Yarım asırdan fazla bir süredir Osmanlı /Türkiye hakkında yazmış olduğu, kitap ve makalelerle uluslararası akademik camiada saygın bir yere sahip olan Kemal H. Karpat’ın “mesleki hayatı boyunca zihninde yoğurduğu” eseri olarak ifade ettiği İslâm’ın Siyasallaşması adlı kitabının 5.baskısı Timaş Yayınları tarafından yapıldı. Yazar, İslâm’ın Siyasallaşması’nı akademik kariyerinin başından itibaren yazmayı düşündüğünü ancak o yıllarda gerek konu ile ilgili sahip olduğu kaynakların yetersizliği, gerekse bu konuda yapılmış çalışmaların içine düştükleri “yaklaşım ve metodoloji” yanlışlığına düşmemek için yazmayı tehir ettiğini belirtiyor. Kemal H. Karpat’ın akademik çalışmaları büyük oranda Tanzimat sonrası Osmanlı’nın /Türkiye’nin siyasal ve sosyal tarihiyle ilgili. Akademisyen olarak böyle bir tercihte bulunmasının nedeni olarak Kemal H. Kapat’ın yaşam öyküsünün etkili olduğunu söylemek biraz iddialı mı olur, bilemiyorum. Ancak göz ardı edilmemesi gereken Karpat’ın kişisel yaşam öyküsünde, Tanzimat sonrası Osmanlı Devleti’nin siyasal ve sosyal yaşamında başat rol oynayan dinamikleri barındırmasıdır.
MODERNLEŞME VE İSLAM
İslâm’ın Siyasallaşması kitabının alt başlığı Osmanlı Devleti’nin Son Döneminde Kimlik, Devlet, İnanç ve Cemaatin Yeniden Yapılandırılması. Giriş hariç on yedi bölümden oluşan kitapta yazar Tanzimat sonrası “Osmanlı Devleti’nin özünü ve kimliğini muhafaza ederek nasıl modernleştiğini (değiştiğini)” ele alıyor. Karpat kitabın üst başlığında yer alan siyasallaşma terimine bugün yaygın kullanılan anlamından farklı bir anlam getiriyor. İslam’ın siyasallaşması yazara göre İslam’ın “siyasete ve parti kavgalarına alet olması değil, geniş halk kitleri tarafından benimsenen İslam’ın toplumu, sosyal, ekonomik, kültürel ve diğer açılardan etkileyen maddi güçlere ahlaki, manevi ve tarihsel bir boyut” kazandırmasıdır.
Karpat, Türkiye’de hâkim görüşün aksine İslam’ın modernleşme karşısında olmadığı, hatta onun yardımcısı ve kolaylaştırıcısı olduğunu gündeme getiriyor kitabında. Özellikle de İslam’ın, devletin bürokrasi eliyle yürüttüğü tepeden inmeci modernleşme anlayışına karşı, toplumun bünyesinde barındırdığı manevi değerler sayesinde kendi özüne ve ruhuna uygun bir modernleşmeyi sağladığını ifade ediyor. Bu yaklaşımıyla Karpat, tepeden inmeci modernleşme taraftarlarının, paradigmalarının başarısızlığını İslam’a yüklemelerini boşa çıkarmış oluyor. Yazara göre, İslam ile modernleşme arasında bir çatışmanın olduğunu ileri sürmek “modernleşmeyi yaratan ve İslam’ın içinde bulunduğu sosyo-politik ortamı değiştiren ekonomik, politik, kültürel ve uluslararası şartların” etkisini göz ardı etmek anlamına geliyor. Karpat, bu nedenle Osmanlı modernleşmesinde uluslararası olaylar kadar, iç dinamiklerin de etkili olduğu görüşüne sahip. İç dinamikler içerisinde de dini uyanış hareketlerinin ayrı bir yeri olduğunu ve “dini uyanış hareketlerinin yol açtığı aşağıdan gelen devrim dikkate alınmadıkça” Osmanlı modernleşmesinin açıklanamayacağını ileri sürüyor.
Yazar, Osmanlı Devleti’nde /İslam dünyasında dini uyanış hareketlerinin ortaya çıkmasında, kapitalizm yükselişi ve Avrupalı devletlerin gerek hammadde kaynakları gerekse de pazarlar bulmak amacıyla Müslümanların topraklarını işgal etmelerinin büyük payı olduğunu belirtiyor. Ancak, bu etkilerle ortaya çıkan dini uyanış hareketleri Osmanlı Devleti ve bağımsızlığını korumuş olan diğer Müslüman hükümetlerin, Avrupalı devletlerinin işgaline karşı dirençlerinde önemli dayanakları oldu. Karpat, dini uyanış hareketleri içerisinde önemli olarak Seyyid Ahmet Barelvi (Hindistan),Nakşibendiyye-Müridiyye (Kafkasya ve Osmanlı) ve Senusilik’i (Kuzey Afrika) sayar. Uyanış hareketleri Pan-İslamcı bir birlik hedefi yerine genelde çıktıkları ülkenin yabancılar tarafından işgal edilmesine karşı çıkmış olmalarına rağmen, Ruslar ve İngilizler uyanış hareketlerinin pan-İslamcı bir birliği hedefledikleri endişesini taşımışlardı. Yazar, uyanış hareketlerinin yabancı işgaline tepki ile sınırlı kalmadıklarını, Müslüman hükümetlerin mutlakıyetçiliklerini eleştirdikleri ve zaman zaman da alt sınıfların taleplerini üst makamlara aktarmakta aracılık görevini yerine getirdiklerini belirtiyor.
OSMANLI’DAN BUGÜNE ORTA SINIF
Osmanlı Devleti’nin modernleşmesinde yazara göre ikinci önemli unsur da yeni orta sınıfların çıkışı. Karpat’ın orta sınıfı tanımı, gayrımüslimlerin oluşturduğu ticaret burjuvazisini ve devlet etrafında oluşan bürokratları kapsamıyor. Ayrıca, Osmanlı yeni orta sınıfı Marksist anlamda bir sınıfta değildir. Bunlar dini uyanış hareketleri sayesinde dini bilinçleri güçlü, iktisadi olarak da liberal bir zihniyete sahipler ve tarımla uğraşıyorlardı. Yeni orta sınıfın gelişmesinde miri toprakların tedricen özel mülk haline gelmesi ve vakıflara ait mülklerin de devletin fiili denetimine girmesinin payı büyük. Yazar, yeni orta sınıfın II. Abdülhamid dönemindeki eğitim, basın ve iletişim alanındaki gelişmeler sayesinde daha etkin hale geldiğini, ayrıca kendilerini destekleyecek entelektüel ve politik bir tabana da sahip olmalarının yolunun açıldığını belirtiyor. Kemal Karpat’ın yeni orta sınıfının Osmanlı’da olduğu gibi Cumhuriyet dönemindeki siyasal ve sosyal değişimlerdeki payları da yadsınamaz. Yeni orta sınıfının mensupları Türkiye’de kendilerini DP, AP, Özal’ın ANAP’ı ve AK Parti çatısı altında yer bulmuşlar ve bir nev’i Osmanlı’da olduğu gibi İslam’la çatışmayıp aksine ondan destek alarak modernleşmeye devam etmişlerdir.
Sonuç olarak İslâm’ın Siyasallaşması kitabı günümüz Türkiye’sinde devam eden değişimlerin, Tanzimat sonrasında ki Osmanlı değişiminin dinamikleri ile aynı olduğunu anlatmaktır. Aradaki fark ise bir yaşarken önünde tecrübesinden istifade edeceği bir modele sahip değilken, diğeri ise örnek alacağı bir tecrübeye sahiptir. Yazımı kitabın yazarın bir cümlesiyle son bitiriyorum; “Bir insan kendi toplumunu ne kadar iyi anlarsa, onu ne kadar benimserse, o zaman diğer kültürleri de o derece anlar, ancak bu sayede kendi benliğini kuvvetlendirir.”
İslam’ın Siyasallaşması
Kemal H. Karpat
Timaş Yayınları