29 Nisan 2024 Pazartesi / 21 Sevval 1445

Osmanlı mirasını taşta yaşatan Lübnanlı

Ecdadımızın 400 yıldan fazla hüküm sürdüğü Lübnan’da bir sanatçı Osmanlı geleneği ve Sufiliğin izlerini taşa resmediyor. Hani Ba’yun isimli sanatçının hüsnühat ve minyatürü harmanlayarak yaptığı eserler Arap coğrafyasında büyük ilgi topluyor.

22 Nisan 2017 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Osmanlı mirasını taşta yaşatan Lübnanlı

Çakıl taşlarının tuval olarak kullanıldığı taş sanatı uluslararası alanda talep gören bir alan. Bu sanata gönül vermiş isimlerden biri ise Lübnanlı ressam Hani Ba’yun. Beyrut Arap Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan Ba’yun Osmanlı İmparatorluğu’nun 400 yılı aşkın hüküm sürdüğü ülkesinde eski bir geleneği yaşatıyor. Ba’yun taş üzerine hüsnühat, tarihi ve dini sembollerle Sufiliğin izlerini yeniden yorumluyor. Resim yolculuğu boyunca Batı sanatının geliştiği Roma, Paris ve Londra’da eğitim alan ardından ülkesine dönen Ba’yun, “Lübnan medeniyet bakımından zengin, tabiata ve aileme yakın. Bu yüzden sanatı doğup büyüdüğüm topraklarda sürdürdüm” diyor. Emazenlerin ve Osmanlı değerlerinin sanatında her zaman ayrı bir yeri olduğunu açıklayan Ba’yun, sözlerine şöyle devam ediyor: Bu topraklardaki medeniyetin en güçlü temelleri Osmanlı döneminde atıldı. Osmanlı’nın tuğraları, harfleri, sözleri, bıraktığı eserler o kadar güçlü ki hala sanatı ve hayatı besliyor. Özellikle tuğralar ve Sufi kültüründeki önemli sembollerden ‘vav’ harfini kullanıyorum. Çoğu kişinin dikkatini çeken ilk şey manasını bilmedikleri halde Osmanlı tuğrası oluyor. İnsan hayatının bütün aşamalarına benzetildiği için ‘vav’ harfi de önemli. Semazenler de çark ederken sağ elleri yukarı sol elleri ise aşağıya dönük olan duruşlarıyla onlara bakıp düşünen insanları başka bir aleme taşıdığı için sanatımda önemli bir yer alıyor. Bu figürlerin sadece Arap coğrafyasında değil Avrupalı sanatseverlerin de ilgisini çekmesi içinde barındırdığı insana dair derin felsefeden kaynaklanıyor. ”

‘Tarihten beslenen sanat’

Taş üzerine resim yapmayı minyatüre olan ilgisinden dolayı seçtiğini anlatan Ba’yun, yenilik arayışının kendisini cezbettiğini de ekliyor. Osmanlı’nın İslam sanatındaki yerini hatırlatan sanatçı, hüsnühat, tarihi figürler, olaylar ve dini sembollerin ilham kaynağı olduğundan bahsediyor. Resme başlamadan önce Osmanlı arşivleri üzerinde çalıştığını, kütüphanede olayları araştırdığını, daha sonra konu üzerinde yoğunlaştığını söyleyen Ba’yun, “Çizimdeki küçük ayrıntılar büyük önem taşır, titizlik ve incelik de güzelliğin temelidir” diyor.