19 Nisan 2024 Cuma / 11 Sevval 1445

Hayvanat bahçeleri zulüm mü ihtiyaç mı?

‘Hayvanat bahçeleri hayvanların özgürlüğünü kısıtladığı için kapatılmalı diyen de var ‘Doğal hayatta yaşama şansı olmayan türlerin korunması için de bu yerlere de ihtiyaç var.’ diyen de. Ya sizce?

MERVE YILMAZ ORUÇ17 Ağustos 2019 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Hayvanat bahçeleri zulüm mü ihtiyaç mı?

İlk olarak hükümdarların ve soyluların prestij koleksiyonları olarak görülen menagerie diye tabir edilen hayvanat bahçeleri vardı. Zaman içerisinde modern hayvanat bahçeleri statüsü kazanmış ve 1970’li yıllardan sonra ise çağdaş hayvanat bahçeleri ve biyoparklar olarak görülmüş. Son yıllarda ise araştırma ve hayvan refahına önem veren biyolojik merkezlere dönüştü. Türkiye’de de 1937 yılından beri hayvanat bahçeleri var. Ancak bu kurumlar bazı kesimler tarafından hayvanların yaşam hakkını ihlal eden yapılar olarak büyük tepki görüyor. Buna karşılık özellikle yardıma muhtaç hayvanların bakımı ve nesli tükenmekte olanların korunması için hayvanat bahçelerinin olması gerektiğini savunanlar da var. Hayvanat bahçelerinin kuruluş amaçları; eğlence, doğayı anımsatma, hayvan sevgisini kazandırma, eğitim, regresyon, turizm ve türlerin korunması olarak sıralanıyor. Bunlar arasında en önemli olanı ise nesli tehlike altında bulunan türleri korumak, yetiştirmek ve doğaya bırakmak. Sözgelimi birkaç yıl önce ülkemize getirilen Hint gergedanı olan Samir’in hikâyesini bu anlamda önemli bir örnek. Samir’in ülkesinden buraya getirilirken günlerce süren yolculuğunda çeşitli yaralar alması hayvan severleri üzmüştü. Ancak Hint Gergedanlarının boynuzları çok değerli olduğu için yaşadıkları coğrafyada avlanıp yaşam alanları yok ediliyor. Dolayısıyla Samir, Türkiye’ye getirtilerek ona yeni bir yaşam şansı verilmişti. Götürüldüğü hayvanat bahçesinde onun için özel bir yer hazırlanmıştı. Belki de türünün kalan son birkaç üyesinden biri idi. Dolayısıyla hayvanların kötü muamele gördüğü kimi yerler olsa da hayvanat bahçeleri çoğu zaman farklı türleri koruma işlevi görüyor.  

Çerçevesi kanunlar tarafından çizilmiş 

Hayvanat bahçelerinin elbette hukuki bir statüsü var. Bu kurumların amacı ve işleyişi Çevre ve Orman Bakanlığı’nın 24/6/2004 tarihli ve 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu “Hayvanat bahçelerinin kuruluşu ile çalışma usul ve esasları hakkında yönetmelik”le detaylandırılmış. 

Hayvanat bahçelerinin asıl amacının türlerin kurtarılması, sürdürülebilmesi ve doğaya bırakılması olmalı konusunda hem fikir olan birçok kurum ve şahıs var. Hayvanat bahçeleri konusunda yapılan akademik çalışmalar oldukça az. Bu çalışmalardan biri 2016 yılında yayınlanan Dumlupınar Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Zooloji Ana Bilim Dalı’nda Dr. Öğrt. Üye. Ahmet Selçuk Özen’in hazırladığı “Türkiye’de B Grubu Hayvanat Bahçesi ve Akvaryumların Durumu” başlıklı yayın. Özen, burada 2016 yılında Türkiye’de A ve B grubu toplam 26 adet ruhsatlı Hayvanat bahçesi ve akvaryum bulunduğunu yazıyor. Hangi gruptan olursa olsun, bütün hayvanat bahçelerinin, özellikle nesilleri tehlike altında bulunan türlerin korunmasında önemli bir role sahip olduğunu kaydeden Özen, makalesinde şu bilgilere vermiş: Avrupa ülkelerinde tür koruma ve diğer konulardaki önemlerin fark edilmesinden sonra, hayvanat bahçesi ve akvaryumların sayısı hızla artmış. Türkiye’de nesli tehlike altında olan Kızıl geyik, Alageyik, Su samuru ve Ağaç sansarı gibi onlarca korunan türü doğada kaderleriyle baş başa bırakmak pek doğru değil. Bu türler, eli silahlı insanların baskısı altında, tıpkı Anadolu parsı ve kelaynak kuşları gibi adeta dramatik sonlarını beklemekte. Bu bakımdan hayvanat bahçeleri nesli tehlikede olan türlerin popülasyonlarını sürdürülebilmelerinde önemli bir alan. Bu kuruluşların elbette eksik veya kusurlu görevleri bulunabilir. Amaç, bunları gidermek ve azami derecede bu kuruluşlardan doğa ve dolayısıyla da insan adına yararlanabilmek. 

Doğada olduğu gibi hayvanat bahçelerinde barındırılan hayvanların da kaderlerine terk edilmemeleri gerektiğini belirten Özen, “Türkiye’de ruhsatsız hayvanat bahçelerinin faaliyetlerine izin verilmemeli ve B grubu hayvanat bahçelerinin sayıları arttırılmalı. Ayrıca buralarda hayvan davranışları konusunda uzmanlara görev verilmeli.” diyor.

Gerekirse doğal ortamlarında daha kısa bir ömür sürsünler  

Demir kafes ardında doğal ortamlarından uzak olarak hayvanların kapalı bir mekan da kalmalarını doğru bulmayan Haytap ise Türkiye hatta dünya genelinde hayvanat bahçelerinin kapatılmasını istiyor. HAYTAP, hiçbir canlının deney konusu olamayacağını savunarak, hayvanların kürkleri için yetiştirilip öldürülmesine, petshoplarda satılmasına, avlanılmasına, ticaret konusu olmalarına, eğlence amacıyla sirkler gibi hayvan gösterim merkezlerinin tümüne, hayvanat bahçelerine ve onların türlerinin yok olmasına neden olabilecek kıyımlara tabi tutulmalarına, esir alınmalarına ve esaret altında tutulmalarına, kötü muameleye uğramalarına karşı çıkıyor. “Afrika’da yaşayan bir fil, çita ya da aslan; ormanlarda yaşayan bir boz ayı, güney kutbunda yaşayan bir penguen, ağaçlarda zıplayan mutlu bir maymun kafes içine tıkılıp, küçücük alanlarda yaşamamalı” diyen Haytap, hayvanat bahçelerinin kurulmasına, demir kafes ardında hapsedilmiş sevgi olmayacağını vurguluyor. 

Hayvan biyoloğu Birol Turan: Neslin devamı için şart 

Kaçak avlanma, besin yetersizliği insan nüfusunun artarak hayvan yaşam alanlarının azalması küresel ısınmaya bağlı olarak iklim değişimleri sonucu doğal hayattaki yabani hayvanların neslinin giderek azaldığına dikkat çeken hayvan biyoloğu Birol Turan, “Nesli azalan ya da yok olma tehlikesi ile karşı karşıya olan hayvanlarımız için hayvanat bahçeleri umut kaynağı olmakta. Bu amaç doğrultusunda hayvanların doğadan koparılmadan yani sadece beslenme ve bakıma muhtaç veya dünya üzerinde bir türden çok az sayıda kalan hayvanların neslinin devamını korumak amacıyla hayvanat bahçeleri önemli alanlar.” şeklinde konuşuyor. Hayvanat bahçeleri olmalı mı sorusuna hayvanat bahçeleri çalışma usul ve esasları hakkındaki yönetmeliğin birinci maddesine göre cevap veren Turan şunları aktarıyor: “Bu maddeye göre: Biyolojik çeşitliliğin korunması kapsamında, evcil ve yabani hayvanların doğal yaşam ortamındaki yaşam koşullarının, hayvanat bahçelerinde azami düzeyde sağlanması için teknik, sağlık, refah ve hijyen şartları yerine getirilmeli. Yasa, hayvanat bahçelerinin açılış, ruhsatlandırma ve denetlenmelerine yönelik usul ve esasları ve yapmakla yükümlü oldukları faaliyetleri düzenliyor. Bu koşulları yerine getirebilen hayvanat bahçeleri faaliyet gösterebilmeli diye düşünüyorum.” 

Burak Memişoğlu: Hayvanlar insanları, insanlar da hayvanları tanımalı 

Park Of İstanbul Doğa ve Yaşam Kompleksi, sadece bir hayvanat bahçesi değil. İçerisinde restoran, cafe, piknik ve mesire alanları, yöresel ürünlerin satışının yapıldığı merkezler var. Doğa ile iç içe uzun bir vakit geçirebileceğiniz bu mekan içerisinde bakanlıktan onaylı B sınıfı bir hayvanat bahçesi bulunuyor. Park Of İstanbul Doğa ve Yaşam Kompleksi Yönetim Kurulu Başkanı Burak Memişoğlu bu alanın bir hayvan barınağı olduğunu söylüyor. Bizde kendisine hayvanat bahçeleri ile ilgili yaşanan tartışmalardan yola çıkarak hayvanların durumunu, ne şekilde bir hayat sürdüklerini soruyoruz. İnsanların doğada karşılaşamayacakları birçok tür ile burada bir araya geldiklerini belirten Memişoğlu, “Burada hayvanlar insanlarla iç içe dolaşabiliyor, eğitmenlerimiz, hayvan biyoloğumuz ve teknik ekibimiz var. Ekibimiz ile birlikte hayvanların eğitimini tamamlıyoruz. Sonra onları insanlarla buluşturuyoruz. Özellikle yavru olanları. İnsanların hayvanları yakından görmesini sağlıyoruz. Hayvanat bahçemizde 60 türden 450 tane canlı var.” diyor. 

Hayvanat bahçesindeki canlıların yüzde sekseninin barınaklardan ve rehabilitasyon merkezlerinden geldiğini belirten Memişoğlu şöyle konuşuyor: “Burada avcılar tarafından vurulan ayılar da var bir çöp konteynırında bulunan yavru ceylanlar da. Onları rehabilite ederek, beslenmelerini, barınmalarını, temizliklerini sağlıyoruz. Özellikle çocuklar buraya geldiğinde yavru bir ceylana ya da keçiye dokunabilmenin mutluluğunu yaşıyorlar. Burada hayvanlarımız hiçbir şekilde kısıtlanmıyor. Eğitimi tamamlanan hayvanlar açık alan hayvanat bahçemizde gezintiye çıkıyor.”

Hayvanlar seyir malzemesi değil

Hayvanların asla bir seyir malzemesi olmadığının altını çizen Memişoğlu, hayvanat bahçesine karşı olanlara da saygı duyduğunu dile getirerek şunları aktarıyor: “Yardıma muhtaç, sakatlanmış, bir avcı tarafından vurulmuş, belki de bir araba çarpmış, herhangi bir nedenden dolayı rehabilite olabilecek yani aslında yardıma muhtaç hayvanlara sahip çıkmak gerekiyor. Biz burada bunu da yapıyoruz. İnsanlarımız evlerinde kuş, tavşan, balık, kedi, köpek besliyor. O zaman onlar da hayvanları doğaya bıraksın. Ama bırakmıyorlar. Neden? Çünkü hayvanlara çok daha iyi şartlarda bakıyorlar. Biz de burada veteriner ve biyoloğumuz ile birlikte aynı özeni gösteriyoruz. 

Hayvanat bahçesindeki hayvanların yaşam sürelerinin doğada yaşayanlara göre daha uzun olduğunu vurgulayan Memişoğlu bunun gerekçesini şöyle açıklıyor: “Hayvan doğada istediği şartlarda istediği türlerde yiyecekler bulamayabiliyor. Ama biz burada onları kaderine terk etmiyoruz. Mesela ayılarımızdan Silva 350 gram prematüre olarak doğdu, 31 derece vücut ısısı ile. Normalde 750 gram doğarlar. Doğumdan sonra annesi onu yerde pençelemeye çalışırken ekibimiz bunu fark ederek hemen güvenlik önlemleri aldı ve Silva’yı oradan kurtardılar. Yaşaması tamamıyla bir mucize. Ve şimdi Silva’nın sağlığı gayet yerinde. Hayvanlarımızın beslenmesine dikkat ediyoruz. Ayılar güne ballı ekmek ile başlıyorlar. Öğlen meyve ile devam ediyorlar. Hayvanların bağışıklık sistemini güçlendiriyoruz. Hayvanat bahçelerinin çocuklara hayvanları sevdirmekten ziyade hayvanlarla birlikte doğayı sevdirmenin bir koşulu olduğunu dile getiren Memişoğlu, günümüz çocuklarının tablet, bilgisayar, telefon gibi kendilerine faydalı olmayacak alanlarda zamanlarını harcadıklarını söylüyor. 

Amaçlarının çocukları kapalı alanlardan, dumanlı hava sahalarından, gereksiz zaman harcadıkları mekanlarından çekerek burada doğa içerisinde zaman geçirmelerini sağlamak olduğunu belirten Memişoğlu, “Bu mekanda hayvanlarla ilgili bölümlerin yanında çocukların yaş gruplarına göre workshoplar da var. Dikiş nakış, yufka açma, fidan dikme gibi faaliyetlerde de bulunabilirler. Hem hayvanlar ile vakit geçirirler hem de doğa ile” diyor.