2025'in sonuna doğru gündem Suriye'de kilitlenmeye başladı.
Kendini feshettiğini ilan eden PKK'nın Suriye'deki uzantısı ne yapacak? PKK-YPG, 10 Mart Mutabakatı'na uymazsa Suriye ve Türkiye'nin hamlesi ne olacak?
İsrail ne yapıyor? ABD'nin pozisyonu net mi?
Son gelişmeler ışığında neler oluyor, bakalım.
Önce açıklamaları sıralayalım.
ABD Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, Suriye'deki PKK-YPG yapısını kastederek "özerk olabilirler, kendi dilleri kültürleri okulları olabilir, hatta yerel orduları bile olabilir" açıklamasını dile getirdi.
PKK-YPG elebaşı Mazlum Abdi, "ABD'nin Kuzeydoğu Suriye'de kalması gerekiyor, entegrasyonda büyük zorluklar var, SDG (PKK-YPG), ABD ve diğer etkin güçlerle çalışmaya hazır" ifadelerini kullandı.
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, "Kürtler gözümüzün nurudur, ülkeyi dağıtmayacağız, birleşeceğiz" açıklamasında bulundu.
Bu açıklamalar ve pozisyon alışlara baktığımızda bölgede trafiğin çok yoğun olduğunu görüyoruz.
Türkiye, ABD ile PKK-YPG'nin tasfiyesi kapsamında iyi bir nabız yakalamış olsa da İsrail'in girişimleri nedeniyle; ABD tarafından farklı tonlamalarda açıklamalar gelmekte. Bu açıklamalar ve İsrail'in vaatleri, PKK-YPG'nin 'Şam'dan bağımsız ve Türkiye'ye karşı bir oluşum olarak bölgede kalma' hayaline kapılmasına neden oluyor.
'ÖZYÖNETİM' İFADESİNİ KULLANMADAN ÖZERKLİĞİ SAVUNAN SÖZDE "İSLAMCI" ÖZDE 'KÜRTÇÜ' YAZARLAR!
Bölgede karışık bir ortam söz konusuyken ülkenin ahvaline baktığımızda yörünge değiştirenlere şahit oluyoruz.
Siyasal İslamcı ve AK Partili gibi görünen ama kritik zamanlarda etnik reflekslerle karşı tarafın argümanlarını dile getiren sözde kanaat önderleri var. Şu tezi dillerine dolamışlar: "Adem-i merkeziyetçilik merkezi etkisizleştirmez, tersine yerel toplulukların gönüllü rızası ve katılımı temelinde çok daha etkin kılar. Suriye devleti, Arapçılık ekseninde inşa edilmemeli. Yerel toplulukların idari temelde kendilerini yönetmeleri, çok daha güçlü bir Suriye'yi beraberinde getirir."
Bakınız, bu söylemleri dillendirip özyönetimi savunanlar, sureti haktan görünüyor ve fakat Türkiye'nin selametine hizmet etmiyorlar.
Birincisi; Suriye hali-hazırda Arapçılık eksenine oturmuyor. Tüm etnik ve dini renklere haklarını teslim etmeyi amaçlayarak çoğulcu ve özgürlükçü bir sistemi hedefliyor.
İkincisi; savunulan adem-i merkeziyetçilik bu coğrafya için uygulamada adeta bir ur gibi hastalık taşır.
ABD, Kanada veya Avrupa deneyimini bu topraklara örnek gösterenler yanılır. Kes-kopyala-yapıştır yöntemiyle Batı pratiğini Orta Doğu'ya uyarlamaya çalışıyorlar. Avrupa'da federal yapılar, yetkilerin yerelden merkeze kayması biçiminde hayat bulmuştur. Örneğin Almanya, şehir yönetimlerinden Almanya birliğine gitmişlerdir.
Coğrafyaların dinamikleri, tarihleri, süreçleri, sosyolojisi ve kültürü farklıdır. Batı'da işleyen bir sistem, doğuda aynı sonucu vermeyebilir. Bu bağlamda, Orta Doğu'da merkezden yerele yetki devretmek; bir süre sonra kopuşu doğurur.
Hizmette verimlilik açısından yerelin güçlendirilmesi başka bir şey, egemenliğin paylaşılması başka bir şeydir. Egemenliği paylaşmak, bir süre sonra çatışmayı ve kopuşu doğurur.
Batıdaki federal yapıların ortaya çıkış hikayesi ve tarihsel serüveniyle Orta Doğu'yu aynileştirmek; ezberci bir yaklaşım olmakla birlikte kötü niyetlidir.
Yerel katılım önemlidir ve fakat zayıf bir merkezle toprak bütünlüğünü sağlamak mümkün değildir. Sudan, Libya ve Irak tecrübeleri de bunu göstermiştir.
TÜRKİYE'NİN OYUN KURUCU ROLÜNÜ KÜÇÜMSEMEYİN!
Suriye'nin geleceği, Türkiye'nin hem iç hem de dış meselesidir.
Türkiye'nin güvenliği, sınırlarının ötesinden başlar.
Suriye'de ne olduğu, milletimizin istikbali ile direkt ilgilidir.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2012'de Suriye'de iç savaş çıktığında gelişmelere duyarsız kalmadı ve ince ince oyununu kurdu.
Türkiye'nin stratejik sabrı hala işlemekte.
Türkiye şunun farkında. Suriye, bölge için bir pusula niteliği taşıyor. Suriye, egemen bir şekilde toprak bütünlüğünü korursa tüm bölge refah içinde yaşayacak. Suriye parçalanırsa, tüm bölge ateş çemberine dönecek. İsrail'in de işin içinde olduğu çok büyük bir savaş çıkma ihtimali oldukça yüksek.
İşte bu nedenle Türkiye emin adımlarla ilerliyor.
Şu çok net!
PKK ve hamisi İsrail'e bu coğrafyada yer yok!
Eminim ki; Recep Tayyip Erdoğan'ın bu bağlamda hedefleri ve kararlılığı çok net.
TÜRKİYE'NİN STRATEJİK SABRI
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunması, içeride tüm kesimleriyle toplumsal barışı sağlaması, huzur ve istikrar merkezi olarak bölgesinde temayüz etmesi için gereken her türlü desteği vermeye devam edeceğiz" açıklamasında bulundu.
Türkiye güvenlik kaynaklarının, özel bir TV'ye yaptığı açıklamaysa şöyle: "SDG üst yönetiminin Şam hükümetinde yer almasını kesinlikle kabul etmeyiz. 10 Mart Mutabakatı var. Bu şartlar yerine getirilmezse Suriye Hükümeti operasyon yapar ve Türkiye de buna destek olur. Hala direnmeye çalışıyorlar ama eninde sonunda entegre olacaklar. Çünkü ABD, Suriye ve Türkiye bu konuda mutabık. Ortalığı karıştırmaya çalışan İsrail. PKK'lıların SDG'ye katılıp oradan da Suriye ordusuna girmeleri mümkün değil."
Bu açıklamaların verdiği mesaj; çok açık.
Türkiye kadife eldiven uzattığı kesime, gerektiğinde demir yumruğu göstermesini de iyi bilir. Her şey; zaman ve zemin meselesi.