
Terörsüz Türkiye mücadelesinde çok kritik bir başlangıç kazası belasız yapıldı.
Terörsüz Türkiye Komisyonu olarak bilinen, resmi adayla "Milli Dayanışma, Kardeşlik Ve Demokrasi Komisyonu" göreve başladı.
Net olarak söylemek gerekirse ihtiyatlı iyimserliğimizi koruyoruz.
Meclis Başkanı Kurtulmuş'un kucaklayıcı, kuşatıcı konuşması, bu meselenin sadece Türkiye için değil bölgemiz için de bir "Beka meselesi" olduğunu belirtmesi önemliydi. MHP ve DEM'in yürünen bu yolda elinde kristal bir vazo varmış gibi davranması da takdire değer gerçekten... MHP'li Fethi Yıldız, "Birbirimizi anlamaya çalışalım" mesajı...
DEM'li Koçyiğit'in "Tarihsel sorumluluğumuzun farkındayız" söylemi umutlarımızı artıyor.
Masaya "İmamoğlu'nu kurtarma Planı" ile gelen CHP'nin söylemlerini ise şimdilik görmezden gelip bir kredi açmakta fayda var gibi görünüyor.
Aynı zamanda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Anıtkabir'den verdiği mesajı da buraya eklemek istiyorum.
"Türkiye'yi, yeniden şekillenen küresel sistemde bölgesinin kutupbaşı ülkesi hâline getirme mücadelemiz, kurulan tuzaklara, içeriden ve dışarıdan gelen saldırılara rağmen devam ediyor."
İşte tam bu cümleden fırsatlar meselesine geçmek istiyorum. Zira Teröristbaşı Öcalan'ın çağrısıyla silah yakan, kendini fesheden PKK'nın tasfiye süreci devam ediyor. Irak'tan gelen Kerkük petrolünü Türkiye üstünden Ceyhan'dan dünyaya ihraç edeceğiz açıklaması da umutları artırıyor. Yani Türkiye ve Irak cephesi daha kolay tahkim edilecek gibi görünüyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yürüdüğümüz yolun zorlu olduğunun farkında ancak Türkiye tüm senaryoları da çalışıyor. Irak cephesinin tahkim edilmesiyle yönünü Suriye cephesine çevirecek gibi görünüyor.
İşte sınamalar da asıl bu cephede olacak.
PKK'nın Suriye kolu PYD'nin Elebaşı Ferhat Abdi Şahin'in son açıklaması bu açıdan üstünde durulması gereken satırlar içeriyor..
"Şam, hakiki entegrasyon için doğru adımlar atmazsa, çabalar başarılı olmaz" diyor.
Ağzındaki baklayı yavaş yavaş çıkarıyor.
ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack'ın yaptığı açıklamalara yanıt verirken, "Dürzi meselesinden, Alevi meselesinden, Kürt meselesinden sonra, merkezi olmayan bir Suriye olması gerektiği sonucuna vardığını umuyorum.' ifadesiyle adını koymadan özerklik adı altında ayrı yönetim istediğini söylüyor. İşaret ettiği tüm bu sorunlarda İsrail parmağı olduğunu da unutmamak gerekiyor. Yani siz konuşana değil, konuşturana bakın...
İsrail, Lübnan'ı silahsızlandırmaya, Hizbullah'ın elindeki tüm silahları merkezi hükümete terk etmeye çalışırken, Netanyahu Gazze'de tam işgal planları yaparken, PKK/PYD'ye belli ki Suriye'yi meşgul etme görevi verilmiş...
Terörist Elebaşı Şahin, düne kadar "Tek devlet, tek ülke, tek ordu" derken şimdi, "8 aylık süreç Suriye'nin kolay birlik olmayacağını göstermiştir. Suriye'deki tüm halklar anlaşmalılar, tüm grupların hakları Anayasada korunmalı ve ademi merkeziyetçi bir Suriye kurulmalıdır" diye konuşuyor. Belli ki birileri ağzına biber sürmüş söylemini hemen değiştirmiş.
Bu arada Suriye'de yıllar boyunca PYD zulmü altında inleyen Kürt Partisi ENKS'den de bir çağrı geldi. Şam yönetimine seslenen ENKS Sözcüsü Feysel Yusuf, 26 Nisan'daki "Kürt Birlik ve Ortak Duruş Konferansı" sonucu oluşturulan Kürt heyetinin, Suriye'deki Kürt halkının tek ve meşru temsilcisi olduğunu ve Şam'daki yeni yönetimin bu durumu dikkate alması gerektiğini ifade etti. Yani PYD elebaşına biz irademizi teslim etmiyoruz mesajını net bir şekilde verdi... Yani bu coğrafyanın evlatları olarak önümüzde umutlar, fırsatlar ve sınamalar var.

TRUMP'IN İMAJ EROZYONU
ABD Başkanı Trump seçimden çok güçlü çıktı.
Beklentiler büyüktü.
Yüksek perdeden konuşuyor.
Önemli vaatler veriyordu.
Ancak şişen egosu uzun süredir hava kaçırıyor.
Bilmiyorum farkında mı ama kendi imajıyla birlikte ABD'nin imajını da erozyona uğratıyor.
Rusya-Ukrayna Savaşı'nı 1 günde bitireceğini söyledi.
İşler daha da sarpa sardı.
Şimdilerde Rusya'yı nükleer denizaltılarla tehdit ediyor.
Ancak tehdidi ne kadar ciddiye alınıyor tartışılır.
Yani delidir ne yapsa yeridir diye bir söz var.
En son Beyaz Saray'ın çatısından poz verip, çatıya nükleer füze yerleştirmekten söz ediyordu.
ABD Lideri Trump'ın dış politikadaki savrulmaları bir çaresizlik, köşeye sıkışmışlık hali gibi...
Gazze'deki soykırıma, Netanyahu'nun katliamlarına, komşularına yönelik saldırılarına engel olamayan, son olarak Gazze'yi komple işgal planına sessiz kalan Trump gerçek anlamda zorda ve yalnız görünüyor.
Siyonist kuşatmayı yarabilecek mi sorusu artık daha güçlü soruluyor?
ABD'nin bu hali çok kutuplu dünya düzeni söylemlerini daha güçlü hale getiriyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Türkiye'yi bölgesinde kutupbaşı yapma mücadelesi bu açıdan da bakıldığında çok ama çok kıymetli görünüyor.
Takdir milletin elbette.

KENTSEL DÖNÜŞÜM AVUKATI
Hoca Nasreddin, damdan düşünce etrafına toplananlar "bana damdan düşen birini getirin" demiş.
Kentsel dönüşüm meselesinde de bunca zamandır konuyu takip ediyoruz. Konuklar ağırlıyor, haberler yapıyoruz. Ama damdan düşünce anlıyoruz ki aslında yapılacak başka işler de var. Bu yüzden sürece bir katkısı olur umuduyla "Kentsel Dönüşüm Avukatı" önerisini hem Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'a hem de Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum'a iletmek istiyorum.
Zira kat malikleri kendi haklarını korumakta, istenen vekaletnameleri, önlerine konulan sözleşmeleri okumakta, ayrıntılı olarak anlamakta zorlanıyor. Ayrıca müteahhitler sözleşmeye koymadıkları maddelerde ürün seçimi ya da malzeme kullanımı gibi her daim kendi lehlerine adım adım atıyor... Tüm bu süreçleri takip edecek, hukuki bilgisi olan birisine büyük ihtiyaç hissediliyor. Demem o ki her dönüşüm projesi için bir avukat ataması yapılsa, baro o avukat için bir rayiç bedel belirlese hem genç avukatlar için gelir kapısı olur, hem de kentsel dönüşüm için kafası karışık olan vatandaşların gönlü rahat olur.
Yani kazan kazan formülünü bir düşünmekte fayda var...