28 Nisan 2024 Pazar / 20 Sevval 1445

''Kürt anaların yüreği yine yanıyor''

Çözüm-Der Genel Başkanı Av. Ercan Ezgin, çözüm sürecinin en temel hedefi gayet insani olan artık hiçbir ananın ağlamaması olduğunu belirterek, “Gencecik canların toğrağa artık verilmemesidir. Çünkü yetmişti artık ölümler, zulümler ve işkenceler. Amaç bu idi ancak madalyonun öbür yüzüne bakınca her ne kadar çözüm süreciyle beraber PKK'nın sınır dışına çekilmesi başlamışken öte taraftan bununla ters orantılı bir şekilde örgütün dağ kadrosuna eleman katmaları da son yılların rekor seviyesine ulaşmıştır. Her gün onlarca YPG saflarına katılan Kürtlerin cenazeleri gelmektedir, Kürt anaların yürekleri maalesef yine yanmaktadır, Kürtlerin ocaklarına yine ateş düşürülmektedir” dedi.

ŞEYHMUS ÇAKAN27 Haziran 2015 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
''Kürt anaların yüreği yine yanıyor''

Dağa çıkan veya çıkarılan insanların içinde 18 yaş altı çocuklar büyük bir sayıyı bulduğuna dikkat çeken Av. Ezgin, “Birçok zorla kaçırılma iddiaları da mevcuttur. Ana kucağından koparılanlar ateşin kucağına ve çemberine sürüklenmişlerdir maalesef” diye konuştu.

ÇOCUKLARIN ELİNDE SİLAH OLMAMALI

Ezgin, “Birçok uluslararası toplum kuruluşu ve sözleşmelerde 18 yaş altı çocukların normal ağır işlerde çalışmaları dahi yasaklanmışken bugün 2000 ve 2001 doğumlu daha körpecik yavruların eline silah vermek, silahlı çatışmaların ortasında, savaş alanların ortasında can vermelerini görmek hangi ideolojiye sığındırılacaktır” diyerek PKK’nın dağa çıkardığı çocuklarla ilgili şunları söyledi:

 

“15-16 yaşındaki yavruların iyiyi, doğruyu ve yanlışı birbirinden ayırma ve fark edebilme iradesi varmı ki kendi rızalarıyla gittikleri kabul görsün. Çocukların yeri ana kucağı ve okullarıdır, savaş ve çatışma alanlarında heba olmalarına hangi vicdan el verir, o yüzden 18 yaş altı dağa çıkarılan çocukların derhal ailelerine teslimini, normal hayatlarına gönderilmesi çağrısında bulunmaktayız.

7 Haziran seçimleri öncesi Kürtlerin yoğunlukta olduğu bölgemizde şöyle bir siyasi beklenti vardı " çözüm sürecinin baş aktörü Ak Partidir, Ak Partisiz bir çözüm olmaz o yüzden Ak Parti tek başına iktidar olsun ancak HDP 'de çözümün bir muhatabı olarak  mecliste bulunsun ve barajı aşsın" beklentisi vardı.Yani artık sorunlar mecliste silahsız ve kavgasız bir şekilde kesin çözülsün ve silahlar toprağa gömülsün dendi. Ancak bugün ortada dağ gibi bir sıkıntı var.O da mecliste iyi bir sayı ile temsil yetkisi kazanmış HDP'nin siyasi iradesi üzerinde etki ve baskı kurmak isteyen silahlı bir yapı halen de var ve HDP siyasetini yönlendirme ve dizayn etme çabası göstermektedir. Artık madem halk siyaseti ve çözümü mecliste istiyorsa o zaman gölge yapan silahlarda derhal toprağa gömülmeli ve siyasetin eli güçlendirilmelidir. Bunun yanında çözüm sürecinin olmazsa olmazı silahsız ve çatışmasız bir ortamdır, silah ve çatışmanın olduğu, kamu düzeni ve kamu güvenliğinin zaafiyet yarattığı şikayetleri karşısında çözüm sürecinden bahsetmek ve olumlu sonuca gitmek abesle iştigaldir. Çözüm ve barış girişimlerinin ciddi seviyeye geldiği zamanlarda karakol baskınları, şantiye araçlarının yakılması süreci bitirmeye yönelik pravokatif eylemler olarak görülmektedir.Devlet muhakkak ki çözüm sürecinin devamı süresince vatandaşlarının can ve mal güvenliğini koruma ve bu konuda zaafiyet yaratmama yükümlülüğü ve sorumluğu altındadır.Çözüm süreci çok doğru hem insani hem de siyasi bir adımdır ancak bunun bir zaafiyet olarak görülmesi veya gösterilmesi sonuçlarını doğuracak ve bazı sınırları zorlayacak pravokatif eylemde asla kabul edilmemektedir.”