27 Nisan 2024 Cumartesi / 19 Sevval 1445

Osman Nuri Topbaş Hocaefendi'den açıklama

Osman Nuri Topbaş Hocaefendi hakkında yapılan yayınlarla ilgili bir açıklama yaptı.

2 Haziran 2014 Pazartesi 07:00 - Güncelleme:
Osman Nuri Topbaş Hocaefendi'den açıklama

İşte o açıklama;

Son zamanlarda şahsım hakkında yapılan birtakım aşırı iltifatlarla dolu, şiir ve ilâhilerle süslenmiş, çeşitli resim, slayt ve videolar internette yayınlanıp yayılmaktadır.

İyi niyetle de yapılmış olsa, bu tür aşın iltifat ihtiva eden yayınları asla tasvip etmediğimin, bunlara hiçbir şekilde izin ve rızam olmadığının, o yayınlarda ifade edilen aşırı yüceltmelerle uzaktan-yakından bir alâkamın bulunmadığının, siz kardeşlerim tarafından bilinmesini arzu ederim.

Ne İslâm ahlâkının ne de tasavvufî âdabın hiçbir şekilde tasvip etmeyeceği; gurur, kibir ve şöhrete zemin hazırlayan ve reklâm edercesine yapılan bu tür Övgü ve yüceltmelerden rahatsız olduğumu, Kur'ân ve Sünnet ölçüleri dışına taşan her şey gibi, şahsıma gösterilen "aşırı muhabbet ve hürmeti" de son derece mahzurlu bulduğumu, tekrar ve açıkça ilan ederim.

Bu tip yayınların yapılmamasını, yapılmış olanların da en kısa zamanda yayından kaldırılmasını hassaten rica ederim.

En büyük rehberimiz ve mürşidimiz Peygamber Efendimiz -Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem- kâinatın medâr-ı iftiharı olmasına rağmen "Lâ fahra/övünmek yok" buyururken, O'nun âciz bir ümmeti olmaya gayret eden bizler de lâyık olmadığımız bu nevî iltifatlardan Cenâb-ı Hakk'a sığınırız.

Ayrıca çeşitli ders, seminer ve sohbetler vesilesiyle şahsımdan nakledilenleri kendilerinin anlamak istedikleri şekilde yansıtıp sonra da şahsıma izafe edildiğine de zaman zaman şahit olmaktayız. Bunun yanında, haberimiz ve iznimiz olmadan adımıza internet siteleri ve hesapları açarak buradan kontrolsüz birtakım yayınlar yapıldığını da üzülerek görmekteyiz. Biz bu yayınlardan da tamamen uzağız. Bu tür yayınlar, yolumuzun istikâmetine de zarar verebileceği için, bunun vebalini düşünerek dikkatli olunmasını rica ederim.

İigi duyanlar için, internette şahsımla ilgili resmi site ve adreslerimin bulunduğunu hatırlatır

(www.osmannuritopbasxom, www.facebook.com/OsmanNuriTopbas, www.twitter.com/osmannuritopbas),   bunlar   dışındaki   kaynaklarda yayınlanan şahsımla ilgili beyanlara ihtiyaca, yaklaşılmasını ve ancak

kendi resmî internet adreslerimden yayınlanan beyanlara îtibar olunmasını rica ederim.

Diğer taraftan, mensubu bulunduğu manevî yola duyduğu muhabbette aşırıya kaçarak "kendi yolunun en günahkârının bile, o yola mensup olmayan kırk kişiye şefaat edeceği, âhirette kendi mürşidinin eteğine tutunanların doğrudan Cennete gidecekleri,, şeklinde, şer'î esaslarla asla telif edilemeyecek tarzda, asılsız, mesnedsiz, hezeyana dönüşmüş heyecan taşkınlıklarına da -az da olsa- maalesef rastlamaktayız.

Evvelâ şunu ifâde edelim ki, şefaat haktır. Rabbimiz dilerse, dilediği kullarına bu salâhiyeti bahşedebilir. Lâkin kimin kime şefaat edeceği, ancak Rabbimiz'in bileceği bir husustur. Ayet-i kerîmede buyrulduğu üzere;

"...İzni olmadan O'nun katında kim şefaat edebilir?.." (el-Bakara,

255)

Dolayısıyla sâlih kullara duyduğumuz hürmet, muhabbet ve hüsn-i zannı, şer'î bir nass kat'iyyetinde görmek, kişiye manen zarar vermekten başka bir şeye yaramaz.

Unutmayalım ki bu imtihan âlemine hiçbirimiz birbirimize karşı övünmek için gelmedik. Cenâb-ı Hak, razı olduğu kullarının vasıflarını beyân ederken;

"Rahmân'ın (has) kullan onlardır ki, yeryüzünde tevâzû ile yürürler..." (el-Furkân, 63) buyurmaktadır.

Bir başka âyet-i kerîmede de;

"Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma!.."(el-İsrâ, 37) ikâzında bulunmaktadır.

Hepimiz; hiçlik, yokluk, fânilik ve acziyetimizi idrâk ederek Rabbimiz'e kulluğumuzu izhâr etmek üzere bu dünyaya gönderildik. Bu fânî âlemde en büyük paye, Hakk'a kul olabilmektir. Hepimiz, hatâsıyla-sevâbıyîa, âciz birer kuluz. Akıbetimiz hakkında da elimizden gelen bütün gayreti gösterdikten sonra, yalnızca Rabbimiz'in rahmet, mağfiret, lütuf ve inayetine sığınırız.

Bu hususta, asr~ı saadette yaşanmış şu hâdiseden çıkan dersi, hepimiz mühim bir hayat düsturu edinmeliyiz:

Sahabenin meşhur zâhid ve âbidlerinden biri olan Osman bin Maz'ûn -Radıyallâhıı Ânh-, Medîne'deÜmmü'l-AIâ isminde bir kadının evinde vefat etmişti. Bu kadın:

"-Ey Osman, şehâdet ederim ki şu anda Allah Teâlâ sana ikram etmektedir.'1 dedi.

Rasûlullah -Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem- Efendimiz müdâhale ederek: "—Allah 'ın ona ikram ettiğini nereden biliyorsun? " buyurdu. Kadın: "-Bilmiyorum vallahi!1' deyince Allah Rasûlü -Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem- şöyle buyurdu:

"-Bakın, Osman vefat etmiştir. Ben şahsen onun için Allah1 tan hayır umul etmekteyim. Fakat ben peygamber olduğum hâlde, bana ve size ne yapılacağını (yani başımızdan ne gibi hâller geçeceğini) bilmiyorum. "

Ümmü'l-Alâ dev ki:

"Vallahi, bu hâdiseden sonra hiç kimse(nin hâli ve istikbâli) hakkında bir şey söylemedim." (Buhârî, Tâbîr, 27)

Bizler de dâima acziyetimizi itiraf ederek Yûsuf -Aleyhisselâm-'m şu duâsıyla Rabbimiz'in rahmetine iltica etmeliyiz:

 

"...(Ey Rabbim!) Beni müslüman olarak vefat ettir ve beni sâlihler arasına kat!" (Yûsuf, 101)

Cenâb-ı Hak lûtf u keremiyle akıbetimizi hayreylesin. Amîn!..
 

Osman Nuri TOPBAŞ