29 Nisan 2024 Pazartesi / 21 Sevval 1445

AB'nin NATO içindeki Truva atı Almanya mı?

Avrupa Birliği devletlerinin kendi ordusunu kurma fikri gün geçtikçe daha çok tartışılmaya başlandı. İngiltere'nin Brexit kararıyla birlikte Almanya'nın başını çektiği Kıta Avrupası kendi güvenliğini sağlamak için sırtını ABD'ye yaslamaktan vazgeçtiği ortaya çıktı.

Analiz / Alaattin AYHAN26 Nisan 2017 Çarşamba 07:00 - Güncelleme:
AB'nin NATO içindeki Truva atı Almanya mı?
AB devletleri arasında bir Avrupa ordusu kurma fikri gittikçe daha yüksek sesle dile getirilmeye başlandı. Bu tartışma, 22 ülkenin üyesi olduğu ve aynı zamanda devasa bir orduya sahip NATO'nun "Avrupa'nın güvenliğini yeteri kadar karşılamıyor mu?" sorusunu getirmekte. ABD'nin karar alma mekanizmasında güçlü olduğu ve aynı zamanda askeri harcamaların büyük bir kısmını karşıladığı NATO'ya rağmen AB kendi güvenliğinden endişelenmekte. Nitekim 8 Kasım 2016'da yapılan başkanlık seçimlerinde 45. ABD Başkanı seçilen Donald Trump, Ocak ayında Alman Bild ile İngiliz Times gazetelerine verdiği ortak röportajda yükümlülüklerini yerine getirmediği gerekçesiyle AB ve NATO'yu sert bir dille eleştirdi. ABD Başkanı Donald Trump, NATO savunma ittifakının hayati bazı soru işaretlerini barındırdığını söyledi. Birliğe üye ülkelerin ödemesi gerekenden daha az ödeme yaptıklarını belirten Trump, birliğin savunma harcamalarının GSYİH'lerinin %2'sine yükseltilmesi gerektiğini söyledi. Trump Brexit ile ilgili olarak, İngiltere'nin çok akıllıca bir karar verdiğini ve Brexit'in tamamlanmasının ardından İngiltere ile hızlı bir ticaret anlaşması yapmak için çalışmalara başlayacaklarını söyledi. 
 
Almanya'nın başını çektiği devletler, Kıta Avrupası'nın güvenliği için sırtlarını ABD'ye yaslamaktan bıktı. NATO'dan medet ummak yerine kendi ordusunu kurarak Brüksel merkezli bölgesel ve küresel bir güç haline gelmek istediği ortaya çıktı. Öte taraftan zaten birçok Avrupalı, NATO'nun AB'nin çıkarlarına hizmet etmediğini tartışmaya başladı. Kurulacak bir AB ordusu Kıta Avrupası'nı NATO ve ABD ile karşı karşıya getirmesi anlamına geliyor. Bu da gelecek yıllarda Batı'nın kendi içinde sancılı bir dönem geçireceği anlamına gelmektedir.
 
AB ordusu kurma fikrinin doğuşu
 
Bir pan-Avrupa ordusu fikri ilk defa 1950 yılında dönemin Fransa Başbakanı René Pleven tarafından önerilmişti. Avrupa Savunma Topluluğu, ABD'nin "Almanya yeniden silahlanıyor" çağrısına verilen bir yanıttı. İkinci Dünya Savaşı'nın yıkıcılığı hâlâ belleklerde yerini koruyorken Fransız lider Pleven, Alman askeri gücünü kontrol altında tutmak için Avrupa devletlerinden müteşekkil bir ordu kurmak istedi. Hazırlanan plan Fransız parlamentosu tarafından reddedildi. Ancak içinde Çek Cumhuriyeti, Macaristan ve Polonya'nın de yer aldığı ortak bir Avrupa ordusu fikri hiçbir zaman rafa kaldırılmadı. Ve şimdi AB ordusu kurma çağrısı yine dillendirilmeye başlandı. 
 
 
Avrupa neden kendi ordusunu kurmak istiyor?
 
Alman silahlı kuvvetlerinin ciddi teçhizat sıkıntısı içinde olduğu ve bunun için gerekli bütçenin ayrılmadığı ortaya çıktı. 2014 yılında Rusya ile Ukaryna arasında çıkan krizin Şubat 2014'te Rusya'nın Kırım'ı ilhak etmesiyle sonuçlanması Almanya'yı endişelendirdi. Almanya Silahlı Kuvvetler Derneği Başkanı Wüstner 8 Şubat 2015'te yaptığı açıklamada, "Barış istiyorsak, savaşa hazır olmalıyız" dedi ve savunma harcamalarının 1 milyar avro artırılmasını talep etti. 
 
2014'te, Alman ordusunun içinde bulunduğu ekipman sıkıntısı düşünülenden daha büyük olduğu ortaya çıktı. O kadar ki Almanya Savunma Bakanı Ursula von der Leyen, Almanya'nın tüm NATO taahhütlerini yerine getiremediğini itiraf etmek zorunda kaldı.
 
Almanya Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier, 28 Ocak 2015'te yaptığı bir konuşmada, Almanya'nın ekonomik gücü ve siyasi istikrarı küresel jeopolitik alanda daha fazla rol oynamaktan başka şans bırakmadığını belirtti. Steinmeier konuşmasının devamında, "Dünya meselelerini kenarda oturup izlemeyecek kadar büyük ve önemliyiz." dedi.
 
Bir ay sonrasında Alman savunma bakanının yaptığı açıklama Dışişleri Bakanı Steinmeier'in söylemek istediklerini açıkça ortaya koyuyordu. Şubat 2015'te Almanya Savunma Bakanı Ursula von der Leyen: "Artık geçmişin tabularından kurtularak yeni bir askeri strateji ile ordumuzu yöneteceğiz." dedi. 
 
AB, Suriye ve Irak’ta güç kazanan DEAŞ'ı sebep göstererek kendi savunmasını sağlamak için NATO ve ABD'ye bağımlı kalmak istemediğini ortaya koydu. Oysa ki saldırıların neredeyse tamamı AB pasaportlu, AB'de yaşayan kişiler tarafından düzenlendi. Diğer taraftan Brexit ile AB'den çıkmaya hazırlanan İngiltere birliğin dengelerini değiştireceğe benziyor. AB ordusuna karşı çıkan İngiltere'nin Brexit ile birlikte ayrılmak istemesinin hemen ardından AB ülkeleri daha gür sesle ordu kurma fikrini tartışmaya başladı.
 
AB savunma harcamalarının neredeyse % 25'i İngiltere tarafından karşılanıyor. Brexit'in ardından İngiltere, güvenlik ve savunma alanında Avrupa'daki ortaklarıyla işbirliği yapmaya devam edeceğinin mesajını güçlü bir şekilde verdi. İngiltere geçmişten beri ortak bir AB ordusu kurma fikrine karşı çıktı. 
 
Brexit'ten sonra Avrupa'nın güvenlik sorununa çözüm bulma seçeneklerinin başında üye ülkelerin silahlı kuvvetlerinin kapsamlı entegrasyonu geliyor. Bir Avrupa ordusunun kurulmasını en çok isteyen isimlerin başında Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Fransa Devlet Başkanı Francois Hollande geliyor.
 
13 Kasım 2016'da Paris'te meydana gelen saldırılardan sonra Fransa, NATO Şartı’nın 5. maddesine dayanarak yardım istemek yerine AB ülkelerinden askeri yardım istedi. Bu çağrısını da Lizbon Antlaşması'nın 42.7 numaralı maddesine dayandırdı. AB tarihinde ilk defa bu maddeyi kullanmayı talep eden ülke Fransa oldu. Bu maddeye göre, AB üyesi bir ülke "silahlı saldırı" ile karşı karşıya geldiği durumda, diğer üyeler "sahip oldukları silahlarla yardım ve destek vermek" ile yükümlü.
 
Eylül 2016'da AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker, Strazburg'taki Avrupa Parlamentosu'nda yaptığı konuşmasında, AB'nin içinde bulunduğu işsizlik, sosyal eşitsizlik, borçlar, mülteciler gibi onlarca sorunu dile getirdikten sonra, “Avrupa, küresel önemi olan yumuşak bir güç olmaktan gurur duyuyor olsa da saf olmayalım. Yaşadığımız tehlikeli coğrafyada yumuşak güç yeterli değil... Avrupa savunmasının güçlü olabilmesi için Avrupa'nın savunma sanayisi yenilenmelidir.” dedi.
 
AB'nin küresel ve bölgesel konularda daha fazla söz sahibi olmak için yeni bir ordu kurma fikrine NATO yetkilileri şiddetle karşı çıktı. ABD'yi Avrupa'nın teminatı olarak gören NATO eski genel sekreteri Anders Fogh Rasmussen bir röportaj sırasında, “ABD’nin Avrupa’dan çekilmesi Rusya’yı agresifleştirir. ABD’siz Avrupa’da birlik olmaz.” dedi.
 
 
 
Yeni ABD Başkanı Trump ve AB ilişkileri
 
ABD'de Cumhuriyetçilerin adayı Donald Trump'ın 45. ABD Başkanı seçilmesi ABD-AB dengelerini de değiştirdi. Nitekim yeni Başkan Trump'ın AB ülkelerine karşı açıklamaları Avrupalı devletleri endişelendirdi. 15 Şubat 2017'de Brüksel'de yapılan savunma bakanları toplantısında ABD Savunma Bakanı James Mattis NATO müttefiklerine açıkça uyarıda bulundu. Mattis verdiği ültimatomda, “Sizin çocuklarınızın güvenliğini sizden daha fazla düşünmeye devam edemeyiz” dedi. 
 
NATO'nun üye ülkeleri 2015 yılında 892 milyar dolar harcama yaptı. Bu harcamanın 641 milyar dolarlık kısmını Amerika karşıladı. Stockholm'de bulunan SIPRI Enstitüsü, 2015'te Rus askeri harcamalarının 66 milyar dolara çıktığını açıkladı.
 
Yeni ABD yönetiminin özellikle NATO üyesi ülkeleri esasında Avrupa devletlerine yönelik sert açıklamaları büyük yankı uyandırdı. Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker 16 Şubat 2017'de yaptığı açıklamada, "Avrupa, askeri harcamaları artırma talebinde bulunan ABD'ye karşı boyun eğmemeli, kalkınma ve insani yardımların da güvenlik olarak ele alınabilir." dedi.
 
İngiltere Savunma Bakanı Michael Fallon geçtiğimiz ay yaptığı bir açıklamada, İngiltere'nin AB'den ayrılmasının Avrupa güvenliğinden ödün vereceği anlamına gelmediğini, kıtadan değil AB’den ayrıldıklarını belirtti. Fallon, AB’nin orduya ihtiyacı olmadığını ve AB'nin silahlanmaması gerektiğini vurguladı. Fallon ayrıca NATO'nun önemine vurgu yapıp verdikleri desteği sürdüreceklerini dile getirdi.
 
Küresel silahlanma rekabeti
 
Son yıllarda ortalama küresel savunma harcamaları arttı. Ancak bölgedeki tüm tehditlerin artmasına rağmen, çoğu Avrupa ülkesinde bu tersi oldu. AB Komisyonu tarafından hazırlanan bir rapora göre, Çin, Rusya ve Suudi Arabistan benzeri görülmemiş bir ölçekte savunma sektörünü geliştirirken, AB üyesi ülkeler askeri harcamalarını reel olarak yaklaşık % 12 oranında düşürdü. 
NATO yükünü paylaşma
 
2006'da NATO müttefikleri, kendi GSYİH'lerinin % 2'sini savunmaya harcama kararı aldı. On yıl sonra, Avrupa müttefiklerinden sadece dördü bu taahhüdü yerine getirdi.
 
 
 
ABD'nin NATO savunması için AB ülkelerinden daha fazla harcama yapması ve artık bu duruma tepki göstermeye başlaması, Brexit ile İngiltere'nin AB'den ayrılmaya hazırlanması, küresel silahlanma rekabeti ve birliğin kendi güvenliğini sağlama talebi gibi nedenler AB için önceliğin ne olduğunu net bir şekilde anlatıyor. Çünkü AB ve NATO farklı devletler tarafından ve farklı hedefler için kuruldu. Bu da ister istemez olumsuzluklar yaratabiliyor. ABD her zaman siyasi ve ekonomik olarak istikrarlı ve müreffeh bir Avrupa'ya destek verdi. Ancak ABD, hiçbir zaman AB'nin kendi ordusunu kurmasını istemedi. Amerika her zaman askeri bir oluşum olan NATO'yu destekledi. Doğu Avrupa'da Rusya'ya karşı kendini koruyamayacak duruma gelen AB, NATO'ya muhtaç hale geldi. AB'nin Rusya'ya karşı zayıf olması ABD için her zaman arzu edilen bir şeydi, çünkü NATO'yu ABD kurdu, AB ise başkaları tarafından kuruldu. 1991'de Sovyetlerin yıkılmasıyla NATO'nun varlık amacı ne olacaktı? Washington ve NATO, Rusya korkusu ile AB devletlerini kendisine bağımlı hale getirdiği görüldü. Son yıllarda NATO'nun Rusya sınırına yakın bölgelerde geniş çaplı askeri tatbikatlar yapması bunun en güzel örneğidir. Nitekim Rusya'nın karşılık olarak gerçekleştirdiği askeri tatbikatlar NATO tatbikatlarıyla karşılaştırılamayacak kadar küçük ölçekliydi. İngiltere Muhafazakar Partisi üyesi ve eski asker Geoffrey Van Orden yaptığı bir açıklamada, AB'nin askeri hedeflerinin NATO'da bölünmeye yol açacağını iddia etti. AB, NATO içinde ABD güdümünde olmaktansa kendi ordusunu kurarak daha güçlü durmayı hedeflediği ortaya çıkmaktadır.