Yazar, şair, münevver ve mütefekkir Yavuz Bülent Bâkiler de iki gün önce Hakk'a yürüdü.
Türkçeyi doğru kullanma konusunda aşırı hassas olan Bâkiler, yıllar önce 'Sözün Doğrusu' adıyla yaptığı TV programında kelimelerin nasıl doğru kullanılacağını topluma öğretmeye çalışmıştı.
O dönemde hakkında bir yazı da kaleme almış ve yayınlamıştım.
1936 senesinde Sivas'ta dünyaya gelen Bâkiler, o dönemi o akıcı üslubuyla aktarırken Anadolu insanının çektiği çileyi ve sabrı bize bir kez daha hatırlatıyordu.
Hukuk okumuş avukatlığı meslek olarak seçmişti ama o hukukçu kimliğinden ziyade şair, gazeteci, radyo ve televizyon programcısı, münevver(aydın) ve mütefekkir (düşünür) olarak tanınmıştır.
"Harman", "Yalnızlık", "Duvak" ve "Seninle"nin de aralarında bulunduğu çok sayıda şiir kitabı ile XX. yüzyıl Türk edebiyatının meşhur şairlerindendir dersek abartmış olmayız.
Benim en fazla beğendiğim yönü ise bir mütefekkir ve münevver olarak gerçekleri eğip bükmeden cesaretle haykırabilmesidir.
Kendi kültürüne sahip çıkabilen gerçek bir münevverdi.
Bu özelliği sebebiyle 2022 yılında Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü 'ne layık görülmüştü.
Son yıllarda topluma unutturulan âlemin kapısını dozu artan bir tempo ile aralamaya çalıştı.
Resmi ideolojiye karşı bilgi ve belgeye dayalı eleştiriler getiren merhumla fikri akrabalık dışında bir yakınlığımız olmadı ama onu her dinleyip okuduğumda kendime daha yakın hissettim.
Yeni kuşaklara baktığımızda resmi ideolojinin yalanlarıyla zehirlenen beyinlere hitap edecek Bâkiler benzeri mütefekkir ve münevverlere ihtiyacımızın her zamankinden daha fazla olduğunu görüyorum.
Sosyal medyada kendisiyle yapılmış çok sayıda mülakat ve kayıt var.
TRT 1 de Pelin Çift'in programındaki Kur'an-ı Kerim'in Türkçeye çevrilmesi hususundaki ifadesi dinlenmesi gerekenlerden biridir.
Değerli kardeşim Recep Garip beyin Diyanet tv'de yaptığı Kahve Bahane sohbeti de Bâkiler'in hayatını özetleyen önemli kayıtlardan bir diğeridir.
Geçen sene sosyal medyada vefat ettiğine dair bir haber okumuş üzülmüştüm.
O haberden bir müddet sonra TPB İstanbul Şubesi'nin Göztepe Özgürlük Parkı'nın bitişiğindeki merkezden çıktığımda şaşırdım. Bâkiler karşımda duruyordu. Bâkiler'in ikiz kardeşidir herhalde diyerek bozuntuya vermeden ayaküstü sohbet ettik.
Sonra döndüm sordum soruşturdum onun Bâkiler olduğunu öğrendim. Vefat haberi asılsızmış meğer, sevindim.
11 Haziran 2025 tarihinde telefonum çaldığında telefonun öteki ucunda Bakiler'in refikay-ı hayatı Ayşe Hanım vardı.
Yavuz Bülent Bey'in yaşının ilerlediğini, zaman zaman hafıza kaybı yaşadığını ve bakımının hayli zorlaştığını, kendisine iyi bakılacak kaliteli bir huzurevine yatırmak istediklerini ama mali imkânlarının el vermediğini devlet huzurevlerinde de yer bulmak zor olduğunu dolayısıyla benden yardımcı olmamı istedi.
Hemen İstanbul Valimiz Davut Gül Bey'i durumdan haberdar ettim.
Vali Bey ertesi gün gerekeni yaptı ve İstanbul'un en kaliteli huzurevlerinden birine yatırarak masraflarını da üstlendi.
Ayşe Hanım ara sıra durumundan beni haberdar ediyordu.
26 Eylül Cuma günü arayarak Bâkiler'in durumunun ağırlaştığını ve yoğun bakıma kaldırıldığını haber verdi.
27 Eylül Cumartesi günü sabah arayarak acı haberi verdi.
انا لله وانا اليه رجعون İnna lillahi ve inna ileyhi raciun.
Bir yıldız daha kaydı semamızdan!
Türkiye'nin başı sağ olsun!
Yakınlarına ecr-i azım ve sabr-ı cemil diliyorum.
Mekânı cennet olsun!
Bâkiler gibi Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü'ne layık görülen önemli bir fikir kültür adamına gereken ilgiyi göstermekte tereddüt etmeyerek, vakit geçirmeden sahip çıkan vali Davut Gül Bey'e ne kadar teşekkür etsek azdır.
Allah emsallerini artırsın!