5 Mayıs 2024 Pazar / 27 Sevval 1445

Uzaylıları İstanbul’a da bekleriz

Bilimkurgu kitapları, geleceğe olan merakımızı alevlendirerek, hayal dünyamızı geliştiriyor. Bilimkurgu Kulübü’nün yayınladığı Yeryüzü Müzesi adlı antoloji ise 18 özgün hikâyesiyle okurun hayal gücünü sonuna kadar zorlayan bir kitap. Biz de kitabı ve bilimkurgumuzun gelişimini yazarlar Feraye Şahin, İsmail Yamanol, Selin Arapkirli ve Selim Erdoğan’dan dinledik.

FATMA ERSOY 14 Nisan 2018 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Uzaylıları İstanbul’a da bekleriz

Kimine göre boş bir hayal kimine göre öngörülen geleceği bugünden haber veren bir tür bilimkurgu. Ancak insan zekasının kapasitesini zorladığı da bir gerçek. Bilimkurguyla edebiyatın birleştiği an ise yeni bir dünyanın kilidini açar. Belki bu yüzden bilimkurgu filmlerinden ziyade kitaplarını okumayı daha çok seviyoruz. Hele sadece bir kitabın içinde onlarca bilimkurgu hikâyesine yer verilirse tadından yenmiyor. İşte Bilimkurgu Kulübü’nün (BKK) İthaki Yayınları’ndan çıkardığı Yeryüzü Müzesi böylesi bir seçki. Birbirinden başarılı on sekiz yazar, Yeryüzü Müzesi kitabı için en güzel bilimkurgu hikâyelerini kaleme aldı. Hatta bilimkurgu edebiyatının en önemli yazarlarından kabul edilen ABD’li Ursula K. Le Guin, Yeryüzü Müzesi için “Böylesi eserler en ihtiyaç duyduğumuz vakitlerde yakılan, etrafımızdakileri ve gitmemiz gereken yolu aydınlatan lambalardır. Bu lambaların yakıtı da hayal gücüdür” yorumunda bulundu. Biz de BKK’nin kurucusu İsmail Yamanol ve Yeryüzü Müzesi’nin yazarları Feraye Şahin, Selim Erdoğan ve Selin Arapkirli ile Türk bilimkurgusunu konuştuk. 

- Bilimkurgu Kulübü nedir? Neden bilimkurguyu seçtiniz?

İsmail Yamanol: Bilimkurgu Kulübü, geçmişi 90’lı yılların sonuna kadar uzanan bir kültür-sanat topluluğudur. Ülkemizin bilimkurgu alanındaki eksikliğini gidermek ve bilimkurguya hak ettiği saygınlığı verebilmek amacıyla kuruldu. Bir avuç bilimkurgu hayranıyla başlayan bu girişim, yıllar içinde büyüyüp yeşererek ciddi bir sanat topluluğu haline geldi. Bilimkurgu, günümüz bireyinin her türlü merak ve keşif duygusunu tatmin edebilen az sayıdaki uğraştan biri. Soru sorduruyor, sorgulatıyor, düşündürüyor. Ayrıca bilimkurgunun 21. yüzyılın kültürünü diğer türlerden daha iyi temsil ettiğini ve günümüzün karmaşık dünyasında bu temsilin kuvvetlendiğini görüyoruz. Eskiden birine “bilimkurgu hayranıyım” dediğinizde küçümseyici ve alaycı tepkiler alabiliyordunuz. Artık teknoloji çağında yaşıyoruz ve bilimkurgu insanlara o kadar da “uçuk” gelmiyor. 

Selim Erdoğan: Bu tür ayrımına ben pek inanmıyorum. İnsanlığın sınıflamaya olan zafiyetinden kaynaklanıyor sanıyorum. Bir şey yazıyorsunuz. Sonra yayıneviniz ona bilimkurgu deyiveriyor. O yapmazsa kitabınızı kitapçıda bilimkurgu bölümünde görüyorsunuz. Ben bir tema seçiyorum yazmak için. O temayı en estetik, kör göze parmak sokmadan ama yeterince vurgulu anlatmamı sağlayacak ortamı tasarlıyorum. Bilimkurgu anlatmak istedikleriniz için iyi bir fon. Güncel sorunlara, eğilimlerin gösterdiği gelecekteki sorunlara değinebilirsiniz. Size inanılmaz bir özgürlük verir. Orwell’in 1984’ü yazıldığı yıllarda günceldi. Bugün de Amerika’da en çok satan kitaplar arasına girdi. O dönem belki Sovyetler Birliği alegorisi olarak okunuyordu. Bugün günümüz Amerika’sının alegorisi.    

Feraye Şahin: Bilinmeyene duyduğum merak diyebilirim. Elbette bilinmeyen dediğiniz vakit çok geniş bir kavramı ele almış oluyorsunuz ancak sorduğunuz sorulara bilimkurgu üzerinden cevap aramak, olasılıkları hakkında hayal kurmak öyle zengin ve öyle keyifli ki derhal aklınızı çeliyor, inanılmaz bir düş evrenine biletlerinizi en önden ayırtıyor. Neden, nasıl diye sormak insanın doğasında var ve bu sayede hayatta kalıp insanlığın bugün geldiği noktaya ulaşmayı başardık. 

- Bu antolojiye nasıl dahil oldunuz?

Selim Erdoğan:  Ben son zamanlarda tanışsam da Bilimkurgu Kulübü çok uzun bir süredir faal. Sitenin yazar kadrosu çok iyi. Üstelik sürekli ve kaliteli içerik üretimini yıllardır çok da görülmemiş bir istikrarla başarıyorlar. Bu sayede hem sağlam bir yazar çevresini bir araya getirebilmiş hem de zengin bir yazma deneyimini bünyesinde biriktirmiş bir kulüp. Meyveleri iyice olgun bir ağaç gibi. İsmail Yamanol projeden bahsedince hemen kabul ettim. 

İsmail Yamanol: Yeryüzü Müzesi, öteden beri filizlenmekte olan yerli bilimkurgu edebiyatımız adına heyecan verici bir projeydi. Projenin arkasında Bilimkurgu Kulübü’nün olması, hem yazarlara hem de okurlara güven veren en önemli etkendi. Dolayısıyla yüksek beklentilere karşılık verilebilmesi için titiz bir çalışma içine girilmesi kaçınılmazdı. Ortaya çıkan iş herkesin içine sindi. 

Feraye Şahin: Türkiye Bilişim Derneği 2010 yılı öykü yarışmasına katılıp “Erguvan” adlı öykümle ikincilik ödülüne layık görülmüştüm. Aynı yarışmanın birincisi seçilen öykünün yazarı Sinan İpek’le de yarışmanın ödül töreninde tanışmıştık. Bu vesileyle iletişimimiz başlayıp devam etti. Bilimkurgu Kulübü’nden ve Yeryüzü Müzesi adlı kitap projesinden Sinan sayesinde haberdar oldum. Kulübün yerli bilimkurgu edebiyatını geliştirmek adına yaptıkları gerçekten heyecan vericiydi. Kulüp buraya adlarını yazmakla bitiremeyeceğim kadar çok insanın katkılarıyla harika işler başarmıştı ve Yeryüzü Müzesi adlı kitap projesini hayata geçirmek de bu anlamda büyük bir övgüyü hakkediyor. Söz konusu antolojide çağdaşlarımla yer almış olmaktan gurur duyuyorum.

BİLİMKURGU,GÜNÜMÜZ BİREYİNİN MERAK VE KEŞİF DUYGUSUNU TATMİN EDEBİLEN AZ SAYIDAKİ UĞRAŞTAN BİRİ. SORU SORDURUYOR, SORGULATIYOR.

Türk bilimkurgusunda kimlik sorunu var

- Türk bilimkurgusunun bir tarzı var mıdır? 

Selim Erdoğan: Çağdaş Türk bilimkurgusu son yıllarda gerçek anlamda patlama yaşıyor. On yıl öncesiyle karşılaştırılamaz sayıda roman ve öykü kitabı yayınlanıyor. Sayı arttı ancak tarz halen emekliyor bence. Kimlik sorunu var her şeyden önce. Anglo-Saxon kahramanların öykülerini takma adlarla yazanlar var. Büyük, epik hikâyelere öykünme var. Sır peşinde koşan, her şeyin kökenindeki gizemi çözen kahramanlar. ABD’de 20. yüzyılın ilk yarısında ortaya çıkan süper kahramanların daha modern versiyonları belki. Geç kalmış bir çocukluk egemen. Epey olgun örnek de var. Kaldı ki çocuklar da büyür. Büyüyecek. Kalite her geçen gün artacak.

BİLİM OLMAYINCA KURGUSU YAVAN KALIYOR

İsmail Yamanol: Türk bilimkurgu edebiyatı için çocukluk döneminden çıkıp gençlik dönemine ayak bastığı söylenebilir. Üretim arttığı gibi, bu üretimlere olan talep de artıyor. Eskiye nazaran kitap raflarının zenginleşmeye başladığı bir gerçek, ama henüz kitapçılarda ya da çevrimiçi alışveriş sitelerinde “Türk Bilimkurgu Edebiyatı” kategorisi açmaya yetecek kadar eser üretilemediği de malumunuz. Ancak çeviri eserlerin fazlalaşması da, bu türe gönül veren yerli okur ve yazarların daha geniş bir edebiyat havuzuna ulaşabilmesini sağlaması açısından önemli. Öte yandan toplumsal anlamda bilimsel ve teknolojik atılımlara gereksinimimiz var. Ne yazık ki bilim ve teknoloji üretiminde çok gerilerdeyiz. Dolayısıyla bu durum, bilimkurgu yazınımızda da yansımalarını bulmakta gecikmiyor. Çünkü bilimkurgu, bilimden beslenen bir yazın türü ve ikisi arasında ciddi bir ilgileşim söz konusu. Bu manzaraya bağlı olarak, yerli bilimkurgu kitaplarında ciddi teknik içerik bulmak da güçleşiyor. Kurgular genelde hayal gücü ile kotarılmaya çalışılıyor ve fazla tekniğe girilemiyor. Eh, bilim olmayınca kurgusu da yavan kalıyor. Oysa batıya baktığımızda, önde gelen bilimkurgu yazarlarının aynı zamanda birer bilim insanı da olduklarını görüyoruz.

Feraye Şahin: Ülkemiz yazarlarının ürettiği eserlerin karşılaştığı temel sorun kabul görmek üzerinden şekilleniyor bence. Kahramanının adı John ya da William olan bir eserle karşılaştığınız zaman bunu yadırgamıyor ve okuyorsunuz. Ancak adı Hanife ya da Mert ya da Gülsüm olan, köy muhtarlığı ya da kahvecilik yapan bir kahramanın inandırıcılığı okuyucuyu zorluyor. Yeryüzü Müzesi adlı kitapta yer alan Q.I.A.P. adlı öykümde ben de uydurduğum bir isim kullandım. Ancak temel kaygım kabul gören kodlarla ilerlemek değil, kahramanın hiçbir millete ait olarak betimlenmemesi duygusuydu. 

Artık bilgi dünyalının! bilimkurgu herkesin

 

u Bilimkurgu denince akla ilk ABD gelir. Batının bilimkurgusuyla bizimkinin farkı ve benzediği noktalar nelerdir?

Feraye Şahin: Teknolojik gelişmeler adına yapılan çalışmalar ya da atılımlar bu konuda bazı ülke isimlerini ön plana çıkarsa da aslında bilimkurgu dünya üzerinde yaşayan tüm insanlığın üretimidir. Sanayi devriminin ardından teknolojik anlamda yaşadığı gelişmelerle bayrağı eline alan ülkelerin bilimkurgu edebiyatına yön verdikleri ve çok sayıda eser kazandırdıkları kuşkusuz. Bilimkurgu türünün geniş kitlelere ulaşmasını sağlayan yapı, o ülkenin edebiyat ve sinema sektörünün türün hikayelerini konu edinmekteki cesareti, isteği ve ayırdığı finans, ister istemez o bayrağı götürüp ellerine teslim ediyor. Fakat bilimkurgu eserlerinin her geçen gün çok daha fazla insana ulaşır hale gelmesi bu durumu değiştirecek gibi görünüyor. 

İsmail Yamanol: Son dönem Batı bilimkurgusunun ciddi bir tıkanıklık dönemine girdiğini düşünüyorum. Bu tıkanıklık özellikle edebiyat kanadında kendini bariz şekilde hissettiriyor. Örneğin yeni bir Isaac Asimov, Robert A. Heinlein çıkaramıyorlar. 100-150 yıllık sürecin doğal bir yorgunluğu bu. Uzun süredir ABD bilimkurgusu Hollywood eksenine girmiş durumda ve sinema ayağı sayesinde diriliğini koruyor. Onlar anlatacaklarını fazlasıyla anlattılar, oysa biz genç, heyecanlı ve devingeniz; yazıp çizecek çok şeyimiz var.    

Selin Arapkirli: Bilimkurguyu Batı’dan öğrendiğimiz için aramızda şimdi büyük benzerlikler var. Fakat yakın gelecekte, hayli yol kat etmiş olan Batıyı yakalamanın ve kendimiz adına fark yaratmanın bizler için zor olmadığına inanıyorum. Çünkü artık teknoloji sayesinde bilgi artık hepimizin; Doğulunun ya da Batılının değil, dünyalının. 

Selim Erdoğan:  Amerikan ve İngiliz bilimkurgusu çocukluk dönemlerini atlatalı çok oldu. Sanayi devrimi ülkesi İngiltere belki bu çocukluğu hiç yaşamadı. 19. yüzyılda yazılmış bilimkurgu kitaplarını hala modern bir damak zevkiyle okuyabiliyorsunuz. Bunda bu ülkelerin geleceği şekillendirmede, fizik yasalarını kullanarak doğayı manipüle etmede öncü olmaları da etken. Bu zaman farkı edebi olgunluk farkı da yaratıyor. Bilimkurgu geçmişe zaman yolculukları hariç gelecekle ilgilidir genellikle. Gelecek de bilim ve teknoloji ya da bunların neden olduğu yıkımlarla şekillendirilir. O zaman bunların etkisinin en yoğun görüldüğü kültürlerin temel alınması biraz kaçınılmaz oluyor. Bilim ve teknoloji tabanlı toplumlarda bilimkurgu yazarının kenarda durup ileri bakması çok daha kolay. Gelecekle ilgili ipucu içinde yaşadığı toplumda var. Los Angeles’ta trafiği sürücüsüz taksilerle, diğer otonom ulaşım araçlarıyla hayal etmesi zor değil. Tek tük görüyor onu. Bizim yazar bunları duyuyor, Youtube’dan görüyor ama içinde yaşamakla aynı şey değil. İleriyi yazmak için uçta durmanız gerekiyor. Bunu buradan başaranlar ABD’li yazarlardan daha büyük bir iş yapıyor.  

“BATI BİLİMKURGUSUNUN CİDDİ BİR TIKANIKLIK DÖNEMİNE GİRDİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM. YENİ BİR ASİMOV ÇIKMIYOR”

Bilimkurgu coğrafya aramaz

- Kitabın önsözünde dünyanın bilinen ilk bilimkurgu yazarının Adıyaman’ın Samsat ilçesinden çıktığı yazılı. Bilimkurgu yazımında bu topraklara özgü neler var? 

Selim Erdoğan: Bilimkurgu yazarı her coğrafyadan çıkabilir. Zorluk şurada; diyelim ki Kabil’de yaşayan usta bir Afgan yazarsınız. Andy Weir’in Marslı kitabını da çok sevdiniz. Aklınızda da nefis bir fikir var. Bugünkü Afganistan’ın uyuşturucu üretimindeki fonksiyonunu Mars’a kaydırarak bir Güneş sistemi narkotik polisiyesi yazmak istiyorsunuz. Bir Afgan yazar olarak bunu nasıl yapacaksınız? Tanrı Dağları’nın yüksek platolarında uzay üssü nasıl kuracaksınız? Adı Ziyaüddin, Abdülmalik olan uzay adamlarının öykülerini inandırıcı bir şekilde nasıl yazacaksınız? Sorun çok uzun süre coğrafi anakronizmdi aslında. Cem Yılmaz’ın uzay gemisinde sucuk temasına izin veren de bu anakronizmdi. Ama sonra beklenmedik bir şey oldu. Ülkeler arasında pek çok alanda geçişkenlik arttı. Sermaye hareketliliği yaşandı. Çok uluslu şirket kavramı ortaya çıktı. Bugün bilinen pek çok elektronik, bilgisayar, otomotiv markası ulusal markalar olmaktan çıktılar. Çin ve Hindistan Ay’a insansız sondalar gönderdiler. Mars’ta faaliyet gösteren Afgan uyuşturucu kaçakçılarına belki biraz daha yol var ama çok değil belli ki.  

Feraye Şahin: Bu bilgi de kuşkusuz üzerinde yaşadığımız coğrafyanın kadim kimliğini ve düşünce bereketliliğini gösteriyor. Anadolu gerçekten de kendi kültürüyle, iklimiyle pek çok düşün ve bilim insanı yetiştirmiş. Günümüze yaklaştıkça bu sayının beklendiği gibi artmıyor oluşu üzücü. Bunun pek çok sebebi var. Ancak hepsinin ötesinde edebi eserlerin ve bunların üreticilerinin ortaya çıkışı, özellikle bir iklim ya da bir coğrafya aramaz. İnsana özgü olan her şey her yazarın derdidir.

İsmail Yamanol: Osmanlı’dan itibaren bu topraklarda yerli bilimkurgunun daima kendine zemin bulabildiğini görüyoruz. Örneğin Ahmet Mithat’ın Fennî Bir Roman Yahut Amerikan Doktorları adını taşıyan bilimkurgu eseri 1888 tarihlidir. O dönemki aydınların, çoğunlukla Jules Verne ve H.G. Wells’ten etkilendikleri anlaşılıyor. Zaten Türkçe’ye çevrilen Jules Verne eserlerinin Osmanlı’da sevilerek takip edildiği bilinen bir gerçek. Anadolu her zaman uygarlıkların beşiği ve kesişim noktalarından biri olagelmiş. Bu kültürel zenginliğin kendini her türde ve biçimde dışa vurması kaçınılmaz. Bu mirasın da katkısıyla hayal gücü yüksek bir topluma evrildiğimizi düşünüyorum. “Uzaylılar Hoş Geldiniz” diye türkü yakan ozanlarımız da var, Dünyayı Kurtaran Adam’larımız da. Kısacası, bilimkurgu adına bereketli topraklarda yaşadığımıza inanıyorum. New York’a ya da Washington’a değil de, İstanbul’a inen uzaylılar kurgulamanın zamanı geldi de geçiyor bile. 

Selin Arapkirli: Oscar Wilde’ın çok sevdiğim bir sözü var: “Hepimiz bataklıkta yaşıyoruz. Ama bazılarımız yıldızlara bakıyor.” Ben insanın olduğu her yerde, her türden hikâyenin doğabileceğine inanıyorum; mühim olan hikâye anlatıcılarının nereye baktıkları ve gördüklerini nasıl aktardıkları. Ülkemizde de dünyanın herhangi bir yöresinde olduğu kadar bilimkurgu malzemesi mevcut.

BİLİMKURGU, BİLİMDEN BESLENEN BİR YAZIN TÜRÜ VE İKİSİ ARASINDA CİDDİ BİR İLGİLEŞİM SÖZ KONUSU. BU MANZARAYA BAĞLI OLARAK, YERLİ BİLİMKURGU KİTAPLARINDA CİDDİ TEKNİK İÇERİK BULMAK DA GÜÇLEŞİYOR