29 Nisan 2024 Pazartesi / 21 Sevval 1445

İslam dünyasının umudu Türkiye

ADEM ÖZKÖSE: “HER GİTTİĞİM İSLAM ÜLKESİNDE BİZZAT TÜRKİYE’NİN NASIL BİR UMUT OLDUĞUNA ŞAHİD OLDUM. TÜRKİYE BUGÜN ÜMMET-İ MUHAMMED’E YENİ BİR İSLAM DÜNYASI KURMA YOLUNDA ROL MODEL OLUYOR.”

HALE KAPLAN ÖZ8 Eylül 2016 Perşembe 07:00 - Güncelleme:
İslam dünyasının umudu Türkiye

Fotoğraf makinesini silah sanan Gazzeli küçük kız, kanas tabelalarıyla meşhur Halep, “Hesabınız Davos’ta ödendi” diyen Filistinli lokanta sahibi... Adem Özköse’nin İslam coğrafyasında tuttuğu günlükler bir kitap halinde şimdi. Rotamız Alem-i İslam, hem bu coğrafyayı kültürel zenginlikleriyle tanımak hem de yaşanan büyük acıya şahitlik etmek için okunması gereken bir kitap.

- Dünyanın farklı yerlerinde özgürlük mücadelesi veren Müslümanların acılarına odaklanıyorsunuz kitabınızda. Seyahatlerinizde sizi en derinden etkileyen coğrafya hangisiydi?

Yol bir öğretmendir. İnsan seyahat ettikçe öğrenir, öğrendikçe keşfeder. Keşfettikçe de evrene, varlığa, hayata, tarihe, coğrafyaya, siyasete hatta kendine bakışı değişir.Yolculuk insana yoğun şekilde yaşanmışlık hissi veriyor. Bundan dolayı gittiğim her coğrafyanın iç dünyamda farklı bir yeri, anlamı vardır. Fakat Filistin ve Afganistan’da yaşadıklarım, Güney Lübnan’daki savaş,  Halep’te bombalar altında geçirdiğim günler, şahit olduğum ölümler, çocukların korku dolu bakışları bunlar benim için gerçekten unutulmazdı.

- Her yolculuktan zihninize yerleşen değerli kareler vardır muhakkak. Fakat hikâyesiyle bir filme dönüşen o değerli kareyi sormak istiyorum.

İsrail’in 2008 yılında Gazze’ye yönelik düzenlediği 22 günlük saldırıda savaş birkaç gün önce bitmişti. Fotoğraf çekmek ve insanlarla sohbet etmek için Gazze sokaklarında dolaşıyordum. Bir ara gözlerim kumlar üzerinde neşeyle oynayan bir grup çocuğa takıldı. Çocuklara doğru yöneldim ve fotoğraf makinemi çantamdan çıkardım.Tam bu sırada 4-5 yaşlarındaki bir kız çocuğu ile göz göze geldik. Yüzü korkudan sapsarı kesilen çocuk birden “Anne Anne!” diye bağırarak koşmaya başladı. Küçük kız koşarken iki kulağını da parmaklarıyla kapatmaya çalışıyordu. Ben fotoğraf makinemi geri çantamın içine yerleştirmeye çalışırken küçük kız Gazze’nin daracık sokaklarında kayboldu. 10-15 saniye olduğum yerde donup kaldım. Küçük kızın günlerce süren bombardımanın ve kurşun seslerinin etkisiyle fotoğraf makinemi silah sandığını ve o berbat sesleri bir daha duymamak için kulaklarını kapadığını fark ettim. Fotoğraf makinemi silah sanıp korkuya kapılan Gazzeli küçük kızın o hali öyle bir etkileyici kareydi ki bunu anlatması hiç de kolay değil.

- Halep’e dair yazdıklarınız tüyler ürpertici. Trafik tabelasından çok kanas tabelası gördüğünüzü anlatıyorsunuz. Bu trajedinin büyüklüğünü anlatmak için yeterli elbette fakat bugün itibariyle ne söylemek istersiniz Suriye’deki duruma dair?

Ben Suriye’de yaşananlara bu denli siyasi bakılmasını doğru bulmuyorum. Ortada büyük bir acı var. Eğer bir kalbiniz varsa bu büyük acıya ancak vicdani bakabilirsiniz. Müslümanlık da aslında bir vicdan işidir. Biz adaletin değil; gücün, zorbalığın hâkim olduğu bu acımasız dünyanın vicdanı olmak zorundayız. Sadece Müslümanların değil; kim olursa olsun tüm insanların mağduriyetleri bizi rahatsız edip harekete geçirmeli. Suriye devrimi zulme, adaletsizliğe, yıllar süren dışlanmışlığa karşı başlayan bir halk devrimiydi.  Reform talebiyle sokağa çıkan halka rejimin şiddetle karşılık vermesi isyanı daha da büyüttü. Batılı devletler ikircikli, samimiyetsiz davranarak Suriye’deki krizin daha da büyümesinin önünü açtı. İşin içine İran ve Rusya da dahil olunca ortaya müthiş bir kaos ve trajedi çıktı. Sonunda tüm dünya Suriye’de sınıfta kaldı. Burada en vicdanlı tavrı Türkiye ortaya koymuştur. Türkiye hem siyasi yönetimi hem de halkıyla Suriye konusunda insanlığın vicdanı olmuştur.

- Kitapta Bahaddin Yıldız’a da büyük bir selam var. “Anlat bakalım Müslümanlar ne durumdalar” diyen kim var şimdi?

Hayatımda tanıdığım en güzel insanlardan, en harbi adamlarından biriydi Bahaddin Yıldız... Bir üniversiteydi o biz gençler için. Dava, mücadele, sabır ve aşk üniversitesi... Vefalı, tevazulu, ümmetin derdiyle dertlenen, mazlumlara, yoksullara yüreğini açan,  garibanlara sığınak olan bir mücahitti Bahaddin ağabey... Tanıştığı, sohbet ettiği herkesin üzerinde hasbiliği, içtenliği ve insanlığıyla silinmeyecek izler bıraktı... Hakan Albayrak, Bülent Yıldırım, Rıdvan Kaya ve Serdar Çam ağabeyin ümmet duyarlılıklarını, içtenliklerini Bahaddin Yıldız’a benzetiyorum. Hayatımda bu tür insanlar olduğu için de oldukça mutluyum.

- Ehl-i küfrün Mısır’da, Suriye’de, Bangladeş’te Doğu Türkistan’daki farklı biçimlerinden söz ediyorsunuz. Türkiye’de de FETÖ olarak yüzünü gösterdi ve bu topraklarda da elim bir mücadele var. İslam coğrafyasının Türkiye’ye nasıl baktığını ve ne görmek istediğini nasıl özetlersiniz?

Bir tespih düşünün. Bu tespihin imamesi, gök kubbesi Türkiye’dir. Tespihin etrafındaki tek tek taneler ise tüm İslam ülkeleridir. İmame ayağa kalktığı andan itibaren kısa zamanda  tespihin taneleri imamenin etrafında toplanmaya başlayacaktır. Her gittiğim İslam ülkesinde bizzat Türkiye’nin nasıl bir umut olduğuna şahid oldum. Türkiye bugün Ümmet-i Muhammed’e yeni bir İslam dünyası kurma yolunda rol model oluyor. Müslümanlara, mazlumlara adeta ağabeylik yapıyor. Türkiye’nin tabii ki eksikleri de var. Bu eksikleri gidermekse hep olumsuzlukları konuşmaktan ziyade  proje üretmekten, sorumluluk almaktan geçiyor. İçinden geçtiğimiz bu önemli kavşakta tarih hepimizi tekrar göreve çağırıyor. Dönem tarihin kapılarını yeniden çalma,  Anadolu’nun, milletimizin yüzyıldır süren direnişini dirilişe çevirme dönemidir.

- Filipinlerin başkenti Manila’daki lokantada yaşadığınız kitabın en etkileyici bölümlerinden...

Manila’da girdiğimiz bir lokantada yemek sonrası hesabı ödemek isteyince “sizin hesap Davos’ta ödendi,  sizden tek isteğim Erdoğan’a sahip çıkmanızdır” diyen Filistinli lokanta sahibi bana seyahatlerimin en güzel hediyelerinden biriydi. Erdoğan bugün İslam dünyasının sokaklarında bir kahramandır, umuttur. Böyle bir kahramanla aynı dönemde yaşamak, yönettiği ülkenin vatandaşı olmak bana onur ve gurur veriyor. 

- Müslümanların karşı karşıya oldukları en önemli sorun nedir bugün sizce?

İslam dünyası şu an bir yol ayrımında.  Farklı coğrafyalardaki Müslüman entelektüeller, siyasi liderler bir çıkış arayışı içerisindeler. Bir taraftan büyük acılar yaşıyoruz diğer taraftan da bu böyle gitmemeli, “artık yeter” itirazları yükseliyor. Ben bu durumun Müslüman halklara yeni kapılar açacağını düşünüyorum. Büyük krizler aynı zamanda büyük imkânlara, çözüm yollarına da gebedir. Tarih boyunca hep böyle olmuştur. Büyük bir zihinsel, kültürel, siyasal dönüşüme ihtiyacımız var. Bunun için de kendi tarihimize, medeniyet değerlerimize, kültürel zenginliğimize dönmeliyiz, yürüyüşümüzü oradan başlatmalıyız diye düşünüyorum. Çünkü okun ileriye gitmesi için her şeyden önce iyice geri çekilmesi, gerdirilmesi gerekir.