27 Nisan 2024 Cumartesi / 19 Sevval 1445

'Yaşamıma kitaplarla örülü bir duvar inşa ettim'

Medya ve iletişim sektöründeki profesyonellerin hocası Prof. Dr. Suat Gezgin nisan ayında yaş haddinden emekli oluyor. Ama akademiyi tamamen bırakmaya niyeti yok. Kendi deyimiyle yaşamına kitaplarla örülü bir duvar inşa eden Gezgin, üretimlerine tüm hızıyla devam edecek.  

ALİ DEMİRTAŞ16 Mart 2019 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
'Yaşamıma kitaplarla örülü bir duvar inşa ettim'

Prof. Dr. Suat Gezgin… Bilen bilir, kendisi Türkiye’nin en önemli akademisyenlerinden biri. Sürekli üretiyor; akademik çalışmalar yapıyor, kitaplar yazıyor. En önemlisi de yıllardır ülkemizin medya ve iletişim sektörüne gazeteciler, televizyoncular yetiştiriyor. Gezgin’in kişisel hikâyesine dönersek...Orta ve lise öğrenimini Muğla Turgut Reis Lisesi’nde tamamladıktan sonra üniversite eğitimi almak için Fransa’ya gitti. Aix-Marseille Üniversitesi, Sosyoloji-Etnoloji Bölümü’nü bitirdikten sonra yüksek lisans ve doktora eğitimini Pierre et Marie Curie Paris VI Üniversitesi Antropoloji ve Prehistorya Anabilim Dalı’nda tamamladı. Aix-Marseille Üniversitesi Antropoloji Laboratuvarı’nda asistan, baş asistan ve doçentlik kadrolarında görev aldı. Paris Müzeler Genel Müdürlüğü’nde Antropoloji Anabilim Dalı Müdür Yardımcılığı görevini üstlendi. 

Yaklaşık 20 yıllık Fransa deneyiminden sonra 1993 yılında Türkiye’ye döndü. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde kadro aldı. Gazetecilik, Radyo TV ve Sinema, Halkla İlişkiler bölümlerinde bölüm başkanlığı yaptı. 1993-2000 yıllarında dekan yardımcılığı ve 2000-2010 yılları arasında da dekanlık görevinde bulundu. Ayrıca Basın İlan Kurumu ve Basın Konseyinde Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev aldı. Başta Türkiye Sözlü Basın Tarihi isimli eser olmak üzere iletişim alanında birçok kitap çıkardı, yayınlar hazırladı. 

UZAK DOĞU VE ASYA’DA BELGESELLER ÇEKECEĞİM 

Halen İstanbul Üniversitesi akademik kadrosunda yer alan Suat Gezgin nisan ayında yaş haddinden emekliye ayrılıyor. Biz de bu bahaneyle kendisiyle bir araya geldik ve çok keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Akademiden, sektörden, öğrencilerinden konuştuk. Evet, emekli olacak ama resmiyette. Bundan sonraki süreçte bir vakıf üniversitesinde çalışmaya devam edecek. Projeler üretmek, yayınlar hazırlamak onun hayatının bir parçası. Dolayısıyla durmaya hiç niyeti yok. Daha yapmak istediği çok şey olduğunu söyleyen Gezgin, “Öğrencilerimle bir arada olmaktan, projeler üretmekten büyük keyif alıyorum. Belgesel ve kitap projelerim var. İletişim ve antropoloji alanında çalışmalar yapmayı planlıyorum. Uzak Doğu’da, Asya’da belgeseller çekmek istiyorum. Uluslararası fonlardan destek alarak yapmayı planladığım bazı projelerim var. Hali hazırda çalışmalara devam ediyorum, onlar bittikten sonra yeni projelere başlayacağım.” diyor. Bitmek tükenmek bitmeyen enerjisi gözlerinden okunuyor. 

YOLUMUN BİLGİDEN GEÇMESİNİ İSTEDİM

Akademisyen olmaya nasıl karar verdiğini merak ediyorum: “Henüz 20’li yaşlarımın başındayken benim yolumun ‘bilgi’den geçmesi gerektiğini fark ettim ve bu mesleğe adım attım. Binlerce yıl geriye gittim, kitaplarla örülü bir duvar inşa ettim yaşamıma. Tarihten, sosyolojiden, psikolojiden, antropolojiden beslendim. Bilgiye açlığımdan olsa gerek benim yolum buraya aktı. Bilginin paylaştıkça çoğaldığına, çoğaldıkça da insanlığın gelişeceğine, değişeceğine inandım, inanıyorum.” Gezgin, eski, yeni tüm öğrencilerine, akademisyen arkadaşlarına, bu yolda hayatına giren çıkan herkese şunları söylüyor: “Çok değerli dostlarım, meslektaşlarım var hayatımda. Ve tabii en önemlisi öğrencilerim… Hayatıma giren, yollarımızın kesiştiği herkesi çok seviyorum, sevgiyle kucaklıyorum. Onların mutluluğu, iyi yerlere gelmeleri beni çok mutlu ediyor.” 

BENİM İÇİN MUTLULUK ONLARIN BAŞARISI 

“Sektörde çalışan öğrencilerinizi gördüğünüz zaman neler hissediyorsunuz?” diye soruyorum. Duyduğu memnuniyeti şöyle ifade ediyor: “Dünyanın ve Türkiye’nin her yerinde öğrencilerim var; Avustralya’da, Amerika’da, Çin’de, İngiltere’de. Yurt dışına seyahate çıkıyorum, biri geliyor yanıma “Hocam nasılsınız?” diye soruyor. O an ne kadar mutlu oluyorum anlatamam. Fakültede yanıma her gün bir sürü eski öğrencim geliyor, “Hocam sizi özledik” diye… Artık sosyal medya da var, her yerden iletişim hâlindeyiz. Her birinin çok iyi yerlere geldiğini görüyorum, çok mutlu oluyorum. Yetiştirdiğim öğrencilerimin birçoğu Türkiye’nin çeşitli illerindeki iletişim fakültelerinde hocalık yapıyor, bir kısmı da saygın medya kuruluşlarında çeşitli pozisyonlarda çalışıyor. Neler yaptıklarını, nerede olduklarını takip ediyorum, onların başarıları beni çok mutlu ediyor. NATO’da, Birleşmiş Milletler’de, Brüksel’de Avrupa Birliği’nde çalışan öğrencim bile var. Gurur duyuyorum her biriyle. Benim için gerçek mutluluk bu işte. Onların iyi yerlere geldiğini görmek. 

GENÇLER KENDİNİ GELİŞTİRMELİ

“Hangi ders olursa olsun, öğrencilerinize öğütlediğiniz ya da mutlaka anlattığınız hayata veya mesleğe dair konular var mı?” şeklindeki soruma ise “Öğrencilerime her zaman kendilerine güvenmelerini, istedikten ve inandıktan sonra her zorluğun üstesinden gelip başarıya ulaşabileceklerini söylerim.” diye cevap veriyor ve devam ediyor: “Kendilerini iyi tanımalarını ve sevmelerini, onların zamanını çalan, hedeflerinden saptıran şeylerden uzak durmalarını öğütlerim. Çok yetenekli öğrencilerim var ama yeteneklerinin farkında değiller. Biz hocaların üzerine düşen de bu farkındalığı sağlamak diye düşünüyorum. O nedenle öğrencilerimle hep iletişim halindeyim.” Gazetecilik mesleğine gönül veren, gerçekten isteyerek bu bölümü tercih eden çok akıllı öğrenciler gördüğünü anlatan Prof. Suat Gezgin, genç gazeteci adaylarına şu tavsiyelerde bulunuyor: “Kendinizi bu alanda geliştirin, üniversite bitmeden İngilizce öğrenin, staj yapın, hangi alanda uzmanlaşmak istediğinizi belirleyin. Tabii tüm bunların yanında öğrencilik hayatını da doyasıya yaşayın, sosyal olun. Her şey zamanında güzel.”

Prof. Gezgin, Galatasaray Üniversitesi’ndeki öğrencileri ile.

MESLEKİ VE ETİK KURALLAR DA DİJİTALE EVRİLMELİ

Şu an sektörün durumunu mesleki ve etik kurallar bağlamında nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Gazetecilik etiğiyle ilgili tartışmalar, haber içeriklerinden gazetecilerin mesleklerini uygulama biçimlerine kadar birçok noktada yön buldu. Şu anda gazetecilik etiği dijital uygulamalarla değişip, yeniden şekillendi. Etikle ilgili tartışmalar da halen devam ediyor. Teknolojinin hayatımıza bu kadar entegre olmasıyla alışılagelmiş bütün iletişim süreçleri kökten değişime uğradı. Geleneksel kitle iletişim araçları yerini yenilikçi dijital medyaya bıraktı. Bu haliyle dijital medya kısa sürede hayatımızın odaklarından biri haline geldi. Pek tabii, gazetecilik de bu durumdan ciddi bir şekilde etkilendi. Geleneksel gazeteciliğin dönüştüğünü görüyoruz, dijitale evrilen bir süreç yaşıyoruz. Bu nedenle mesleki ve etik kuralların bağlamını da gelenekselden dijitale çevirmek gerekiyor diye düşünüyorum. 

Prof. Gezgin’in “Türkiye Sözlü Basın Tarihi” adlı üç ciltli kitabı 2016 yılında yayımlandı. 

ELİNDE TELEFONU OLAN HERKES GAZETECİ OLAMAZ 

Gazeteciliğin hem akademik hem de pratik tarafında bulunmuş biri olarak sizce gazete hayatımızdan tümüyle çıkacak mı? 

Tamamen hayatımızdan çıkacağını söylemek mümkün değil. Fakat görüyoruz ki gazetecilik gelenekselden dijitale doğru hızla dönüşüyor. Bu dönüşümü ortaya çıkaran teknolojik gelişmeler ve bu gelişmelerin hızı. Bu anlamda gazetecilik mesleğini tek başına değil de çağımızın gereklilikleri doğrultusunda değerlendirmek gerekiyor. Sürekli kötü, karanlık bir tablo ortaya konuluyor, “gazetecilik tarihe karışıyor” deniliyor. Ben tarihe karışacağını düşünenlerden değilim. Ama hızla değişeceğini söylüyorum. Örneklerini görüyoruz, sürekli yeni kavramlar karşımıza çıkıyor bu alanda. Biri de yurttaş gazeteciliği. Yurttaş gazeteciliği, profesyonel mesleği gazetecilik olmayan bireylerin ellerindeki dijital araçlarla haber üretmesi ve ürettikleri bu haberleri sosyal medyada paylaşması anlamlarını karşılıyor. Geleneksel gazetecilikten oldukça farklı işleyen yurttaş gazeteciliği akıllı telefonlar, tablet ve bilgisayarlar yardımıyla haberin oluşturulması ve yine bu teknolojik araçlar yardımıyla oluşturan haberin yayılmasını kapsıyor. Önceleri pasif bir konumda olan okuyucular, izleyiciler yurttaş gazeteciliğinin ortaya çıkmasıyla, okuyan ve izleyenin yanında içerik “oluşturan” kimliğine de bürünmüşlerdir. Bu sürece yol açan en önemli unsurun sosyal medya olduğunu göz önüne alırsak sosyal medyanın gelişmesiyle yurttaş gazeteciliği kavramı da gelişmeye ve dönüşmeye devam edecektir. 

GAZETECİ TİTİZLİĞİ BAŞKA BİR ŞEY

Elbetteki elinde telefonu olan herkes gazeteci olamaz. Gazetecilik belli kuralları olan, etik çerçevesi bulunan bir meslek. Bir yurttaş olarak elinizdeki son teknoloji cihazlarla tanık olduğunuz olayları resmedebilir, kelimelerle ifade edebilirsiniz, çevrenizdeki kişilerle ve sosyal medya ağlarınızla birçok kişiye ulaştırabilirsiniz. Ancak bir gazeteci titizliğinde, tarafsız ve belirli ilkeler doğrultusunda haber üretmek tamamen başka bir şey. Bu noktada yurttaş gazeteciliğinin neden ve hangi ihtiyaca karşılık olarak ortaya çıktığına bakmak oldukça önemli. Medyadaki değişim sonucu  geleneksel medyaya duyulan güvenin azalması, gazetecilik mesleğindeki etik problemlerin gün yüzüne çıkması ve bu problemlere yönelik çözüm ortamının yaratılmaması gazetecilikte alternatif arayışları beraberinde getirdi. 

Prof. Gezgin, Ali Demirtaş’ın sorularını yanıtladı.