7 Mayıs 2024 Salı / 29 Sevval 1445

Caz piyasasında kadın olmak araba tamircisi olmak gibi bir şey

Caz müzik piyasasında kadın piyanist olmanın seyirciyi şaşırttığından bahseden Nilüfer Verdi “Piyasadaki erkek oranını düşününce kadın caz müzisyeni olmak araba tamircisi olmak gibi bir şey” diye açıklıyor.

Büşra Uğraş2 Temmuz 2016 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Caz piyasasında kadın olmak araba tamircisi olmak gibi bir şey

Türkiye’nin önemli kadın caz piyanistlerinden Nilüfer Verdi, vokalist Ülkü Aybala Sunat ve kontrbass sanatçısı Apostolos Sideris’in yolları geçtiğimiz yaz iş için gittikleri küçük bir köyde kesişti. Ve üçlü ‘KNIDOST’ projesi için bir araya gelmeye karar verdi. Proje, 10 yıl aradan sonra Verdi’den yeni bir albüm müjdesi olarak Ada Müzik etiketiyle raflardaki yerini aldı. ‘Allı Turnam’, ‘Kara Toprak’, ‘Yüksek Yüksek Tepelere Ev Kurmasınlar’, ‘Neredesin Sen’, ‘Uzun İnce Bir Yoldayım’ ve ‘Üsküdar’a Gider İken’ türkülerin caz aranjmanlarından oluşan albüm için bir araya geldiğimiz Verdi ile sohbet ettik, caz piyasasında kadın olmak ve yeni albüm hakkında konuştuk.

Müziğe ne zaman başladınız?

Piyano çalmayı öğrenmeye başladığımda 5-6 yaşlarındaydım. Babam ve abim de müzikle uğraşıyor. Evimizde her zaman müzik dinlenirdi. Annem yabancı, dolayısıyla caz müziği duyarak, dinleyerek büyüdüm. İş bulabildiğim ve çağırıldığım projelerle var olmaya çalıştım, öğrencilerim oldu onlarla çok vakit geçirdim.

Biraz umutsuz bir giriş oldu sanki... İş bulabildikçe derken?

Caz müziği Türkiye’de her zaman bir dalgalanma içinde bazen çok talep görür sonra yavaşlar... Ben otellerde de çalıştım. O zaman o uzun süreli bir kontrat oluyor ve o zaman sosyal hayattan da kopuyorsunuz. O işler her gün gidilen işlerdi. Bir memuriyete dönüşür. Ama sanat hiçbir zaman zorunluluk olmamalı. O tür işler git gide azalıyor. Dalga boyunun aşağıya doğru gittiği bir dönemdeyiz.

Ama son yıllarda büyük organizasyonlarla, etkileyici caz festivalleri yapılıyor.

Evet katılım oluyor ama hala kemikleşmiş bir caz dinleyici kitlemiz yok. Bazı sofistike konserlerden, ligth caz olmayan, daha yoğun, daha grift müzisyenlerin çaldığı müzikten hala benim hayal ettiğim gibi zevk almıyor insanlar. Bunu tespit ediyorum çünkü salonu terk ettiklerini gördüm. Ama popüler isimlerden zevk alıyorlar.

“Vokalist kadın olduğunda kabul görüyor ancak nedense enstrümanı çalan kadın olduğunda garip

karşılanıyor.”

Yeni albümünüz 10 yıl sonra geldi. Bunun özel bir nedeni var mı?

Her dakika bir şey yapmaya çalışmak biraz manasız gibi. Olabilir tabii ki ama benim tarzım değil. Aslında benim kendi parçalarım var onlarla ilgili bir kayıt yapmayı düşünüyordum ama bu böyle tesadüfen ortaya çıktı. Bir vokalistin de söylediği bir albüm yapmamıştım daha önce.

Nasıl çıktı proje fikri?

Bu türküleri denemek istedik. Derken aramızda enteresan bir kenetlenme oldu. Çok imtina ediyorum ve çok dikkatli yaklaşıyorum bu türkülere. Çünkü bu bir kültürün eserleri ve çok kez yorumlandı. Ama ben hep çok çekindim. Hem değerini yitirmemeli hem öne çıkarmalı hem de ona katkı sağlanmalı...

Erkek gibi çalıyorsun!

 

 

Türkiye’de kadın piyanist olmak...

Bilgi Üniversitesi’nde eğitmenlik yapan arkadaşım Selen Gülün beni bir dersine çağırdı. Orada Ayşe Tütüncü, Selen Gülün ve ben vardım. Ve üçümüzde çocukluğumuzda bu müzikle uğraşan ve ilgilenen aile ortamında büyüdüğümüzü tespit ettik. Ama kadın olarak bu işi yapıyor olmamızdan dolayı en ufak bir yadırgama hissetmedik. Ailelerimizden tarafa. Orada sorulan sorulardan biri buydu. ‘Kadın olduğunuz ve bu işi yaptığınız için size tepki gösterdiler mi?’ sorusu hepimizde ufak bir şaşkınlık yarattı.

Peki içinde bulunduğunuz piyasada böyle bir şey hissettiniz mi?

İlk yıllarda alışık olmadıkları için mekanlardan tepki geliyordu. Asıl tepkiler seyircilerden gelebiliyor. Profesyonel hayata atıldıktan sonra ben durup ‘Allah Allah ben kadınmışım!’ diye düşündüm. ‘Tuhaf bir şey mi yapıyorum’ hissi uyandı. Çünkü bana şöyle yaklaşılıyordu “Hadi bakalım çal da görelim”, “Sen ne çalıyorsun”,  bu tepkiler hep izleyiciden geldi. O zaman ‘Ne var ki!’ diye düşünmeye başladım.

Belli bir eğitim seviyesinin üstünde olan insanlar dinliyor genelde caz müziği ve buna rağmen kadın olduğunuz için ayrımcılığa maruz bırakılmanız çok ilginç.

Vokalist kadın olduğunda kabul görüyor ancak nedense enstrümanı çalan kadın olduğunda garip karşılanıyor. Aslında demin bahsettiğim gibi bir dersin olması bile elle tutulur bir sorun olduğunun göstergesi değil mi? ‘Erkeklerde Caz Müziği’ diye bir program olmadığına göre? Klasik müzisyenler içerisinde kadınlar çoğunlukta sanırım ama caz’da daha yavaş ilerliyor. Niye diye düşünüyorum kendi kendime.

Niye?

Ailelerin çocuklarına tavsiye edebilecekleri bir iş değil belki ondandır. Sonuçta gece çalışıyoruz. Çok emek sarfetmeniz lazım ve kazancınız asla bu emeğin karşılığı olmuyor. Erkeklerin dünyasında mücadele etmeniz lazım. Piyasadaki erkek oranını düşününce kadın caz müzisyeni olmak araba tamircisi olmak gibi bir şey. Bize de “Abi” diyorlar. Demem o ki erkek ve kadın arasında müzik piyasasında da ciddi bir fark var. Mesela beğendilerse “Erkek gibi çalıyor” diyorlar. Niye öyle deniyor ki? Olması gerektiği gibi ancak erkekler mi çalabilir?