29 Nisan 2024 Pazartesi / 21 Sevval 1445

Cumhurbaşkanı Erdoğan: ABD tamam dedi, bizden yardım istedi

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Akademik Yıl Açılışı'nda konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'ABD tamam dedi, bizden yardım istedi' dedi.

AA18 Ekim 2016 Salı 07:00 - Güncelleme:

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Beştepe Kültür ve Kongre Merkezi'nde düzenlenen 2016-2017 Yükseköğretim Akademik Yılı Açılış Töreni'ne katıldı.

Yeni akademik yılın hayırlı olmasını dileyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, öğrencilere, hocalara, ailelere başarılı ve verimli bir öğretim dönemi temennisinde bulundu.

Yükseköğretim Kurulu’na tüm üniversitelerin katılımıyla akademik yıl açılış töreni düzenlediği için tebriklerini ileten Cumhurbaşkanı Erdoğan, açılış töreninin bir ilk olduğunu, her yıl devam ederek geleneksel bir hal alacağına inandığını söyledi.

 

Yükseköğretim konusunun Türkiye'nin yaşadığı sorunların çözümü ve hedeflerine ulaşması bakımından hayati bir önem arz ettiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “2002 yılı sonunda ülkeyi yönetme sorumluluğunu üstlendiğimizde eğitim meselesini önceliklerimizin arasında ilk sıraya yerleştirdik. 'Önce eğitim' dedik, ardından ‘sağlık’ dedik, ardından ‘adalet’ dedik, ardından ‘emniyet’ dedik." ifadesini kullandı.

"Yükseköğretim konusunda ilerlemeler sağladı"

Bu dört temel üzerinde Türkiye’yi yükseltmeye karar verdiklerini anlatan Erdoğan, "Eğitimin fiziki altyapısından personeline, araç gerecinden müfredatına kadar tüm alanlarında çok büyük reformlar gerçekleştirdik. Bu çerçevede yükseköğretim konusunda da ülkemiz çok önemli ilerlemeler sağladı. Eğitim sistemimiz yıllarca yükseköğretime geçişte yaşanan tıkanıklığın yol açtığı sorunlarla boğuşmak mecburiyetinde kaldı.” dedi.

Ailelerin öğrenci ilkokula başlamadan üniversitede yaşayacağı sıkıntıların hesabını yapmaya başladığı bir dönemin yaşandığını anlatan Erdoğan, “Ona göre de çözümler üretilmeye çalışıldı. Veliye de öğrenciye de okula da yük olan bu çarpık sistemi ortadan kaldırmak için tıkanıklık noktalarını tespit edip çözüme öncelikle oralardan başladık.” şeklinde konuştu.

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2002 yılında üniversite sınavına 1 milyon 817 bin 590 kişinin başvurduğunu, bu öğrencilerin yüzde 35’ini oluşturan 662 bin 336’sının üniversiteye yerleşebildiğini, 2015’te bu oranın yüzde 46’yı, yerleşen öğrenci sayısının da 983 bini bulduğunu ifade etti.

Türkiye’de 2002 yılında 75 olan üniversite sayısını 181'e çıkardıklarını hatırlatan Erdoğan, bu sayının bir dönem 193'e çıktığını ancak bazı üniversitelerin, darbe girişimi sebebiyle devlet üniversitelerine devredildiğini anımsattı.

 

"Üniversitenin ağırlıklı olarak öğrenciye ulaştığı bir sistemi kurduk"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şu anda 81 ilimizde üniversite var, artık öğrencinin üniversiteye ulaştığı değil, üniversitenin ağırlıklı olarak öğrenciye ulaştığı bir sistemi kurduk.” dedi.

Anne babaların çocuklarını uzak bölgelerdeki üniversitelere gönderme konusunda yaşadıkları sıkıntıları anımsatan Erdoğan, "Yani Hakkari’deki anne babanın 'Ben acaba çocuğumu Ankara’ya, İstanbul’a, oraya veya buraya nasıl göndereceğim.' hesabından çıktık, o çocuğun üniversite tahsili görebilmesi için 'Bizim üniversiteyi Hakkari’de kurmamız gerekir.' dedik, gittik Hakkari’ye üniversite kurduk.” diye konuştu.

 

"Öğretim elemanına düşen öğrenci sayısını azaltmak mecburiyetindeyiz"

Erdoğan, benzer şekilde diğer illerde de üniversitelerin kurulduğunu dile getirerek, böylece üniversitesi olmayan il bırakmadıklarını bildirdi.

Yükseköğretim kurumlarındaki toplam öğrenci sayısının 2002 yılında 1 milyon 700 bini bulmazken, bugün bu rakamın 7 milyon 194 bine, öğretim elemanı sayısının da 67 binden 156 bine ulaştığını anlatan Erdoğan, "Bu büyük değişimin bir boyutunu da ülkemizdeki uluslararası öğrenci sayısı oluşturuyor. Tabii burada bir eksiğimiz var, onu da açıkça söyleyeyim. Nedir o eksiğimiz? Öğretim elemanı sayımızı çok daha yükseltmemiz lazım. Yani öğretim elemanına düşen öğrenci sayısını azaltmak mecburiyetindeyiz. Bunu ne kadar azaltabilirsek inanıyorum ki kalite de o kadar artacaktır, bunu başarmamız lazım. Fakat ben bunu başaracağımıza inanıyorum, bunun önünde mani yok çünkü böyle bir havuzdan inanıyorum çok sayıda öğretim üyesi de çıkacaktır.” dedi.

"Uluslararası öğrenci sayısı 95 bini geçti"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2002 yılında yaklaşık 16 bin olan uluslararası öğrenci sayısının bu yıl 95 bini geçtiğine işaret ederek, şunları kaydetti:

"Bugün dünyanın 203 farklı ülkesinden öğrenci ülkemizde eğitim öğretim görüyor. Tüm bu rakamlar gösteriyor ki Türkiye’de artık yükseköğretime geçişte herhangi bir tıkanıklık yaşanma ihtimali yoktur. Bundan sonra mücadele herhangi bir üniversiteye, herhangi bir bölüme girmek için değil daha kaliteli eğitim öğretim veren üniversitelere, bölümlere girmek için yaşanacaktır. Bu da demektir ki üniversitelerimizin arasında daha kaliteli eğitim verme konusunda bir yarış başlamıştır ve başlayacaktır. Esasen bu, dünyanın her yerinde böyledir. Talep eden ve belirli bir ortalamanın üzerinde bulunan her öğrenciye yükseköğretim imkanı sağlamak esastır. Bu da o ülkeyi yönetenlerin görevidir, yani bizim görevimizdir ve bunu da biz yapacağız, bunu başaracağız, bunda kararlıyız ve bunu başarmak, ülkemizin muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkması demektir. Bu hallolacaktır ve asıl yarış her alanda en kaliteli eğitim öğretimi veren yer neresiyse oraya girebilmek için olacaktır."

Üniversitelerin belirli alanlarda bölgesel kalkınmaya katkı sağlayacak şekilde uzmanlığa yönelmelerini sağlamak gerektiğini vurgulayan Erdoğan, YÖK'ün bu konuda Kalkınma Bakanlığı ile iş birliği halinde başlattığı bir projenin olduğunu bildirdi.

5 üniversite özel olarak teşvik edilecek

Uzun süredir hazırlıkları sürdürülen proje kapsamında 5 üniversitenin pilot üniversite olarak belirlendiğine işaret eden Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:

"Kalkınma Bakanlığımız, 2016 yılı için birçok çalışmaya ayırmış olduğu bütçe 4,2 milyar iken bu yıl 2017 için 5,1 milyar ayırmış durumda. Bu artış yüzde 21'e tekabül etmektedir. Bu da yine aynı şekilde bu sürece ne tür bir önem verdiğinin ifadesidir. 2006'da kurulan 40 üniversitemiz arasından seçilen 5 yükseköğretim kurumumuz bölgesel kalkınma için ihtiyaç duyulan alanlarda özel olarak teşvik edilecek ve desteklenecek. Burada 5 üniversitemizi ve desteklenecekleri alanları açıklıyorum. Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi hayvancılık alanında, Düzce Üniversitesi sağlık ve çevre alanında, Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi tarım ve jeotermal alanında, Bingöl Üniversitesi tarım havza bazlı kalkınma alanında, Uşak Üniversitesi tekstil, dericilik, seramik alanında Bölgesel Kalkınma Odaklı Misyon Farklılaşması Projesi'nin pilot yükseköğretim kurumları olarak belirlenmiştir. Üniversite ve şehirlerimize hayırlı olmasını diliyorum. Bu demek değildir ki 40 üniversite bu 5 ile bitti. Hayır, bu devam edecek. Bundan sonra da bu sürece girebilecek üniversitelerimiz olabilir."

Erdoğan, pilot üniversitelerin gereken gayreti, çalışmayı üretkenliği ortaya koymaları halinde projenin içinde yer alabileceğini, yeterli çaba gösterilmediği takdirde bir başka üniversitenin projeye dahil olabileceğini dile getirdi.

Beş üniversiteye, elde ettikleri fırsatı iyi değerlendirmeleri tavsiyesinde bulunan Erdoğan, diğer 35 üniversitenin daha çok çalışarak daha iyi projeler üreterek bölgesel kalkınma alanındaki bu avantajı yakalama imkanlarının her zaman bulunduğunu, bu güzel yarışın üniversiteler, bölgeler ve ülke için hayırlı olacağını vurguladı.

Rektör seçimleri

Yaşanan tecrübelerin yükseköğretim sistemini hem üniversite hem de YÖK bakımından yeniden bir yapılandırmaya ihtiyaç olduğunu gösterdiğine dikkati çeken Erdoğan, şunları söyledi:

"Üniversitelerimiz halen var olan, rektör adaylarının öğretim elemanlarının oylarıyla tespit edildiği sistemin kendisi bir sorun haline dönüşmüştür. Görünüşte demokratik olan rektörlük seçimleri üniversitelerde gruplaşmaları, hizipleşmeleri, kırgınlıkları artıran bir işleve bürünmüştür. Üniversite içinde zaten çok yıkıcı bir şekilde yaşanan bu süreç YÖK'ün ve cumhurbaşkanının takdiriyle daha da sıkıntılı bir boyut almaktadır. Bunun için rektör atamalarındaki mevcut usulden vazgeçilmesi, üniversitelerimizin de ülkemizin de yararına olacaktır diye düşünüyorum. Aynı şekilde genel olarak yüseköğretim sisteminin ciddi bir yeniden yapılandırılmaya tabi tutulması gerekiyor."

Erdoğan, yükseköğretimde yatay büyümede hedeflere ulaşıldığını, artık dikkatleri dikey büyümeye çevirmek gerektiğini, bu konuda kontenjanların gözden geçirilmesinden belli alanlarda taban puan uygulamasına kadar pek çok çalışma yapıldığını ifade etti.

Kalite Kurulu tavsiyesi

Yükseköğretimin, yeni dönemde kalite odaklı bir büyümeye girecekse bu çalışmalarla ilgili karar alma ve uygulamaların kontrolü süreçlerinin büyük önem kazanacağını anlatan Erdoğan, bunun için YÖK'ten bağımsız ve şeffaf bir "Kalite Kurulu" oluşturulmasını beklediğini söyledi.

Bu kurulun görevini hakkıyla yürütebilmesi için idari ve mali açıdan YÖK'ten bağımsız ve üniversitelerin tamamını değerlendirebilecek kapasiteye sahip olması gerektiğine işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti:

"YÖK'ün halen yürüttüğü, başarılı öğrencilerin ve akademisyenlerin teşviki projelerinin, diğer kurumların benzer çalışmalarıyla koordinasyon içinde ve onları tamamlayıcı bir şekilde sürdürülmesi çok önemlidir. Akademik insan kaynağını zenginleştirmemiz, dikey büyümenin bir diğer önemli şartıdır. Halen 8 üniversitemizde, 9 farklı öncelik alanında öğretim elemanı yetiştirme programı yürütülüyor. YÖK'ün 100 alan 2 bin burs projesi kapsamında başlattığı uygulama, doktora ve insan kaynağını geliştirmeye katkı sağlayacaktır. Üniversitelerimizin uluslararası iş birlikleri kurmaları mutlaka gereklidir ama bu çalışmalar üniversitelerin kapasiteleri, uzmanlık alanları ve hedefleri ile uygun bir şekilde yürütülmelidir. Aksi halde bu tür girişimlerden kaynak israfı dışında bir sonuç çıkmayacağını düşünüyorum."

"Bugün burada ben YÖK'e yeni hedef tavsiye ediyorum." ifadesini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:

"Bölgesel kalkınma için seçtiğimiz 5 üniversite gibi ülkemizin bilim hayatını uluslararası alanda en üst düzeyde temsil edecek 5 üniversite belirleyip bunları özel olarak destekleyelim. Diğer taraftan mesleki yüksek eğitimde rehabilite edilen ülkemizin gerçek anlamda yetişmiş insan kaynağı haline bunları da dönüştürelim. Üniversitelerimiz devlete ve millete yük olan değil ürettikleri bilgiyle topluma değer katan kurumlar haline getirmedikçe hedeflerimize ulaşamayız."

Bir hususun diğer tüm konulardan çok daha önemli ve öncelikli olduğunu dile getiren Erdoğan, "Üniversitelerimiz asli görevlerini yaparken yeni neslin fikir dünyasını besleyecek altyapıyı asla ihmal etmemelidir. Bunun için tarih şuuru ve ana dil sevgisi aşılayacak çalışmaların yasak savma kabilinden değil samimi bir sahiplenişle yürütülmesi gerekiyor. Tarihini bilen, Türkçe'yi hakkıyla konuşan ve yazan nesiller yetiştiremiyorsak geleceğimiz karanlık demektir. " ifadelerini kullandı.

Suriye ve Irak'ta yaşananlara değinen Erdoğan, bu iki ülkede yaşananları gören yeni neslin "Acaba Misak-ı Milli nedir?" sorusunun yanıtını çok iyi bilmesini istedi.

Misak-ı Milli'nin kavranması ve anlaşılması halinde Türkiye'nin Suriye ve Irak'taki sorumluluğunun ne olduğunun anlaşılacağını belirten Erdoğan, şöyle devam etti:

"Ama bunu bilmezsek ne Suriye'deki sorumluluğumuzun ne olduğunu anlarız ne de Irak'taki sorumluluğumuzun ne olduğunu anlarız. Eğer bugün Musul üzerinde bizim sorumluluğumuz var, onun için 'hem masada olacağız hem de arazide dolacağız' diyorsak bunun bir sebebi var. Bunu durup dururken söylemiyoruz, 'dostlar alışverişte görsün' diye de söylemiyoruz. Onbinlerce kilometre mesafeden çıkıp geleceksin, o senin için bir hak olacak, neymiş, Bağdat çağırıyormuş. Tamam da bu benim 350 kilometre sınırım, her an tehdit var. Benim burada tarihi sorumluluğum, mesuliyetim var ve biz burada olacağız. Hem arazide olacağız hem de masada olacağız. Bütün diplomatik görüşmeler, şunlar bunlar bir taraftan yürüyor, yapılıyor. Diğer taraftan da da araziye yönelik hazırlıklar da devam ediyor."

"Şimdi El Bab'a doğru yürüyoruz, oraya da ineceğiz"

Türkiye'nin Suriye'den gelen tehditlere karşı sabırlı davrandığını, bu sabrın Gaziantep'teki bir düğüne düzenlenen canlı bomba saldırısının ardından tükendiğini vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu:

"14 yaşında bir çocuğun üzerine bombayı bağladılar, Gaziantep'te bir kına merasimine çocuğu gönderdiler ve çocuğu canlı bomba olarak patlattılar. 56 vatandaşımız, kardeşimiz şehit oldu. Bunların hepsi de akraba. 100'e yakın vatandaşımız da yaralandı. Hastaneye ziyarete gittiğimde 6 yaşında çocuk ayağının koptuğunun hala farkında değil. Dedik 'artık bitti bu iş, artık gireceğiz.' Hazırlıklarımız vardı, Özgür Suriye Ordusuyla beraber Cerablus'a topraklarımızdan soktuk, arkasından da kendi özel kuvvetlerimizi Cerablus'a soktuk ve DEAŞ'ı süratle Cerablus'tan attık. Arkasından Rai'ye girdik, oradan da DEAŞ'ı böylece kovmuş olduk. Yerine kendi vatandaşlarımızı oraya sokmadık, ya, Cerablus halkını Cerablus'a yerleştirdik. Rai halkını Rai'ye yerleştirdik. Şimdi de malum örgüt DEAŞ, Dabık ile ilgili çok değişik şeyler söylüyor. Tabii Dabık, bizim tarihimizde de farklı bir konumda, malum Mercidabık. Biz, 'Dabık'a ineceğiz' dedik ve indik. DEAŞ orada dayanmaya gayret etti, çok fazla dayanamadı ve orayı da terk edip gitti, şimdi El Bab'a doğru yürüyoruz, oraya da ineceğiz."

"Biz Rakka'da da sizlerle beraber bu operasyonu yaparız"

Erdoğan, Türkiye olarak koalisyon güçlerine Münbiç konusunda "Orada PYD ve YPG gibi terör örgütleri olmayacak." dediklerini belirterek, şu bilgileri verdi:

"Çünkü orası yüzde 95 itibariyle Araplarındır. Dolayısıyla PYD ve YPG doğuya gidecek, Münbiç'i boşaltacak. Dün itibarıyla Amerikalı dostlar, dediler ki 'tamam siz de bize yardımcı olun.' Biz baştan beri söylüyoruz. Yeter ki siz bizim bu tekliflerimize 'evet' deyin. Çünkü bu işi biz biliriz, bu bölgede. Sizler buraya yabancısınız, sizler bilmezsiniz. Buranın tarihini de her şeyini de biz iyi biliriz. Şu anda burada da mutabıkız. 'Rakka'da ne yapacağız' dediler. Gelin beraber, eğer burada da bir operasyon yapacağız diyorsanız, ki Rakka DEAŞ'ın merkezidir, biz Rakka'da da sizlerle beraber bu operasyonu yaparız. Gerekirse oradan da bu DEAŞ boşaltılıp gider. Şimdi bunun da görüşmeleri yapılıyor. Biz dürüst hareket ediyoruz, samimi hareket ediyoruz. Bizim ne Suriye'nin ne Irak'ın topraklarında gözümüz yok. Bize 780 bin kilometrekarelik bu vatan topraklarımız evvelallah yeter. Yeter ki kimsenin bizim vatan topraklarımızda gözü olmasın. Şunu da söyleyeyim bu arada, Irak'ta biz şu anda yürütülmekte olan bu mezhep çatışmalarına kesinlikle taraf olmak istemiyoruz ama oradaki Sünni Arap kardeşlerimizi, Türkmen kardeşlerimizi de birilerine yedirtmek istemiyoruz."

"Gençlerimiz sporla beraber ilmi tahsil etsin"

Erdoğan, Türkiye'nin öncelikleri arasına eğitimi özellikle yerleştirirken bunu sadece okul binaları yapmaktan, personel eksiğini gidermekten ibaret bir faaliyet olarak asla düşünmediklerinin altını çizdi. Erdoğan, hayallerinin, bu toprakların çocuklarını, ülkesini ve milletini seven, dünyayı bilen, eğitimle birlikte sanattan spora her alanda kabiliyetlerini geliştirebilen fertler olarak yetiştirecek bir eğitim sistemi olduğunu söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sanat ve spor alanlarında okulların çok farklı bir konuma gelmesi gerektiğine değinerek, şu görüşlere yer verdi:

"Mesela baskette şu anda biz dünyada finalleri zorlayacak bir ülke konumuna geldik. Aslında finallerin değişmezi olabilecek potansiyele Türkiye sahiptir. 80 milyon nüfusumuz var. Eskiden İstanbul Teknik Üniversitesinin filan bu tür basket takımları vardı ama şimdi neredeyse hiç kalmadı. Ben buradan tüm rektörlerimize sesleniyorum; gelin hepiniz lütfen üniversitelerinizde basket takımlarınızı, voleybol takımlarınızı, masa tenisi takımlarınız imkanlarınız varsa yüzme sporuna yönelik olarak bütün öğrencilerimizi buna teşvik edelim ve gençlerimiz sporla beraber ilmi tahsil etsin. Bu onlara çok şey katacaktır diye inanıyorum. Batı dünyasının şu anda spor, sanat, ilim, bunları bir arada yürüttüğünü düşündüğümüzde burada büyük bir açığımızın olduğunu açık ve net görürüz. Çünkü fiziki mekanlarımız bu kadar güzel yapılırken projelerin de bunlara yönelik yapılması halinde bu açığımızı giderebiliriz. Altyapı meselesinde bunu projelendirmek önem arz ediyor. Cumhuriyet tarihinin en büyük atılımlarını gerçekleştirdik ama içerikte maalesef aynı mesafeyi katedemedik yani insan meselesi. İnsana yönelik bu adımların atılması meselesi. Bana göre artık bizim, belki ileriye gidiyorum ama anaokulu dahil, ilkokullarımızda, ortaokullarımızda mesela İstiklal Marşı'nın tamamını ezbere bilmeyen, bu marşın ifade ettiği o ruh halini tüm hücrelerine kadar hissetmeyen tek evladımız bile kalmamalıdır. Bunu başarmalıyız.",

Anaokullarının sayısının gün geçtikçe arttığını ifade eden Erdoğan, bu sayınını ilkokul sayısına çıkarılması gerektiğini söyledi.

Liselerde terör örgütlerine destek verebilecek derecede şuur eksikliği, milli ve manevi eğitim eksikliği olan hiçbir gencin olmaması gerektiğinin altını çizen Erdoğan, üniversitelerde her görüş ve fikrin tartışılabileceğini ancak vatan haininin çıkamayacağının vurguladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, elinde silahla dolaşan gençliğin bu millete ait bir birey olamayacağına işaret ederek, "Bunlar sadece haindir. Ne işin var senin palayla, silahla. Senin tek silahının kalem ve kitap olması lazım. Bunları yaşadık ne yazık ki. Bir üniversitemizde sen nasıl oluyor da sınıf arkadaşını veya okul arkadaşını yaralayabiliyorsun. O zaman sen bu ilmi niye alıyorsun? Bunlar Yunus terbiyesi almamış. 'İlim bilim bilmektir, ilim kendin bilmektir, sen kendini bilmezsen bu nice okumaktır.' Eğer bunu anlamış olsaydı, o zaman bu olmayacaktı. Tüm sıkıntı burada." diye konuştu.

Üniversitelerin sadece bilim adamı değil bunun yanında arif olanı da yetiştirmesi gerektiğini dile getiren Erdoğan, bunu sağlayamayan eğitim öğretim sisteminin ciddi sorun oluşturduğuna işaret etti.

"Millet, kendi imkanlarıyla kendine düşman nesiller yetiştirilmesine müsaade edemez"

Erdoğan, öğrencilere verilecek eğitim öğretime nitelik açısından kafa yorulması gerektiğini belirterek, şöyle konuştu:

"Altyapı meselesinde, bu devlet ve millet kendi imkanlarıyla kendine düşman nesiller yetiştirilmesine müsaade edemez. Milletine, bayrağına, vatanına devletine sahip çıkmayan nesiller yetiştiren bir eğitim sistemi milli de olamaz ilmi de. Bazı üniversitelerimizde, terör örgütleriyle iltisaklı grupların farklı görüşteki diğer öğrencilerimize baskı uyguladığına dair haberler alıyoruz. Eğitim öğretim hakkının, gençlerimizin eğitim öğretim özgürlüğünün engellenmesine yönelik hiçbir teşebbüse izin veremeyiz. İnşallah önümüzdeki dönem, tüm bu sorunların üzerine gittiğimiz, gereken adımları attığımız ve netice aldığımız bir dönem olacaktır. Bu konuda çok büyük sorumluluk, üniversitelerimize, üniversite hocalarımıza, geleceğimizin teminatı olan gençlerimize düşüyor."

Türkiye'nin, tarihinin en önemli dönüm noktalarından birini yaşadığına hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhuriyet'in kurduğu 1920-1923 arasındaki dönemden bu yana geçen sürede pek çok şeyin unutulmasına ve pek çok hesaplaşmanın geride bırakılmasına rağmen başka birilerinin hala yüz yıl önceki hesapları açık tuttuğunu söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, o sıkıntılı dönemde yapılan fedakarlıkların ve verilen tavizlerin yeterli görülmediğini, bu nedenle Türkiye'nin 93 yıldır rahat bırakılmadığını vurguladı.

Erdoğan, "Türkiye, 2. Dünya Savaşı sonrası yeniden şekillenen Batı Paktı'nda yer alabilmek için Cumhuriyet sonrası elde ettiklerinden dahi vazgeçebildi. Tüm zorluklara, yokluklara rağmen kurulan uçak ve silah fabrikalarının, sanayi kuruluşlarının kapılarına kendi elimizle kilit vurduruldu." diye konuştu.

"2023 kırılma noktası olacaktır"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kayseri'de, Türkiye'ye ait uçakların gömülü olduğu alanlar olduğunu belirterek, şunları kaydetti:

"Şu anda bize kendi uçağımızı yaptırtmamak için ellerinden geleni yapanlar var. Niye? Türk milleti kendi uçağını kendisi yaparsa, kendi insansız hava aracını kendisi yaparsa, zırhlı taşıyıcılarını kendisi yaparsa, tankını, topunu kendisi yaparsa 'Bu milletin önünde durulmaz.' diye düşünüyorlar. Bu vesileyle Vecihi Hürkuş'ları, Nuri Demirağ'ları ve daha nice gizli kahramanları rahmetle anıyorum. Bu meselenin bir siyasi yönü var, bir de teknik yönü var. Siyasi yönü ülkemizin bağımsızlığının, özgürlüğünün, geleceğinin belirli güçlerin insafına terk edilmiş olmasıdır. Teknik yönü ise altyapısı yok edilen bu alanlarda daha sonra yeniden varlık gösterebilmek için çok büyük fedakarlıklara katlanmak zorunda olmamızdır."

Savunma sanayisini dışa bağımlılıktan kurtarmak için 10 yılı aşkın süredir pek çok proje yürüttüklerini ifade eden Erdoğan, bu alana çok ciddi kaynak yatırıldığını aktardı.

Erdoğan, tüm çalışmalara karşın bu alanda eksiklerin ve zorlukların bulunduğunu kaydederek, "Çünkü bu tür çalışmalar uzun zaman ve kaynak gerektiriyor. Ama şimdi hamd ediyorum, biz artık mühimmatlı insansız hava aracını üretir duruma geldik. Bu artık Türkiye'nin önemli bir adımıdır. Geçtiğimiz 14 yıl Türkiye'nin silkiniş dönemiyse 2023 kırılma noktası olacaktır." ifadesini kullandı.

Son 3 yıldır hiç kimsenin inkar edemeyeceği bir devamlılık içerisinde süregelen olaylar, krizler, saldırıların, asırlık hesapların bugünkü tezahürlerinden başka bir şey olmadığını ifade eden Erdoğan, ABD'de iş adamlarıyla yaptığı görüşmede kendisine "Bu kredi derecelendirme kuruluşları size niye bu kadar saldırıyor" diye sorulduğunu, kendisinin de "Bunlar sipariş üzre verirler, bunları kafanızı takmayın" karşılığını verdiğini belirtti.

Kredi derecelendirme kuruluşunun sipariş üzere not verdiğini ifade eden Erdoğan, "Bize bugüne kadar bu notları çok verdiler. Biz yolumuzda aynen devam ettik. Türkiye'nin büyüme hızı evelallah Batı'daki tüm ülkelerin fevkinde, üstünde devam ediyor." ifadesini kullandı.

Türkiye'ye düşük notun hak ettiği için verilmediğini dile getiren Erdoğan, "Sen ne yaparsan yap. Biz sapasağlam, dimdik ayaktayız, yolumuza da kararlı şekilde devam ediyoruz." dedi. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bunların kağıt üzerinde bize verdikleri not bizi ilgilendirmiyor. Biz Osmangazi Köprüsü'nü açıyor muyuz, açtık. Biz, Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nü açıyor muyuz, açtık. Şimdi 20 Aralık'ta inşallah Avrasya Tüneli'ni yine boğazın altından, 106 metre derinlikten, iki katlı tünel olarak otomobille geçiyor muyuz, geçiyoruz. Biz durmuyoruz, inşallah 18 Mart'ta Çanakkale Köprüsü'nün temelini atıyoruz. Orada da Asya'yı Avrupa'ya bağlayacağız. Kalkınma bu, yükselme bu, gelişme bu. Yetmedi, bize bunlar yetmiyor. İnşallah 2018'in ilk çeyreğinde dünyanın bir numaralı havalimanının ilk etabının açılışını yapacağız. Buradaki hedef, yılda 150 ila 200 milyon uçak kalkış inişi. Bir numara. Bunu yaparken de kaynak çeşitlendirme suretiyle yapıyoruz. İş bilenin, kılıç kullananın. Böyle. Cebinizdeki parayı harcamak kolaydır. Cebinizde para yokken parayı nasıl üreteceksin aslolan budur. Bizim bu dev projelerin birçoğunun altında yatan gerçek de budur."

Erdoğan, Türkiye'nin 79 senede 6 bin 100 kilometre bölünmüş yol yaptığını, son 14 yılda yaptıkları bölünmüş yolun ise Türkiye genelinde 18 bin kilometre olduğunu vurgulayarak, "Nereden nereye geldik? Türkiye, artık modern Türkiye olma yolundaki hedeflerini bir bir aşarak yoluna devam ediyor. Bu her sektörde olacaktır. Ama bütün mesele işin başı sizsiniz, hocalarımız ve öğrencilerimiz, gençlik. Hocalarımızdan daha çok gayret bekliyoruz, sayıyı daha da artırmamız lazım. Öğrencilerimizi inşallah kalite noktasında da nitelik noktasında da çok daha vasıflı seviyeye getirmemiz lazım." diye konuştu.

"Aynı gayeye yönelik farklı araçlar"

Terör konusuna da değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Her kim PKK'yı Kürt kardeşlerimizin haklarını savunan bir örgüt olarak görüyorsa onun aklından, izanından şüphe ederim. Her kim FETÖ'yü 'kendi halinde insanların oluşturduğu bir hizmet hareketi' olarak değerlendiriyorsa onun sadece izanından değil niyetinden de şüphe ederim. İyi niyetliydim, diyordum ki 'tabanı ibadet, ortası ticaret, tavanı ihanet' diyordum ama tabanındaki ibadet de artık zedelenmeye başladı, artık onu da söyleyemiyorum. Niye? Bu kadar gerçekler olduktan sonra o taban hesap soramıyorsa kusura bakmasınlar.

Her kim DEAŞ'ı bölgenin kendi dinamiklerinin ürünü olarak ifade ediyorsa ya hiçbir şey bilmiyor ya da derdi başka. Suriye krizi başladığından beri özellikle 2013'ten beri ne zaman şöyle müşahhas bir adım atmaya kalksak karşımıza başka bir engel çıktı. Geldiğimiz noktada anlıyoruz ki aslında bunların hepsi aynı gayeye yönelik olarak kullanılan farklı araçlarmış."

Terör örgütleri vardiye usulü çalıştırılarak, Türkiye'nin dikkat ve enerjisinin başka alanlara yöneltilmek istendiğini ifade eden Erdoğan, 15 Temmuz'da, bu oyunun en kanlı, en cüretkar sahnesinin sergilendiğini belirtti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, milletin cesaret ve dirayetiyle diğer oyunlar gibi 15 Temmuz darbe girişimini de başarısızlığa uğrattığını kaydetti.

Sadece Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nin etrafında 29 vatandaşın şehit, 36 vatandaşın gazi olduğunu, Özel Harekatta 56 şehit verildiğini hatırlatan Erdoğan, Türkiye genelinde 241 şehit, 2 bin 194 gazi bulunduğunu söyledi. Erdoğan, "Bu millet büyük bir millet. Bu millet şanlı bir millet. Bu millet yüce bir millet. Bu millet bir şeyi ispat etti ama bu cahiller, bu gafiller bunu anlamamışlardı. Onlar zannettiler ki 'F-16'larla, bu helikopterlerle, bu tanklarla, bu toplarla, bu silahlarla biz bu darbeyi gerçekleştiririz.' Ama bunların karşısına 'Arkadaş yurdumu alçaklara uğratma sakın, siper et gövdeni dursun bu hayasızca akın' diyen bir millet çıkacağını düşünmediler." değerlendirmesini yaptı.

"Dünyada örneği yok"

Milletin gövdesini siper ettiğini, yeri geldiğinde kadınıyla erkeğiyle genciyle yaşlısıyla tankın altına yattığını ve bu darbenin derdest edildiğini dile getiren Erdoğan, bunun dünyaya da bir örnek olduğunu bildirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Dünyada bunun örneği yok. İlk defa bu millet elhamdülillah bunu gerçekleştirdi. Burada tabii bir şeyi söylemek zorundayım. Bu, Cumhurbaşkanı olarak da şahsımın sorumluluğunu daha da artırıyor. Demek daha da çalışmamız lazım, daha çok koşmamız lazım ki bu milletler yarışında inşallah ilk 10'un içerisine 2023'te girelim." ifadesini kullandı.

Bunların boş durmayacağını, PKK'nın, DEAŞ'ın canlı bomba eylemlerinin, FETÖ'nün dünyanın her yerinde yürüttüğü karalama kampanyalarının aynı amaca yönelik olduğunu vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:

"Biz bu oyunu deşifre ettik. Artık ağaçlarla değil, hedef, ormanlarla ilgileniyoruz. Bu ormanlardaki hesabı iyi soracağız. İşte beni öldürmeye gelenler Marmaris'te bulamayınca, kendileri ormanların içinde saklandılar. Günlerce o ormanlarda bazen aç susuz, bazen hemen köye inip köydeki vatandaşın evinde ne var ne yok onları çalıp gidip onları yemeye kalktılar, bunlar böyle de yüzsüz. Sonra yakalandılar. Yakalandıktan sonra dikkat edin benim askerim, benim jandarmam bunları öldürmedi. 'Sen Cumhurbaşkanını öldürmeye geldin' diye bunları öldürmedi. Tuttu, gitti yargıya teslim etti. Ey Batı, bu millet böyle şanlı bir millet. Bak öldürmedi, gitti yargıya teslim etti. Hukuk içerisinde problemi çözmeye kalkıştı.

Bize akıl vermeye kalkıyorlar. 'İyi güzel ama böyle de yapmanız doğru değil. Binlerce kişiyi görevlerinden aldınız, şöyle yaptınız, böyle yaptınız.' Tabii alınacak. Bunlar bu işleri yaptılar. Bütün bu olaylardan, olanlardan sonra hala biz kalkıp da 'iyi yaptınız, aynen devam mı' diyeceğiz. Siz Doğu Almanya ile Batı'nın birleşmesi olayında ne kadar kişinin görevden alındığını bilmiyor musunuz? Masaya iki milyon kişi getirdiler. 600 binini görevden aldılar. Niye onu konuşmuyorsunuz? Onları bir konuşun bakalım. Tabii Batı hiçbir zaman kendini 'check' etmiyor. Ama olay Türkiye olunca bakıyorsunuz olaya farklı yaklaşıyorlar. Türkiye, kullandığı yöntem ne olursa olsun tüm terör örgütleriyle aynı anda mücadele edecek güce, imkana, kararlılığa sahiptir."

Suriye sınırında bir terör koridoru oluşturulmak istendiğini belirten Erdoğan, "Suriye'nin kuzeyi, bizim güneyimiz. Dedik ki buna müsaade etmeyiz. Asla burada bir terör koridoru oluşturamayacaksınız. Kim ne derse desin. Artık bu işler tamamen bitmiştir. Biz buralarda bir terör koridoru oluşturmaya müsaade etmek suretiyle ülkemizin güneyini hiçbir zaman terörle karşı karşıya bırakamayız, bu konuda kararlıyız. Bunu herkes böyle bilmelidir. Dost da düşman da bunu böyle bilecek." ifadesini kullandı.

Bu tutumu Cerablus'ta, Rai'de, Dabık'ta gösterdiklerini şimdi El Bab'da da göstereceklerini vurgulayan Erdoğan, burası DEAŞ'tan temizlendikten sonra Münbiç'in de PYD unsurlarından temizleneceğini, bu konuda en küçük bir müsamahalarının olamayacağını vurguladı.

Erdoğan, hedefin 5 bin kilometrekarelik, Türkiye'nin güneyinde, Suriye'nin kuzeyinde terörden arındırılmış bir güvenli bölge oluşturmak olduğunu dile getirerek, bunu bütün koalisyon güçleriyle enine boyuna konuştuklarını söyledi. Musul'a operasyonun başladığını anımsatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bizim bu operasyon konusunda en başından beri itirazımız şunadır, hep bunu söyledik, Musul, Arap ve Türkmenlerin yoğun olarak yaşadığı, ağırlıklı olarak Sünnilerden oluşan bir bölgedir. Şimdi ne diyorlar bize biliyor musunuz? Diyorlar ki 'Burada bir Şia-Sünni savaşı olmaması lazım.' Peki, güzel. Senin 'Bağdat, Bağdat' dediğin nedir? Senin 'Bağdat' dediğin tamamen Şia'dan oluşan bir ordunun yönetmenidir. Biz onlarla mı konuşacağız? Eğer biz kalkıp da Musul'un kaderini onlarla paylaşmaya yönelirsek, şunu kabullenmemiz gerekir ki yarın burada Şia-Sünni ile bu mücadelesini verecek ve ardından da burayı Haşdi Şabi'ye terk edecek. Şimdi onu da konuşuyorlar. İşte 30 bin kişiyle Haşdi Şabi geliyor. Kaç bin kişiyle gelirse gelsin, geleceği varsa göreceği de var.

Musul'da 2 milyon Sünni Arap, Türkmen var. Biz bunların bir kısmını eğittik, yetiştirdik, belli bir noktaya getirdik. Nerede? Başika Kampı'nda. Biz orada Peşmerge de eğittik, hala eğitiyoruz. Aynı şekilde Musullu Arap, Türkmen kardeşlerimizi, onları da eğittik, yetiştirdik, hala devam ediyoruz. Bunları yaparken bize talep nereden geldi? Irak'ın merkezi yönetiminden geldi. Şimdi ne oldu bu merkezi yönetime? Hava değişti. Dert başka. Onun için biz Amerikalı dostlarımıza, koalisyon güçlerine bunu söylüyoruz, bakın buradaki tezgaha bizi getiremezsiniz, biz bu tezgaha gelemeyiz."

"Biz, sizinle NATO'da beraber miyiz?"

"Biz, sizinle NATO'da beraber miyiz? Beraberiz. Sizin Irak'ta NATO ile bir ortaklığınız var mı? Yok. Öyleyse siz, bizi kalkıp da Irak'la tercih noktasında karşı karşıya bırakamazsınız." diyen Erdoğan, Türkiye'nin Afganistan'daki rolünü hatırlattı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmede bulundu:

"Siz, 'Afganistan' dediniz, Irak'mı geldi sizinle? 'Afganistan' dediniz, NATO dışı başka ülkeler mi geldi? Biz geldik. Afganistan'da sizinle beraber o mücadeleyi biz yürüttük. Hala biz yürütüyoruz. Kime karşı? Terör örgütlerine karşı. Peki burada terör örgütlerine karşı niçin beraber değiliz de siz burada terör örgütlerine karşı başka terör örgütlerini yanınıza alıyorsunuz? Onun için lütfen, bu işi masaya iyi yatırın ve bu masada Türkiye olacak. Bu arazideki mücadelede Türkiye olacak. Musul operasyonunun bölgenin kendi halkından oluşan ve onlarla uyum içinde hareket edecek güçler tarafından yürütülmesi şart. Musul'daki Arap ve Türkmen aşiretleri bu meselede, Türkiye'nin başından beri yanlarında olmasından memnuniyetlerini her fırsatta ifade ediyorlar, sürekli ziyaretimize gelmek suretiyle, kendileriyle de bunları paylaşıyoruz, görüşüyoruz. Kuzey Irak yönetimi de Musul operasyonunda Türkiye'nin kendilerine destek olması yönünde bir tavır içindedir."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, meseleyi Türkiye düşmanlığına dökmüş olan Bağdat yönetiminin, Şii kanadın cesaretlerinin kaynağını gayet iyi bildiklerini belirterek, "Irak topraklarının bir kısmını işgal etmiş olan DEAŞ'a, bir başka kısmını işgal etmiş olan PKK'ya karşı gösterilmeyen çiğ bir tavır, Türkiye'ye sergileniyor. Sen bize kabadayılık yapacağına git DEAŞ'la, PKK ile uğraş. Onlara karşı en ufak bir mücadele, tavır koyamıyorsun, Türkiye'ye meydan okumaya kalkıyorsun. Kusura bakma. Bizim burada başka derdimiz var. Bölgemizde geçmişte pek çok örneği görülen biz mezhep çatışması riskinin önüne geçmek istiyoruz, bizim derdimiz bu." diye konuştu.

"Gelişmeleri yakından takip ediyoruz"

Musul'un geleceğine Musul halkı karar vermezse, kentin dışarıdan getirilen birtakım güçlerin hakimiyetine sokulmaya çalışılırsa ortaya çok vahim görüntülerin çıkmasının kaçınılmaz olduğuna işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti:

"Musul halkı, eyalet sistemini kabul etti ve Musul'un eyalet olmasına işte o güçler müsaade etmediler. Kuzey Irak yerel yönetimindeki oylama neticesinde 'Evet' diyenler, Musul'da aynı şeye 'Evet' demediler. İşte biz bu felaketi önlemek için Musul operasyonunda yer almak durumundayız. Buradan bir kez daha ifade ediyorum, Suriye'de sınırlarımız boyunca bir terör koridoru oluşturma projesine nasıl izin vermediysek, Musul merkezli bir mezhep çatışması projesine de müsaade etmeyeceğiz. Biz, Suriye'ye 911 kilometre sınırdaşız, 350 kilometre de Irak'a sınırdaşız. Her iki ülkeden şu anda ülkemizde 3 milyon mülteci var, bunların hepsine şu anda biz bakıyoruz, her şeyiyle ilgileniyoruz. Şimdi de Musul merkezli yeni bir yükün bindirilmesini istemiyoruz. Gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Bölgede gereksiz yere tek damla kan dökülmesini istemiyoruz. Bununla birlikte bölgedeki tek bir kardeşimizin hakkının, hukukunun çiğnenmesine de rıza gösteremeyiz. Bu çerçevede gereken hazırlıklarımızı yaptık. Irak'ta ve Suriye'de Türkiye'nin mutlaka içinde olduğu bir barış ve yeniden yapılandırma sürecine bölge halkının tarihine, kültürüne, gerçeklerine uygun her türlü katkıyı yapmakta kararlıyız. İnşallah önümüzdeki günlerde hem Irak hem Suriye halkı için daha güzel, huzurlu bir dönem geçirmeyi, birlikte yaşamayı ben Allah'tan temenni ediyorum."

Üniversitelerin 2016-2017 Eğitim-Öğretim yılının başarılarla dolu temennisinde bulunan Erdoğan, akademik personele ve öğrencilere yeni eğitim öğretim yılında başarılar diledi.

Törenden notlar

YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a, kendisinin yayına hazırladığı Osmanlı döneminde yaşamış bilim insanlarını tanıtan 3 ciltlik eserini takdim etti.

Eseri alan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Çok anlamlı bir hediye oldu bu. Yekta hocamızın kendi, Osmanlı müelliflerini derlediği bir eser oldu ve bundan dolayı tabii özellikle çok çok mutluyum. Kendisine, YÖK Başkanı olduğu için eserleri yazmayı herhalde bırakmazsınız değil mi? Devam etmeniz lazım, evet asli mesleğe devam etmesini de özellikle istiyoruz." dedi.

Eser takdiminin ardından açılış törenine gelen öğrencileri temsilen 4 öğrenci de Cumhurbaşkanı Erdoğan'a çiçek takdim etti.