10 Mayıs 2024 Cuma / 3 Zilkade 1445

Türkiye’den çalınan eserlerle sergi açıyorlar

Troya Antik Kenti’nden çalınan ve 1868’de Alman arkeolog Heinrich Schliemann tarafından yurt dışına kaçırılan eserler, British Museum’daki ‘Troy: Mit ve Gerçek’ adlı sergide yer aldı.  

21 Kasım 2019 Perşembe 07:00 - Güncelleme:
Türkiye’den çalınan eserlerle sergi açıyorlar

British Museum’da beş bin yıllık geçmişe sahip Troya Antik Kenti’nden çalınan eserlerin de içinde yer aldığı özel bir sergi bugün ziyaretçilerle buluşacak. İngiltere’nin başkenti Londra’daki müzede bugünden itibaren özel bir salonda gezilebilecek olan “Troy: Mit ve Gerçek” adlı sergide yaklaşık 300 eser yer alıyor. 1868’den itibaren Alman tüccar ve amatör arkeolog Heinrich Schliemann’ın üç parti halinde yurt dışına kaçırdığı eserlerin bulundukları ülkelerden toparlanarak bir araya getirildiği sergide, Troya gerçek ve efsanevi yönleriyle anlatılıyor. Berlin Müzesi, Ashmolean Müzesi ve Danimarka Ulusal Müzesi’nden getirilen eserler arasında, çömlekler, gümüş kaplar, bronz silahlar, heykeller ve lahitler bulunuyor. 

TROYA HAZİNESİ YOK 

Ancak sergide 5 bin yıllık antik kentten kaçırılan ve şu anda Moskova’daki Puşkin Müzesi’nde sergilenen altın Troya Hazineleri’nin orijinalleri yerine sadece iki takının 19. yüzyılda yapılan imitasyonuna yer veriliyor. Homeros’un ünlü İlyada ve Odysseia destanlarına konu olan ve Çanakkale sınırları içinde bulunan kente ve yaşanan savaşa ilişkin Roma İmparatorluğu ve sonrasındaki dönemlerde yapılan eserler de sergide görülebiliyor. Serginin küratörlerinden Lesley Fitton, Schliemann’ın eserleri bulduğu zaman Troy antik kentinden gizlice çıkarıp Yunanistan’a götürmesinin yanlışlığına işaret etti: “Eserler Atina’daydı, ölümünün ardından aralarında sergide gördüğünüz çömleklerin de olduğu büyük bir koleksiyon bıraktı ve bunlar Almanya’ya bağışlandı. İkinci Dünya Savaşı’nın sonunda Rus askerleri Berlin’e girdiğinde altın bazı parçalar, mücevherler Moskova’ya götürüldü. Önce kayboldu, 90’larda yeniden ortaya çıktı. Bu eserlerin nerede olması gerektiği konusunda oldukça karmaşık etik bir soru var ortada.”