu yüzden ne yazık ki bilezik yazıları hakkında elimizde çok bilgi yok. 2009 yılında katıldığı İstanbul kültür turunda Doç. Dr. Fatih Köse’nin bilezik yazılarını göstermesi ile bu alana merak salan Nazif Arıman uzun bir çalışma sonrasında çıkardığı İstanbul’un Bilezik Yazıları kitabı ile bu alandaki kaynak boşluğunu dolduruyor. Nazif Arıman’a ecdadın sosyal medya platformunu sorduk. 

Gözden kaçmış bu tarihi yazıları gün yüzüne çıkarmak için yola çıkan Arıman, Osmanlı Arşivi başta olmak üzere Beyazıt Kütüphanesi, Taksim Atatürk Kitaplığı, Millet Kütüphanesi, Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi, Atıf Efendi Yazma Eser Kütüphanesi’ndeki kaynaklarda bilezik yazıları ile alakalı bir bilgiye ulaşamamış. Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde, Süleymaniye Camii’ndeki bilezik yazıları ile alakalı bir paragrafa denk geldiğini söyleyen Arıman, iki yıllık bir saha araştırması neticesinde elde ettiği materyaller ile kitabını yazmaya başlamış. Yazıların varolduğu sütunları tek tek kontrol ettiğini belirten Arıman, “Nereden ne çıkacağını kestirmek oldukça zor. Temkinli davranmak adına tüm cami, türbe, medrese kısacası bünyesinde sütun barındıran neredeyse tüm Osmanlı yapılarını iki yıllık süre zarfında yerinde tek tek inceledim.” diyor. 

DUYURULAR SÜTUNLARDAN İNSANLARA ULAŞIYOR

“Üzerinde tarih barındıran yazıları tasnif ettiğimizde 16. yüzyıldan itibaren yazıldığını görmekteyiz. Tabii daha eski olup da üzerinde tarih olmayan yazılar da olabilir. En fazla yazı 17. yüzyılda ve Sultan 4. Mehmed döneminde yazılmış.” diyen Arıman bu notların hangi konularda yazıldığı ile alakalı şunları aktarıyor: “Yazılış konuları oldukça geniş bir yelpazeyi teşkil etmekte. İstanbul’u kasıp kavuran yangınlarla ilgili yazılar başta olmak üzere, dua temennileri, atama, vefat, kutsal topraklara giden hediyelerle ilgili yazılar var. Ayrıca beyitler, Arapça ve Farsça nasihatler ve özlü sözler de ana başlıkları oluşturuyor. Bunların haricinde vatandaşların yazdığı belli olan isimler, bilhassa tuğra formunda yazılmış yine isimler ve dua temennileri ile birlikte bir sütunda Kelime-i Tevhid, bir sütunda ayet ve bir sütunda ise  bedduaya yer verilmiş.” 

BU YAZILAR DA TARİHİ VESİKA HÜKMÜNDE... 

Bilezik yazılarının, camilerin son cemaat yeri dediğimiz dış kısmında kalan, kubbeli ve revaklı bölümlerde bulunan sütunların, zeminle birleşme noktalarında bulunan pirinç, tunç madenlerden imal edilmiş olan bileziklerde yer aldığından bahseden Arıman, yazıların en çok camii sütunlarında yer aldığını söylüyor. Türbelerde, şadırvanlarda ve Topkapı Sarayı’nın bazı bölümlerinde bulunan bileziklerde de yazılara rastladığını belirten Arıman,  en çok yazının Sultanahmed Camii’nde bulunduğunu söylüyor ve ekliyor: “24 bilezik üzerinde 100 yazı yer alıyor. Yazı güzelliği olarak en güzel örnekler Fatih Camii’nde bulunmakta. En yeni yazı ise Şehzade Camii’ndeki bileziğe kazınmış 19. yüzyıla (Hicri 1281) aittir. Bugün bu şekilde bir yazı yazma geleneği bulunmuyor.” 

Her bir yazı değer bakımından gerçek bir tarihi vesika olduğu halde bugün maalesef bilezik yazıları pek bilinmiyor. Bundan dolayı da korunmaları hususunda hiçbir çalışma yapılmadığını belirten Arıman, Osmanlı Arşivi’nde herhangi bir evraka gösterilen itinanın aynısını görmeleri gerektiğini söylüyor. Arıman, kültürümüzün bu en bilinmeyen vesikalarının bizden sonraki nesillere de ulaşabilmesi için korunmaları gerektiğini ve bu konuda kaynaklık teşkil edecek çalışmalara ihtiyaç duyulduğunu söylüyor. 

ECDADIN SOSYAL PLATFORMU

Bilezik yazılarının bir çoğunun çeşitli nedenlerle bugüne ulaşmadığına dikkat çeken Nazif Arıman, bu notların nasıl yazıldığına dair şu bilgileri paylaşıyor: “Osmanlıda mühür, kitabe, bilezik, mezar şahideleri ve benzer alanlarda kazıma usulü ile yazı kazıyan meslek erbabına hakkak deniliyordu. Bilezik yazısı dediğimiz yazılar iç bükey ya da dış bükey yapıya sahip olan bilezikler üzerine çelik kalem ve tokmaklarla kazıma usulü ile hakk edilmiş. Yazı kazıma açısından oldukça zor bir zemin olduğu muhakkak. Bu zeminlerde bilhassa usta hakkakların elinden çıktığı aşikar olan oldukça sanatkârâne ve hakkak imzalı yazılar var. Ayrıca halktan kişilerin hatta yeniçerilerin yazmış oldukları yazılara da denk gelmekteyiz. 

Konu hakkında Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde bilezik yazısı yazması için evkaf tarafından tutulan hakkak-ı müverrihlerin olduğundan bahsetmekte. İstanbul yazılarında en güzel örnekleri veren ve imzasını hemen her yazısında gördüğümüz hakkak ise Kasımpaşalı Osman Çelebi’dir. Osman Çelebi yazı hususunda ve kazıma hususundaki maharetini hiç esirgememiş. Yazısının kalitesi ve güzelliği diğer yazılardan kolayca ayırt edilebilmekte.”