29 Nisan 2024 Pazartesi / 21 Sevval 1445

Ümit’i kuramsal okuma deneyimi

ONUR BİLGE KULA, AHMET ÜMİT’İN ÖZELLİKLE ÜÇ ROMANINDAN (ELVEDA GÜZEL VATANIM, BEYOĞLU’NUN EN GÜZEL ABİSİ VE SULTANI ÖLDÜRMEK) YOLA ÇIKARAK BİZLERE KURAMSAL ANLAMDA ÇİZDİĞİ SINIRLARDAN GEÇEREK ROMANLARIN YELPAZELERİNİ AÇIYOR.

ÖMER HEPBİLDİ14 Temmuz 2016 Perşembe 07:00 - Güncelleme:
Ümit’i kuramsal okuma deneyimi

Öncelikle yapıt ve tanım sözcüklerinin sözlük anlamlarına bir bakalım. Türk Dil Kurumu, “Bir emek sonucunda ortaya konulan ürün, eser” diye açıklıyor yapıt sözcüğünü. Tanım sözcüğü ise, “Bir kavramın niteliklerini eksiksiz olarak belirtme veya açıklama, tarif” diye açıklanıyor. Her şeyin tanımı bir şekilde mümkün. Ama yazara ve onun yapıtlarına “Nasıl okunabilir?” sorusuyla yaklaşmak kolay bir iş değil. Hele ki Ahmet Ümit gibi velut bir yazar için bunu uygulamak epeyce emek isteyen bir uğraş haline geliyor ister istemez.

Yakın zamanda Everest Yayınları tarafından yayımlanan Yazınsal Yapıt ve Ahmet Ümit Nasıl Okunabilir? kitabı Onur Bilge Kula imzası taşıyor ve Ahmet Ümit’in özellikle üç romanından (Elveda Güzel Vatanım, Beyoğlu’nun En Güzel Abisi ve Sultanı Öldürmek) yola çıkarak bizlere hem kuramsal anlamda çizdiği sınırlardan geçerek romanların yelpazelerini açıyor hem de yazarın eserlerinde okurun, anlatının sürükleyiciliğinden dolayı, gözünden kaçan şeyleri gösteriyor. Bu açıdan bakıldığında romanın tür ve içerik olarak parça parça edildiğinde bile nasıl bütünlüğünden hiçbir şey kaybetmediğini görüyoruz.

DİLSEL ESTETİK 

Onur Bilge Kula, kitabın girişinde yazmış olduğu Önsöz’de Ahmet Ümit’in romanlarını temel almasının birçok nedeni olduğunu bunlardan öne çıkanlarını şöyle sıralayabileceğini belirtiyor: “Kanımca, Ahmet Ümit’in yazınsal üretiminin en belirgin ve bir edebiyat bilimci olarak beni en fazla ilgilendiren özelliği, sanatsal/yazınsal olanı, yüksek bir estetik duyarlılıkla belirleme ve anlatılaştırma yetkinliğidir. Anlatılaştırma yetkinliği, dilsel malzemeyi estetikleştirme yetkinliğidir; Türkçeyi edebiyat dili düzeyine çıkarma ve üretkenleştirmedir. Ülkemizde en fazla okunan yazarlar arasında yer alan Ahmet Ümit’in yazınsal yaratımının bir başka çekici yönü, romanlaştırdığı yazınsal malzeme ve izleklerin, tekil bireyleri ve toplumu yakından ilgilendirmesi ve böylece onların estetik ve düşünsel açıdan eleştirel sorgulama etkinliğine girmelerini özendirmesidir.”

Dört bölümden oluşuyor kitap: Yazınsal Yapıt Nasıl Oluşturulur?, Lukacs ve ‘Tarihseli’Anlatılaştırma, Ahmet Ümit Romanı Nasıl Okunabilir? ve son olarak da IV. Ahmet Ümit ile Sanat, Edebiyat ve "Elveda Güzel Vatanım" Romanına İlişkin Söyleşi. Ahmet Ümit okurlarının merakla edineceği bu kitapta esasen onların ilgisini çekecek olan üçüncü ve dördüncü bölümdür ama bunun öncesinde yer alan yüz küsur sayfada yazar, kitabı yazma sebebi olan Ahmet Ümit romanlarını irdelemeye zemin hazırlıyor ve belki de okurun birçok kaynaktan edineceği bilgi ve altyapıyı tane tane seçip bizlere sunuyor. Terimsel ve akademik bazı kelimeler okumayı yavaşlatsa da kitabın bütününe bakıldığında herkes için kitaplığında uzun yıllar kaynak olacak bir çalışma olduğu rahatlıkla görülecektir.

KARMAŞIK RUH HALİ 

Kitabın son kısmında Ahmet Ümit ile yapılan uzunca bir söyleşi de zevkle okunacaktır. Oradan ufak bir alıntı yapmak isterim. “Elveda Güzel Vatanım romanının kahramanlarının ezici çoğunluğu, toplumun üst katmanlarındandır; ancak bu kahramanların yaşadıkları olaylar, halkın yazgısını dolaysız olarak belirlemiştir. Halktan olmayan, ancak halkın yazgısını belirleyen insanların rüzgârlı yaşamı, sizin için bulunmaz bir yazınsal malzeme olmalı. Konuyu biraz açar mısınız?” sorusuna şu cevabı veriyor Ahmet Ümit: “Hegel’in hayatı çözümlemek için uyguladığı diyalektik yöntem, edebiyatta da geçerlidir. Her süreç birbiriyle çatışan çelişkilerden oluşur, o süreci anlamının tek yolu bu çatışmaya taraf olanların ruh hâlini anlamaktan geçer. İttihatçıların ruh hâli oldukça karmaşıktı. Aslında hepsi saraya ve monarşiye karşıydı; ama öte yandan aristokrasiye karşı bir özenti içindeydiler. Enver Paşa’nın saraya damat olma isteğini böyle yorumlamak gerekir. Millet için uğraşıyorlardı ama o milleti ne kadar tanıyorlardı? Bu da önemli bir soru işaretidir. Ama bu çelişki sadece ülkemiz inkılabının sorunu değil, aynı zamanda bütün devrimlerin paradoksu olmuştur. İşçi sınıfının öncü olması gereken devrimlerde bile aydınlar öne çıkmıştır; çünkü eğitimli olan, düşünebilen, yanlış gidişatı gören, çözümler öneren hep aydınlar olur. Halk yahut millet onların ardından gelir. Burada önemli olan, milletin ya da halkın inkılaba ya da devrime katılma durumudur. Ne yazık ki 1908 devriminde milletin öyle yoğun bir katılımından söz edemiyoruz. Belki de bu yüzden inkılap kısa sürede despotik bir rejime dönüştü. Elbette bu siyasi dönüşüm, hareketin liderlerinin ve kadrolarının ruhunda büyük fırtınalar koparmıştı. Tıpkı bizim Şehsuvar Sami’nin ruhundaki alt üst oluş gibi. Ve elbette bu durum, insan ruhunu anlatmaya çalışan romancıya inanılmaz olanaklar veriyor. Ölümün ve aşkın sınırlarını sonuna kadar zorlayabiliyorsunuz ve bu cesaretiniz hiç de yadırganmıyor; çünkü inkılabı ve savaşı anlatıyorsunuz. Ölümü ve acımasızlığı, umudu ve fedakârlığı... En beteri ise umudun, derin bir hayal kırıklığına dönüşmesi. Bundan daha iyi bir roman malzemesi olamaz.”

Onur Bilge Kula, hekim hassasiyetiyle ele alıyor Ahmet Ümit’i ve onun romanlarını, hal böyle olunca da okura emek isteyen bir okuma serüveni düşüyor.