İsrail, 16 Temmuz sabahı Suriye'nin başkenti Şam'daki Genelkurmay Karargâhı ve Savunma Bakanlığı binalarına hava saldırısı düzenledi. Gerek zamanlaması gerekse gerekçesi açısından dikkat çekici olan bu operasyonun bahanesi ise Suriye'deki Dürziler.
Suriye'nin güneyindeki Süveyda vilayeti, Dürzi nüfusun yoğun yaşadığı bir bölge. Geçtiğimiz hafta bölgede Suriye rejimine bağlı milis güçlerle yerel Dürzi gruplar arasında çatışmalar yaşandı. İlk olarak 13 Temmuz'da başlayan çatışmalar, kısa sürede karşılıklı saldırılarla boyut değiştirdi.
İsrail'in Suriye'den dört parça devlet çıkarma planında en hassas alan Dürziler. Lübnan ve İsrail'de de yaşayan bu halkın vereceği karar Suriye'nin bütünlüğü için önemli.
İsrail, Dürzilerle uzun zamandır ilgileniyor. Hem kendi topraklarında yaşayan Dürziler hem de Suriye ve Lübnan'daki Dürzilerle kurulan sembolik yakınlık, Tel Aviv yönetimini bu meselede açık bir pozisyona itti. Başbakan Netanyahu ve Savunma Bakanı Yisrael Katz, saldırının "Dürzi sivillerin korunması" amacı taşıdığını duyurdu. İsrail'in esas hedefi ise çevresinde istikrarsız ve kaosla meşgul küçük devletler kurdurmak.
Güney Suriye'de Süveyda, Kunetra ve Dera yeni bir Lübnan olabilir mi? İsrail'in beklentisi bu yönde. Şam yönetimi karşı karşıya kaldığı durumu fark ederek önlem alabilecek mi göreceğiz.
Ancak bu müdahale, İsrail'in Suriye iç savaşındaki tarafsızlık ilkesini fiilen terk ettiği anlamına da geliyor. Daha önce İran'a ait üsleri hedef alan operasyonlarıyla sınırlı kalan İsrail hava saldırıları, bu kez doğrudan Suriye devletinin kalbini hedef aldı. Şam merkezli hedefler üzerinden verilen bu mesaj, sadece Esad rejimine değil; İran ve Hizbullah'a da gönderilmiş bir uyarı niteliğinde.
Süveyda'daki Dürziler arasında da bu süreçte görüş birliği yok. Bir kısım yerel lider, Şam yönetimiyle ateşkese sıcak bakarken; bazı etkili kanaat önderleri, Şam yönetimine karşı açıkça savaş çağrısı yaptı. Lübnanlı Dürzi siyasetçi Velid Canbolat ise İsrail'in bazı Dürzi unsurları kendi çıkarları için kullandığını öne sürerek dikkat çekici bir uyarıda bulundu. Suriyeli Dürzilerin genellikle kendilerini Suriye'ye ait hissettiğini biliyoruz ancak İsrail'in çok uzun zamandır bölgedeki halklara devlet kurma vaadi verdiğini de gayet iyi biliyoruz.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, saldırıların ardından acil oturum kararı aldı. Avrupa Birliği ve ABD temkinli açıklamalarla "gerilimin düşürülmesi" çağrısı yaptı. Türkiye, İran ve Arap Ligi ise İsrail'in saldırılarını kınadı.
İsrail'in "Dürzileri koruyoruz" mesajı Batı'da kısmen yankı bulsa da, bölge halkları arasında bunun bir örtülü genişleme stratejisi olabileceği endişesi ağır basıyor.
İsrail'in Şam'a doğrudan saldırısı, Suriye içindeki savaş dinamiklerine yeni bir katman ekledi. Şam yönetiminin etnik ya da mezhebi temizlik politikaları yürüttüğü yönündeki iddialar Batı medyasında güç kazanırken İsrail'in insani gerekçelerle müdahale ettiği yönündeki açıklamaları da sorgulanıyor. Dürziler ise bu iki kutbun arasında kalmış, kırılgan bir toplum olarak kaderlerini yeniden tayin etme arayışında.
Suriye'de SDG üzerinden kaos çıkaramayan İsrail, yapının YPG kısmıyla temasını kesmedi. Suriye'yi güneyde Dürziler kuzeydoğuda ise YPG ile kaosa sürükleme projesi devam ediyor.
Bölgedeki istikrarı isteyen tek adres Türkiye. Olası gelişmeleri hesap eden ve Öcalan formülünü işleten Ankara, İsrail yönetiminin saldırgan tutumunu nereye sıçratacağını da tahmin ediyor. Önümüzdeki saatler kritik gelişmelere gebe.