2 Mayıs 2024 Perşembe / 24 Sevval 1445

Müzik tüm insanları eşitliyor

Buika mülteci olan ancak tüm zorluklara rağmen sanatına devam eden çocukları çok şanslı bularak şunları aktarıyor: “Müzik, sanat aslında tüm insanları eşitliyor, sınırları, ayrımları, kimlikleri ortadan kaldırıyor ve bize en büyük özgürlüğü sunuyor, mücadele edebilmemiz için bize güç veriyor.”

MERVE YILMAZ ORUÇ15 Eylül 2018 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Müzik tüm insanları eşitliyor

Mayorka’da küçük bir adada Afrika’dan sürgün edilen bir ailenin kızı olarak doğan ve flamenko ile cazı bir araya getirerek dünya müziğine yepyeni bir tarz kazandıran Buika, “Şarkılarım benim ruhumdan, içimden geliyor. Müzik benim kökenimde var. Bu yüzden insanlar şarkılarımda beni ben yapan şeylerle, çocukluğumla, ailemle, köklerimle karşılaşıyor.” şeklinde konuşuyor. 

Flamenko, caz ve rumba ritimlerini birleştirdiği eşsiz müziği ile İspanyol aşk şarkılarının büyülü sesi olarak adlandırılan Buika, siyasi sebeplerle Afrika’dan sürgün edilmiş bir ailenin kızı. Mayorka’da küçük bir adada 1972 yılında doğan ve büyüyen Buika, kalabalık bir ailede yalnız başına bir çocukluk geçirmiş ve tek dostu müziğe sarılmış. Caz efsanelerinin şarkılarını, geleneksel copla şarkıları dinleyerek büyüyen sanatçı aslında müziğin ruhunda var olduğunu söylüyor. Afrikalı bir ruh haliyle büyüyüp İspanya’nın da özünü sahiplenen Buika müziğin, coğrafi sınırlamaları olmadığını ve her şeyin üzerinde olduğuna dikkat çekiyor. 

Flamenko ile cazı bir araya getirerek dünya müziğine yepyeni bir tarz kazandıran Buika, bir çok uluslararası ödülün de sahibi. İkinci albümü “Mi Niña Lola” ile İspanyol Müzik Ödülleri’nde ‘En İyi Prodüksiyon’ ve ‘En İyi İspanyolca Albüm’ dallarında ödül almaya hak kazanan Buika, “El Ultimo Trago” albümü ile de ‘En İyi Tropikal Albüm’ Grammy’sini kazandı. Sanatçı, 56. Grammy ödüllerinde “La Noche Mas Larga” albümü ile ‘En İyi Latin Caz Albümü’ ve 17. Latin Grammy ödüllerinde ‘Si Volvere’ şarkısı ile ‘En İyi Kayıt’ kategorilerinde aday gösterilmişti. Bu yıl da 60. Grammy ödüllerinde Dünya müziği dalında “Para Mi” single’ı ile aday oldu.

Buğulu sesi ve aşk şarkıları ile milyonlarca insanın kalbini kazanan Buika, Klarnet Festivali kapsamında Türk seyircisinin karşısına çıkmaya hazırlanıyor. Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava’da yarın sahne alacak Buika ile müziğini konuştuk. 

Müziğe nasıl, nerede başladınız? 

Mayorka’da küçük bir adada doğdum ve büyüdüm. Bölgedeki tek siyahi aile bizdik ve açıkçası dışlanıyorduk. Bu nedenle önümde örnek alabileceğim birileri yoktu. Müzik sanırım o zamanlardan itibaren benim en yakınım oldu. Bana müziği sevdiren annemdi. Caz efsanelerinin şarkılarını, geleneksel copla şarkıları dinleyerek büyüdüm. Bu müzikler beni ben yaptı ve ruhuma işledi. Başlangıçta davul çalmak istiyordum ama o zamanki koşullar buna elvermedi ve şarkı söylemeye başladım. 

İspanyol aşk şarkılarının tutkulu sesi Buika olarak adlandırılıyorsunuz. Siz kendinizi ve müziğinizi nasıl tanımlıyorsunuz?

Müziği tanımlamak ya da sınırlandırmak bana göre değil. Aslında müziğimde uçlarda yaşıyorum da denebilir. Bazen içe kapanık bazense olağanüstü enerjik, dışa dönük! Müzik benim duygusal iniş çıkışlarımı dengelememdeki en büyük destekçim, iyileştiricim. Benim şarkılarımda tüm duyguları, hisleri, tüm türleri, tınıları bulabilirsiniz. 

Çağdaş Caz sanatını tüm dünyada daha gür şekilde duyuruyorsunuz. Köklerinizi ve yerelliğinizi sanatınıza nasıl yansıtıyorsunuz?

Yalnız ve dışlanmış bir çocukluk geçirdim. Zamanımın çoğunu mahallemdeki Gypsy’lerle geçirirdim. Kendimi onlardan biri gibi görüyordum ve onların yalnızlık duygusunu paylaşıyordum. Onların flamenkoya ve geleneksel müziklere olan tutkusu elbette beni çok etkiledi. Dolayısıyla şarkılarımda beni ben yapan şeylerle, çocukluğumla, ailemle, köklerimle karşılaşmak son derece doğal…

Müzikte sizi özgür kılıp besleyen unsur ne sizce?

Sanırım sahiciliği. Şarkılarımda da sahnede de olduğum gibiyim. Dinleyicilerimle aramda hiçbir sır yok. Bence bu yüzden özgürlük duygusunu bu kadar yoğun ve filtresiz hissedebiliyorum. 

Bestelerinizi yaparken nelerden ilham alıyorsunuz?

Hikâyeler anlatmayı seviyorum. Kendimi müzikle ifade ediyorum. Şarkılarımda yaşadıklarımdan ya da sevdiklerimin başından geçenlerden esinleniyorum.

HİSSETTİĞİMİ SÖYLÜYORUM

Mülteciler ve onların her şeye rağmen sanattan ayrılmayan çocuklarıyla ilgili ne düşünüyorsunuz?

Bu benim kendimden de çok iyi bildiğim bir duygu. Müzik, sanat aslında tüm insanları eşitliyor, sınırları, ayrımları, kimlikleri ortadan kaldırıyor ve bize en büyük özgürlüğü sunuyor, mücadele edebilmemiz için bize güç veriyor. Tüm zorluklara rağmen müziğin, sanatın bu yönünü keşfedebilen çocukları çok güçlü ve şanslı buluyorum. 

Müziğiniz farklı tarzıyla dikkat çekmekle birlikte kısa sürede tüm dünyayı etkisi altına aldı. Bunu neye bağlıyorsunuz? 

Sahnede olduğum gibiyim. Hiçbir hesaplama, planlama yapmıyorum. O an ne hissediyorsam onu söylüyorum. Gözlerimi kapatıyorum ve kendimi müziğe, dinleyicilerden aldığım enerjiye bırakıyorum. O nedenle performanslarımın hiçbiri bir öncekine benzemez. Hepsi o ana özel. Sanırım bu duygu dinleyicilere de geçiyor. Bu enerji karşılıklı, gerçek ve filtresiz. 

Türkiye’de yapılan caz müziği ile ilgili ne düşünüyorsunuz. Türkiye’de bir sanatçıyla düet yapmak ister misiniz? 

Neden olmasın! Türkiye’ye çok sık gelip gidiyorum ve elbette her gelişimde yeni birçok şey keşfediyorum. Türk sanatçılardan dünyada da tanınan Fazıl Say’ı biliyorum. Sezen Aksu’yu çok seviyorum. Çok duygulu ve tutkulu… 

Türk dinleyicisi sizi çok seviyor, şarkılarınıza aşina... Sizce bunun nedeni nedir?

Türkiye ile bağlarım her gelişimde daha da güçleniyor. İlk kez 2009 yılında gelmiştim. Buradaki dinleyicinin coşkusu beni de sarıyor. Türkiye’deki insanları çok duygusal ve sıcak buluyorum. 

Klarnet Festivali kapsamında 16 Eylül’de Açıkhava sahnesinde olacaksınız. Müzikseverleri nasıl bir konser bekliyor?

İstanbul’a tekrar geleceğim için çok mutluyum. Hiçbir hazırlık, plan yok kafamda. O an oradayım ve sadece müziğin etkisi altında ve hizmetindeyim.