26 Nisan 2024 Cuma / 18 Sevval 1445

Türkiye görüşmeleri öncesi ABD'den Afganistan açıklaması: Askerlerini çekecek mi?

Pentagon'un Afganistan'dan sözleşmeli personelini çekip çekmeyeceği konusundaki planı net değil.

AA17 Nisan 2021 Cumartesi 01:18 - Güncelleme:
Türkiye görüşmeleri öncesi ABD'den Afganistan   açıklaması: Askerlerini çekecek mi?

ABD yönetimi, 11 Eylül'e kadar Afganistan'daki askerlerinin tamamını çekeceğini duyururken Savunma Bakanlığı (Pentagon), sözleşmeli personelin çekilmesi konusunda henüz planlamanın tamamlanmadığını açıkladı.

Günlük basın toplantısında açıklama yapan Pentagon Sözcüsü John Kirby, "Sözleşmelilerle ilgili durumu henüz bilmiyoruz. Ön planlamalar var. Açıkçası amaç tüm personelimizi çıkarmaktır. Sözleşmelilerin de buna dahil olduğuna dair tereddütlerim var ancak orada bazı sözleşmeli personele ihtiyaç duyup duymayacaklarını bilmiyoruz." dedi.

ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) verilerine göre Afganistan'da 6 bin 100 ABD vatandaşı sözleşmeli personel bulunuyor.

Çekilme sırasında Afganistan'daki asker sayısı artacak

Kirby, 1 Mayıs'tan itibaren başlayacak çekilme sırasında Afganistan'daki asker sayısının artırılıp artırılmayacağına ilişkin soruya şu yanıtı verdi:

"Büyük bir kesinlikle konuşamam ancak kısa bir süre için bu muhtemeldir. Herkesi başkanın belirlediği tarihe kadar güvenli, düzenli ve planlı şekilde çekmemiz için Afganistan'a bazı ek kabiliyetler göndermek zorunda olacağız."

Rusya'nın Karadeniz'de bazı sınırlamalar getirmesi

Kirby, Rusya'nın tatbikat bahanesiyle Azak Denizi, Kerç Boğazı ve Karadeniz'in bir kısmını ekim ayına kadar kapattığını duyurduğunun farkında olduklarını söyledi.

Rusya'nın geçmişte de Ukrayna gemilerine karşı saldırgan davrandığını ifade eden Kirby, "Rusya'ya bölgedeki gemileri taciz etmeyi bırakması ve Ukrayna sınırındaki yığınağını geri çekmesi çağrısında bulunuyoruz." şeklinde konuştu.

Kirby, ABD gemilerinin boğazlardan geçerek Karadeniz'e açılma sürecinin neden iptal edildiğine ilişkin sorulara yanıt vermezken AA muhabirinin sorusu üzerine Karadeniz'de şu anda herhangi bir savaş gemisi bulunmadığını söyledi.

İstanbul görüşmeleri, diğer aktörler ve barışın akıbeti

Moskova'daki görüşmeler, Doha ve ertelenen İstanbul görüşmelerinden farklı bir mahiyete sahip olmakla birlikte, yine de beklentileri yükseltmişti. Halbuki Raşid Dostum ile Taliban komutanı arasında gerçekleşen diyalog dahi, Dostum'un toplantıyı terk etmesine yol açmıştı. Buna karşın Moskova görüşmelerindeki yüzde 30-40'lık beklenti, İstanbul'da yüzde 80-90'larda çıkacak iyimser bir sonuca gebeydi. Başka bir deyişle, İstanbul'dan 2001'deki Bonn Konferansı gibi, yüzde yüz barış olmasa bile yüzde yüz ateşkes -kısmi ya da belirli bir süreli- olacak gibi umutlu bir beklenti vardı. Bu bağlamda İstanbul Doha'nın bir devamı ve hatta onun uygulanacağı, daha somut eylemlere geçileceği bir fazı gibi görülüyordu. Ancak 2-3 hafta önceki o umutlu beklenti yok oldu. Zira Taliban İstanbul görüşmelerine katılmayacağını açıkladı.

Taliban neden böyle bir karar aldı? Birincisi, Taliban'ın bu görüşmelere katılması Rusya ve İran kanadında rahatsızlık yaratmış olabilir. Zira Türkiye'nin bu denli aktif bir rol oynaması, bölge güçleri arasında cereyan eden rekabet açısından riskli görülebilir. Bu bağlamda Taliban'ın bizzat sabote edilmiş olma ihtimali yadsınamaz. Bu hususta, Türkiye'nin Pakistan'la arasındaki yakın ilişkinin diğer aktörler açısından yarattığı rahatsızlık hesaba katılmalı. İkincisi, Taliban'ın her defasında yeni bir bahane ile zaman kazanma stratejisini devam ettirmesi. Zira "ABD ülkeden çıkmıyor, o nedenle katılmıyoruz" gibi yeni bir gerekçe öne sürdüler. Bu anlamda Taliban'ın hem Afgan hükümetini Amerikan kuklası olarak değerlendirmesi hem de sadece muhatap olarak Amerikan yönetimini kabul etmesi çelişkili bir durum. Her koşula rağmen, Türkiye'nin Pakistan üzerinden, Taliban'ın 24 Nisan'daki İstanbul görüşmesine katılması yönünde baskı yapması muhtemel. Keza ABD de İstanbul görüşmeleri için Taliban'a baskı uygulamak zorunda. Zira İstanbul görüşmeleri olması gerektiği şekilde gerçekleşmezse, Afganistan'da barış görüşmelerinin akıbetinden bahsetmek mümkün olmayacaktır. Afganistan'ın hızlı şekilde bir iç savaşa sürüklenmesi olası gözüküyor ki bu bağlamda farklı etnik yapıların (Hazara, Peştun, Tacik, Özbek gibi) farklı siyasi oluşumlar nezdinde ve kendi imkanları ölçüsünde silahlandıklarına dikkat çekilmeli. Örneğin Hazaralı Komutan Ali Pur'un 5 bin kişilik silahlı güç kurması ve diğer aktörlerin bu tarz güçler üzerindeki belirleyici etkisi açıkça iç savaşın ufak bir kıvılcımla kendisini göstereceğinin işaretidir. Pur hakkında İran casusu olduğuna ve yakalanması için özel kuvvetlerin operasyon düzenlediğine dair iddialar son günlerde medyaya taşınmıştı. İran demişken, İran meclisinde her gün bir kavga var ve bu kavganın temel nedeni meclis ajandasının çoğunu teşkil eden su sorunu ve hükümete yapılan baskı. Bu minvalde, İran için Afganistan'da Şia meselesinden daha önemli meselenin su diplomasisi olduğu unutulmamalı.

Kuşkusuz Taliban ABD'nin ülkeden çekilmesi için bütün gücünü kullanacaktır ve baskı oluşturmak için bu şekilde müzakere masasına oturmak isteyecektir. Ancak Taliban'ın artık kendi içinde de "gelenekçi" ve "yenilikçi" şeklinde iki farklı fraksiyon barındırdığı söylenebilir. Gelenekçiler halen "emirlik" ideası ile savaşan statüsünü koruyarak hareket edilmesi gerektiğini savunuyorlar. Yeniliğe ve değişime daha açık olan zihniyet ise Afganistan'ın 11 Eylül'deki Afganistan olmadığının bilincinde. Bu nedenle "emirlik" ismi gibi talepleri son zamanlarda dillendirmiyorlar ve aksine daha toleranslı hareket etmek gerektiği kanaatini taşıyorlar.