30 Nisan 2024 Salı / 22 Ramazan 1445

Zamanda yolculuk gerçek oldu!

Küçük bembeyaz odada bir sanal gerçeklik gözlüğü takarak dünyanın ilk fotoğraf sergisine ışınlanmak ister misiniz? Türkiye’nin ilk sanal gerçeklik sergisi Eşikler-Thresholds’u fikir babası dünyaca ünlü sanatçı Mat Collishaw’dan dinledik.

FATMA ERSOY 26 Mayıs 2018 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Zamanda yolculuk gerçek oldu!

21. yüzyıldan 19. yüzyıla yolculuk etmek ister misiniz? Yanıtınız evet ise yapmanız gereken tek şey dünyaca ünlü İngiliz sanatçı Mat Collishaw’un “Eşikler-Thresholds” adlı sanal gerçeklik sergisini ziyaret etmek. İlk gösterimi 2017’de Londra’da Somerset House’da gerçekleşen sergi dünya turnesi kapsamında ilk yurt dışı gösterimine İstanbul’da başladı. Yapı Kredi Kültür Sanat’ın ev sahipliğindeki sergide; İngiliz bilim adamı William Henry Fox Talbot’ın 1839 yılında Birmingham’daki King Edward’s School’da açtığı dünyanın ilk fotoğraf baskı sergisini üç boyutlu olarak ziyaret edebiliyorsunuz. 29 Temmuz’a kadar sürecek kadar sergide öncelikle sizi beyaz kutuların olduğu bembeyaz bir odaya alıyorlar. Sanal gerçeklik teknolojisiyle tasarlanmış gözlük, kulaklık ve özel donanımları üzerinize göre ayarlıyorlar. Ve bir anda o bembeyaz oda 1839’daki sergiye dönüşüyor. Dijital ortamda tasarlanmış vitrin ve yüzeylere dokunup Talbot’un sergisindeki fotoğrafları elinize alabiliyor, yanmakta olan şömineyi hissedebiliyorsunuz. Hatta pencereden bakıldığında üç boyutlu olarak görünen dönemin işçi örgütü Çartistler’in protesto seslerini duyabiliyorsunuz. “Geçmişe yeni teknolojiyle bakıyoruz” diyen Mat Collishaw ile sergisini konuştuk. 

GEÇMİŞE BUGÜNÜN EN YENİ TEKNOLOJİSİYLE BAKIYORUZ

Collishaw, Londra’dan sonra favori şehrinin İstanbul olduğunu bu nedenle dünya turnesi kapsamında ilk yurt dışı sergisini burada açtığını söyledi. Sanal gerçeklik ve dünyanın ilk fotoğraf sergisini neden bir araya getirdiğini ise Collishaw şöyle açıkladı: “Elde ettiğim verileri kullanabileceğim bir çalışma olsun istedim. William Henry Fox Talbot’ın 1839 yılında Birmingham’da açtığı dünyanın ilk fotoğraf baskı sergisi de aslında bu sergi gibiydi. O zamanda fotoğraf daha yeni ortaya çıkıyordu ve keşfedilmemiş bir şeydi. Benim sergim de sanal gerçekliğin yeni öğrenildiği bir dönemde açıldı. Günümüzde sanal gerçeklik nasıl yeni bir teknolojiyse, 1839’da fotoğraf da öyleydi. Bu da teknolojiyle aşılan çok büyük bir eşikti. Sanal gerçeklikle aynı eşiği açmanın paralel olduğunu düşünüyorum. Gerçekliğin bir resim üzerinden yapıldığı dönemde onu başkalarının gözünden görüyorduk. Fotoğrafla da bu durum ortadan kalkıyor çünkü onu direkt kendi gözünüzle görüyorsunuz. Bu da aslında bilimsel bir süreç. Sanal gerçeklikte ise bir şeyin doğrudan içinde oluyorsunuz. Deneyim olarak çok farklı. Baktığınız fotoğraflar da sanal gerçeklik. Yani sanal gerçekliğin gerçekliği. Yeni teknolojiyle geçmişe bakıyorsunuz. Sanal gerçeklik, görselliği yeniden oluşturmak için çok güçlü bir araç ve teknoloji bu yönde ilerliyor. Kaliteli bir sanal gerçeklikte görülen içerikler olağanüstü geliyor. Bunun üzerine sergilenen nesnelere dokunulabiliyor olmak daha da etkileyici.”

Çok katmanlı gerçekliğe hazır olun

Collishaw, serginin bulunduğu alanın nasıl hazırlandığını ise şöyle anlatıyor: “Gerçek oda oldukça sade, neredeyse bir tiyatro seti gibi ve çoğunlukla tahtayla inşa edildi. Setin duvarlarına yerleştirilen camlardan içeriye bakarak odada bulunan sanal gerçeklik gözlüğü takan insanları görebiliyorsunuz. Camdan baktığınızda onlar sizi göremiyor. İçerdekiler cama baktığında ise duvarda asılı güzel bir tablo görüyor. Bu deneyim çok katmanlı bir gerçeklik yaratmak için tasarlandı. Yani bir gerçekliğin sanal gerçekliğinin sanal gerçekliği...”

Teknolojinin sonucunu henüz bilmiyoruz

Sergiye gelen ziyaretçilerin bu deneyimden zevk almasını isteyen Collishaw, “İnsanlar resimlerin oluşma süreci üzerine düşünsün. Teknolojiyle birlikte gördüğümüz şeyleri yeniden yapabiliyoruz. Yarattığımız sanal gerçeklik deneyiminin yenilikçi tarafı bir cihaza bağlı olmadan özgürce dolaşabilinmesi ve sanal gerçeklik gözlüğünde görülen nesnelere dokunulabilmesi... Sanal gerçeklik teknolojisinin henüz keşfedilmemiş bir alanı bu. Sanal gerçeklik çok eğlenceli olabilir ama aynı zamanda henüz sonucunu bilmediğimiz teknolojik hızlanmanın bir parçası. Bu nedenle teknolojinin sosyal etkileri üzerine de düşünelim” diyor.

Çartistlerden ders almalıyız

Günümüzle geçmişi birbirine bağlayan sergide pencereden dışarı baktığınızda, 1839’daki serginin açıldığı sırada protesto gösterileri yapmakta olan işçi örgütü Çartistler’in seslerine ve görüntülerine de şahit oluyorsunuz. Endüstriyel dönüşüme karşı çıkan ve oy hakkı isteyen işçilerin ayaklanmasının ilk fotoğraf sergisiyle aynı döneme denk geldiğini öğrenen Collishaw, şöyle devam etti: “Talbot sergiden önce, ayaklanmanın sergiye geleceklerin güvenliğini tehlikeye atacağı hakkındaki endişelerini anlattığı birçok mektup yazdı. Bu dijital teknolojinin insani iş gücünü gereksizleştirdiği günümüzde yaşadığımız durumdan çok farklı değil. Çartistler gibi bugünün insanları da robotlara teslim oldu. İnsanlar teknolojik gelişmelerle birlikte işlerini kaybetmekten korkuyor. Umarım sergiyi ziyaret edenler dönemin figürlerinden Çartistler’in hikayesindeki sosyal mesajları da bugüne uyarlayarak alabilirler” ifadelerini kullanıyor.