29 Nisan 2024 Pazartesi / 21 Sevval 1445

Acı bilanço aramada somut gerekçeyi değiştirdi

Polise makul şüpheliyi de arama yetkisi veren CMK’daki düzenlemeyi, Kobani bahanesiyle yapılan eylemlerde Bingöl’de iki polisin şehit edilmesi tetikledi. Şüpheli araçlar için istenilen izinlerin verilmemesi çalışmayı hızlandırdı.

STAR ANKARA16 Ekim 2014 Perşembe 07:00 - Güncelleme:
Acı bilanço aramada somut gerekçeyi değiştirdi

Kobani olaylarını bahane ederek birçok kentte başlatılan olaylar 34 kişinin yaşamına mal olurken, CMK’da daha önce yapılan bir dizi değişikliği yeniden gözden geçirilmesine yol açtı. Bingöl’de polisin arama talebinin “somut gerekçe” olmadığı gerekçesiyle reddedilmesi ve bir gün sonra da 2 polisin şehit olması yeni düzenlemenin aciliyetini ortaya koydu. TBMM, 21 Şubat 2014’te yaptığı düzenlemeyle CMK’nın şüpheli ve sanıkların aramasını düzenleyen 116.maddesinde değişiklik yapmıştı.

Kuvvetli şüphe aksattı

Bu değişiklikte, daha önce şüphelinin üstünün, eşyasının veya konutunun aranması için gerekli olan “makul şüphe” kaldırılarak, yerine “Somut delillere dayalı kuvvetli” şüphe şartı getirilmişti. Ancak aradan geçen 8 ay boyunca arama kararlarında şart koşulan “somut delillere dayalı kuvvetli şüphe” şartı, uygulamada bir dizi aksaklıklara yol açtı. Bu nedenle de CMK’nın ilgili maddelerinde yeniden düzenleme için kanun teklifi verildi. Kobani olayları bahane edilerek birçok kentte meydana gelen ve ölümle sonuçlanan eylemler de yeni bir düzenleme yapılmasını gerekli kıldı. Bu eylemler sırasında polis, eylemler öncesinde şüpheli gördüğü araç ve kişilerin üzerini, araçlarını aramak için mahkemelerden istediği şekilde karar alamadı. Mahkemeler, polisten her seferinde somut delillerle desteklenen kuvvetli şüphenin varlığını istedi. Bingöl’de iki polisin şehit olması dikkatleri güvenlik zaafiyeti olup olmadığına çevirmişti.

Arama izni verilmedi

Ancak olaydan bir gün önce polisin mahkemeden Kobani olaylarını gerekçe göstererek, olayların Bingöl’e de sirayet edebileceği gerekçesiyle şehre giriş çıkışlarda araçların ve kişilerin üzerini arama izni istediği, mahkemenin ise “kuvvetli şüphe” olmadığı gerekçesiyle bunu reddettiği ortaya çıktı. Bunun üzerine hem mahkemelerin, hem savcıların hem de polisin elini güçlendirmek için 8 ay önce uygulanan “makul şüphe” şartına yeniden dönme kararı alındı.

Oy birliği şartı engelliyor

Teklifin getirdiği bir başka yenilik ise dinlemeler konusunda oldu. Örgüt suçlarında dinleme kararlarını 3 kişiden oluşan Ağır Ceza Mahkemesi veriyor ve bu kararın da oybirliği ile alınması şartı aranıyor. Bu durumda bir hakim üyenin karşı oy vermesi durumunda dinleme kararı alınamıyor. Son zamanlarda paralel yapıya yakın hakim ve savcıların çoğunlukta olduğu Ağır Ceza Mahkemelerinde, özellikle paralel yapıya dönük soruşturmalarda bu durum sorun oluşturuyordu. Teklifle, savcılar örgüt faaliyeti çerçevesindeki suçlarda suçun işlendiği yerdeki Sulh Ceza Hakiminden de dinleme kararı alabilecek. 

Paralel algısı oluşturuluyor

AK Parti’nin hakim ve savcıların özlük haklarını düzenleyen HSYK düzenlemesiyle birlikte TCK ve CMK’daki değişiklikleri içeren teklifi dün TBMM Adalet Komisyonu’nda ele alındı.Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, teklifin, güvenlik tedbirlerini içeren bir teklif olarak kamuoyuna lanse edildiğini belirterek, güvenlik paketinin üzerinde İçişleri Bakanlığı’nın çalıştığını söyledi. 

Bozdağ, yeni teklifin paralelciler için de getirildiği sorusuna karşılık bazılarının paralel için yapıldığı algısı yaratmak istediğini ifade etti. Bozdağ yeni teklifte aramada “kuvvetli şüphe” yerine “makul şüphe” getirileceğini bildirdi. Bozdağ, “Bu teklif güvenlik tedbirlerini içeren bir teklif olarak kamuoyuna lanse edildi. Bunun güvenlik tedbirleri ile uzaktan yakından alakası yok” dedi.

Polisin elini kolunu bağlı tutamayız

BAŞBAKAN Yardımcısı Bülent Arınç, Kobani gerekçesiyle yaşananları ‘vahşet, barbarlık ve vandallık’ olarak nitelendirdi. Arınç, şöyle devam etti: “Polisin elini kolunu bağlı tutamayız. Emniyet güçlerine, kolluk güçlerine bugün sahip olmadıkları yine demokratik, yine özgürlükçü ama sadece suç işleyenlere karşı daha huzur ve güvenli bir mekanizma getirmeliyiz. Öldürme olayına karşı polisin elindeki yetkiler yeterli değilse, tahrip edilen mal ve can güvenliğine karşı elimizdeki yetkiler yeterli değilse, arama yapamıyorsak ve istediği zaman bir suç örgütünü tespit ettiği zaman dinleme kararı alamıyorsa, o zaman yazılı hukuka bir şeyler koymamız lazım. Güvenlik güçleri diyor ki ‘Elimizdeki istihbarat bunların bize eylem yapacağını bize gösteriyor.’” Arınç “Çözüm süreci, avuçta ateş tutmaya benziyor. Bu zor işin altına bütün vücudumuzu koyduk. Zehir içmek gibi, belki iktidardan gitmek gibi” dedi.     

Amaç baskı kurmak değil tedbir  almak

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, TBMM Adalet Komisyonu’nda görüşülen yasa teklifine yönelik eleştiriler hakkındaki bir soru üzerine, şu değerlendirmelerde bulundu: “Türkiye’nin tekrar polis devleti olması istikametinde asla bir adım atmayacaktır. Burada getirilen tedbirlerin tamamı önlemeye dönük tedbirlerdir. Yoksa insanları baskı altına almak, bu olaylarla ilgisi olmayan kişileri taciz etmek, hürriyetlerini kısıtlamak anlamında atılan adımlar değildir. Bundan bütün kamuoyu rahat olsun, hiçbir şekilde ne polis devletine dönüş olacaktır ne demokratik kazanımlarda Türkiye geriye gidecektir. Türkiye, evet şartları çok daha zorlaşmış bir ortamdayız. Kobani olayları ve diğer bölgede muhtemelen uzun süre devam edecek olan bu gelişmeler Türkiye’yi de aslında etrafındaki ateş çemberini de daha da fazla daraltmış vaziyette.Bu kadar demokratik adımları atan hükümet, hiç kimse herhalde böyle bir şeyi tahmin etmez, bu attığı adımlardan geri adım atacak değildir.”