30 Nisan 2024 Salı / 22 Ramazan 1445

Jam Yazıcı: Bir Micheal Jackson olamam ama Micheal Buble’dan iyiyim

Almanya’da gerçekleştirdiği stand-up gösterileriyle tanınan Jam Yazıcı, ‘Özür Dilerim’ albümü için “Almanya’da kendime ait bir mekanda kareoke yapıyordum. Sonra herkesin bir albüm beklentisi oldu. Ben de bunu gerçekleştirdim” diyor.

Bahar Erdoğan24 Eylül 2016 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Jam Yazıcı: Bir Micheal Jackson olamam ama Micheal Buble’dan iyiyim

Hayatının bir döneminde üst üste iki çocuğunu ve babasını kaybeden Jam Yazıcı, “Kendimi birden üç mezar başında buldum. Değil insanları güldürmek kendimi bile tebessüm ettiremez haldeydim. Tam da o dönemde müziğe sarıldım” diyor. İşte Jam’ın hikayesi...

-Öncelikle albümünüz hayırlı olsun. Sizi bu müzikal serüvene iten şey neydi?

Ben aslında tiyatro kökenli biriyim ve uzun dönem Almanya’da stand-up gösterileri yaptım. Gülmeyi ve güldürmeyi çok seviyorum. Ancak hayatımın bir döneminde üst üste iki çocuğumu ve hemen ardından babamı kaybedince kendimi üç mezar başında buldum. Değil insanları güldürmek kendimi bile tebessüm ettiremez haldeydim. O dönemde müziğe sarıldım. Almanya’da kendime ait olan bir mekanda kareoke yaparak kendimi yenilemeye çalıştım. Almanya dışında İsviçre’den Avusturya’dan, Fransa’dan insanlar geliyor ve kapıda kalıyordu. Herkes benden bir albüm bekliyordu. Bende bunu gerçekleştidim.

-İlk klibinizde eşinizle birlikte kamera karşısına geçtiğinizi biliyoruz. Neden böyle bir tercih yaptınız?

Eşimle 15 yıldır hayatımı paylaşıyorum. Müziğe ve müzisyenliğe başlamamdaki en önemli nedendir. Benim en büyük destekçim.

Kendinizi müzik piyasasında nasıl konumlandırıyorsunuz?

Yaşım ve medeni durumumu da dikkate alacak olursak bir Micheal Jackson olamam ama örneğin Micheal Buble dersek, bakın işte onun kadar iyiyim.

-Sekiz dilde şarkı söyleyebiliyorsunuz ve siz Türkiye’de bir albüm yapmayı tercih ettiniz. Bu duygusal bir tercih mi? Yoksa stratejik bir hamle mi?

Hem duygusal hem de stratejik. 1973’ten beri Almanya’dayım. Ancak bunca sene boyunca hiç Alman pasaportu talebinde bulunmadım. Türk olmanın hep bir ayrıcalık olduğunu düşündüm. Kararımın duygusal yanını bu gurur oluşturuyor. Stratejik yanı ise bu albümün aranjelerinin international müzik piyasasına uygun olarak yapılması. Yani bu albümü Almanca, İspanyolca, İtalyanca, İngilizce ve Fransızca olarak da çıkaracağım. Bunu en son 35 yıl önce Julio Iglesias ve Demis Russos yapmıştı. Albüm öncesinde özellikle Almanya ve Fransa’dan albümün bu dillerde çıkması yönünde çok ciddi talepler aldım ancak ben Türk’üm. Önce burada başlasın istedim bu serüven.

-Sizi hiç tanımayan bir müziksever, sizin albümünüzü neden satın almalı?

Ben sesimin dünyada bir eşinin daha olmadığına inanıyorum. Bunu aslında kendimde söylemiyorum. Vincent De Paul ve Rihanna olmak üzere yurt dışında yaşayan ve beni tanıyan birçok kişi söylüyor. Hatta öyle ki; Barbados’ta beni dinleyen ve daha sonra çok iyi arkadaş olduğumuz Emmy ödüllü Vincent, yeni sinema filminin müziklerini yapmamı benzersiz bir sesimin olduğunu söyledi. Bu da o gün bugündür beni son derece heyecanlandırıyor.

Karikatürünüzü iki dakikada çizebilirim

-Yorumcu kimliğinizle karşımıza çıkmanız yanı sıra çok iyi derecede karikatür çizdiğinizi ve Almanya’da uzunca bir süre tiyatro ve stand-up yaptığınızı biliyoruz. Biz de bu yeteneklerinizi görebilecek miyiz?

Türkiye’de dizi ve sinema camiasında çok önemli isimlerle görüşmelerimiz oluyor. Çok ciddi ve önemli tekliflerde var. Ancak ben kendimi bu konuda daha yolun başında görüyorum. Hayatımı sanat ve mizahla harmanlayan biriyim ben. Bu sebeple her an her şeye açığım sanatla ilgili. Karikatüre gelince. Bana bir kağıt ve kalem verin ve sizin iki dakikada karikatürünüzü çizeyim. İsterseniz kronometre de kullanabilirsiniz.