Geçtiğimiz hafta cuma namazında son ayların en etkili ve en anlamlı hutbesi okundu.
Büyük bir hayranlıkla nefessiz dinlediğim hutbeden dolayı başta Diyanet İşleri Başkanımız olmak üzere başkanlığımızı tebrik ederim.
Dinlerken hemen aklıma iki husus geldi.
Bu hususlardan ilki bu hutbeyi herkesin bilmesi gerektiğine inandığımdan mutlaka köşe yazıma taşımaktı.
İkincisi ise birtakım odakların, bildik şer cephelerin anında Diyanet İşleri Başkanlığına karşı saldırıya geçeceği hususuydu.
İkisi de gerçekleşti.
Şekilde görüldüğü gibi konuyu köşeme taşıdım ve yazıyorum, yine şekilde görüldüğü gibi anında başkanlığa saldırı başladı.
Köşe yazımı bu gelişmelerden dolayı iki bölüm halinde yayımlamaya karar verdim.
Yazımın ilk bölümünde neler yaşandı, konu üzerinde ne dolaplar döndü bunlardan bahsedeceğim.
İkinci bölümünde ise herkesin mutlaka dinlemesi ya da okuması gerektiğine inandığım hutbeyi olduğu gibi yayımlayacağım.
Gelelim yazımıza...
Yanılmadım...
Namaz kılındıktan hemen sonra saldırılar başladı.
Hayatlarında bir kez olsun camiye uğramamışlar, hutbenin ne olduğunu bilmezler, hutbede dillendirilen manevi konulara fersah fersah uzak olanlar, sahiplerinden aldıkları talimatla hemen saldırıya geçtiler ve hutbeyi yerden yere vurdular.
Talimat alma hususu abartı gelmesin zira işin doğrusu bu.
Düşünsenize ömründe bir kez olsun camiye gitmemiş, vakti hayatında bir kez olsun hutbe dinlememiş saldırganlar ne hikmetse yerden yere vurduğu hutbeden kelimesi kelimesine haberdarlar.
Sormazlar mı saldırgan sürüye "hayırdır hemşerim caminin yolunu bilmediğiniz halde nasıl oldu da anında hutbeden haberdar oldunuz ne ara kelime kelime hutbeyi öğrendiniz ne ara organize oldunuz da koro halinde saldırıya geçtiniz."
Bu soruların cevabı belli.
Yuların ucundakiler metni ve ne söylemeleri gerektiğini önlerine koymuşlar.
Sıkı mı söylemesinler...
Vallahi yularıyla bir asarlar elektrik direğine.
Peki kim bunlar...
Bana göre bunların kim olduğunun hiçbir önemi yok zira bunlar benim için kimliksiz tipler.
Ancak okuyucu olarak merak ediyorsunuz ve haklısınız da bu nedenle birkaç örnek vereyim.
İşte örnekler...
Berrin Sönmez...
Ben de sizler gibi adını ilk defa duydum.
Meğer muhterem(!) feminist bir yazarmış.
Ne yazar ne çizer bilmem ama söylediklerine bakarsan zamanında bir türban hikayesi yazmış kendine ve bu maskeleme de alıcı bulmuş.
Zira herkes onu muhafazakâr zannediyor.
Bakın güdümlü haber kaynakları neler yazıyor hutbe ve bu kişi ile ilgili;
"Diyanet'in hutbesi kadınları kızdırdı. Ünlü yazar başörtüsünü çıkaracağını ilan etti.
Diyanet İşleri Başkanlığı, cuma günü 90 bin camide okunan 'haya ve edep' başlıklı hutbede kadınların giyim tarzını hedef alırken, okutulan hutbeye tepki başörtülü feminist yazar Berrin Sönmez'den geldi. Sönmez, söz konusu hutbeye tepki olarak başörtüsünü çıkaracağını açıkladı."
Bu arada aklıma gelen bir soruyu sizler adına ben sorayım bu zata;
Hayırdır siz başınızı kul için mi örttünüz yaratan için mi?
Eğer kul için örttü iseniz bu maskeli balo niye, yok yaradan için örttüyseniz bu tepki, bu şarlatanlık niye?
Bir başka kaynakta konu benzer kelimelerle kaleme alınıyordu;
"Söz konusu hutbeye yönelik çok sayıda tepki gelirken, Feminist yazar Berrin Sönmez, Diyanet'in son hutbesi sonrası 'başını açma' kararı aldı. Sönmez, başörtüsü takma kararı aldığında kendisine "Eğer bir gün bu ülkede başörtüsü zorunlu olursa başımı açarım" sözünü verdiğini ve Diyanet'in son hutbesinin de bu doğrultuda atılan adımların bir işaret fişeği olduğunu belirterek, başörtüsü zorunluluğu getirilme ihtimaline karşı tepki vermek için başımı açıyorum." ifadelerini kullandı.
Bu arada minik bir tavsiye.
Eğer gösterilen tepki gerçekten doğaçlamaysa tavsiyem o dur ki ilgili zata baş açmak hafif kalır, bu iş daha ötelere gitmeli, tepki öyle verilmez böyle verilir denmeli.
Diğer saldırılar...
Bir başka yerde ise hutbe olayı farklı kelimelerle ele alınıyordu.
"Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından oluşturulan ve 1 Ağustos 2025 tarihinde Türkiye'nin 81 ilindeki tüm camilerde okutulan cuma hutbesi, kamuoyunda yeni bir tartışmanın fitilini ateşledi. "Haya ve Edep" başlıkları ile hazırlanan hutbede kadınların giyim tarzı ve özgürlükleri hedef alınırken, şu ifadelere yer verildi:
"Uygunsuz kıyafetlerle toplumsal alanlarda ve özellikle kurumsal özelliği olan mekânlarda bulunmanın asgari ahlak kurallarına meydan okumak olduğu belirtilen hutbede, "Bu, çağdaşlık değil, ilkelliktir. Ahlak ve edep ölçülerinin çiğnenmesine sessiz kalan herkes büyük bir vebal altındadır. Çünkü neslimizin iffetini, edebini ve ahlakını korumak hepimizin ortak sorumluluğudur."
Geri kalır mı...
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) Eskişehir Şube Başkanı Sevgi Akmen de kervana katıldı.
Başkan Diyanet İşleri Başkanlığının cuma hutbesinde kadınların giyimi üzerinden kullanılan ifadelere tepki gösterdi ve son dönemde cuma hutbelerinde alışkanlık haline gelen 'kadınlar üzerinden yapılan açıklamalara' bir yenisinin daha eklendiğini" belirterek şunları söyledi:
"Son cuma hutbesinde kadınların giyimi üzerinden kullanılan ifadeleri büyük bir üzüntü ile karşılıyoruz. Kadınların giyim tercihi kendilerine aittir. Kadınlara kıyafet tarzı üzerinden yapılan dayatma asla kabul edilemez. Büyük bir kararlılıkla ifade ediyoruz ki kadınların ne giyeceğine diyanet karar veremez.
Diğer yandan hutbenin devamında 'Ahlak ve edep ölçülerinin çiğnenmesine sessiz kalan herkes büyük bir vebal altındadır' denilerek kadınlar hedef gösterilmektedir. Ne yazık ki bu ifadelerle bazı kesimlere cesaret verilmektedir. Yaşanmasını hiç istemediğimiz bazı olaylara kapı aralanmaktadır. ÇYDD Eskişehir Şubesi olarak laik bir ülkede kadınların giyimi üzerinden baskı kurulmasını kabul etmiyoruz. Çağdaş değerleri benimseyen kadınlarımız özgür iradeleriyle kendi yaşam tarzları ve giyim kuşamları ile ilgili tercihlerini yapacak bilince sahiptir. Diyanet aracılığıyla kadınlarımızın özgürlüklerine müdahale edilemez."
Sonuç...
Diyanetin cuma hutbesini okuyup hak vermeyecek kimse neredeyse yoktur.
Hutbede söylenen sözler bugün herkesin şikayetçi olduğu konuların dışa vurulmuş halidir.
Bu hutbeye verdiği tepkiye bakarak çevrenizde kim gerçek Türk, kim gerçek Müslüman, kim bu vatanın gerçek evladı anlarsınız.
Diyanet'in tepkiye konu olan cuma hutbesinde hangi ifadeler mi var.
Onu da cumartesi yazı günümde kaleme alacağım.