3 Mayıs 2024 Cuma / 25 Sevval 1445

27 Mayıs 1960 darbesine ışık tutan kitap! Mustafa Armağan ''Son Demokratlar'' hakkında konuştu

Mustafa Armağan, Türk Demokrasi Tarihi'nin en önemli kırılma anlarından birisi olan 27 Mayıs 1960 darbesine, Adnan Menderes ve arkadaşlarının zorlu mücadelesine ışık tuttuğu yeni kitabı 'Son Demokratlar' hakkında konuştu.

24 Temmuz 2023 Pazartesi 09:57 - Güncelleme:
27 Mayıs 1960 darbesine ışık tutan kitap!  Mustafa Armağan ''Son Demokratlar'' hakkında konuştu

Mustafa Armağan, Türk Demokrasi Tarihi'nin en önemli kırılma anlarından birisi olan 27 Mayıs 1960 darbesine, Adnan Menderes ve arkadaşlarının zorlu mücadelesine ışık tuttuğu, dönemin siyasetçilerinden aydınlarına, darbeye maruz kalanların yakınlarından sıradan halka kadar toplumun her katmanından kişilerle derinlemesine yapılan söyleşilerin yer aldığı yeni kitabı "Son Demokratlar" hakkında konuştu.

SON DEMOKRATLAR ADLI KİTABINIZ YENİ ÇIKTI. BİZE KİTABINIZI TANITIR MISINIZ?

14-15 yıllık bir evveliyatı olan çalışma. Lakin sadece benim katkılarım yok; birçok arkadaşla yıllarca ele ele vererek hazırladık. Ben hem proje koordinatörü, hem de projenin bir parçasıydım.

2009 yılında "Türkçe Ezan ve Arapça Ezan yıllarını hatırlayanların hatıralarını toplayın" şeklinde bir çağrıda bulundum okurlarıma. Kimi ses kaydı yaptı, kimi eliyle yazdı, kimi video çekip gönderdi... Böylece Türkçe Ezan ve Menderes adlı şimdiye kadar 11 baskı yapan kitabım vücut bulmuş oldu. Çok okundu. Okudukları gerçekler karşısında şok geçirenler oldu. Çünkü yaşanmışlıkları anlatan derli toplu bir sözlü tarih çalışması yoktu Türkçe ezanla ilgili.

Neyse kitap basıldı ama çalışkan ekibim boşta kaldı. "Bize yine bir görev verin" diye ısrar ettiler. O zaman genel olarak Demokrat Parti dönemi üzerine çalışma yapalım, adına da Son Demokratlar diyelim dedik ve başladık çalışmaya. "Verba volant, scripta manent!" Yani Söz uçar yazı kalır düsturundan yola çıkarak yeni bir çağrıda bulundum çevreme.

İki ismi özellikle söylemek isterim: Ömer Naci Yılmaz (19 Mayıs Üniversitesi Kütüphanesi Müdürü) ve Zeynep Cer Baş (öğretmen). Bu iki arkadaş aldılar kayıt cihazlarını, yollara düştüler. Dönemin siyasetçilerine dek ulaştılar. O tarihte Ankara'da hukuk okumakta olan kızım İkbal Betül Armağan da rahmetli Aydın Menderes'e ulaştı... Dört koldan harekete geçtik. Fakat kitap tam kemâle ermek üzereyken bilgiler çalınınca akamete uğradı çalışma. Soğudum. Yıllar yılı öyle bekledi yayın için ama ben söyleşileri devam ettirdim.

Yıllar sonra sevgili Ahmet Akcan, Türkiye Hukuku Platformu adına süreci yeniden başlattı. Zamanla Eray Paşaoğlu, Aydanur Çakır, Mehmet Can Kaptanoğlu, Şeyda Köşker, Kübra Durdu gibi arkadaşlar da katıldı kervana ve neticede emeklerimiz Son Demokratlar'da ete kemiğe büründü.

Kitap, bir dönemin geç çekilmiş fotoğrafı. DP dönemini yaşamış 60 kadar kişinin yahut o günleri, Tevfik İleri'nin torunu Ömer İleri gibi, büyüklerinden dinlemişlerin anlattıkları yer alıyor. Bu arada hatıralarını anlatamayanlar da oldu. Yassıada'daki 15 idamlıktan birinin yakınını bulduk ama "Beni affedin, konuşamayacağım ağlamaktan" diye özür diledi.

Kitapta çok önemli bazı bilgiler yer alıyor. Mesela Abdullah Nazırlı, Elaziz'in aziz şahsiyetlerinden...

Biz ona "Kur'an Bülbülü" derdik...

Öyleymiş bölgedeki nâmı. Öyle şeyler anlattı ki askerlikten çocukluğuna uzanan, anlatsam kâbus olur, rüyalarınıza girer. Bunları kayda geçirip tarihin hafızasına emanet ettik. Dolayısıyla okurken hem zihniyet devrimi yapan bir partinin Türkiye'ye neler kattığını görecek, hem de sözlü tarihin ne kadar önemli olduğunu fark edeceksiniz. Bu kitap herkese kendi ailesinin tarihçisi olma çağrısı aynı zamanda.

KİTAPTAN BAZI HATIRA PARÇALARINI PAYLAŞIR MISINIZ?

Mesela Erzurum'un Tortum ilçesinden Güller Sönmez teyzenin anlattıkları çarpıcıydı: "Tek Parti devrinde kendi keçimizin, koyunumuzun hırsızı oluyorduk ağnam vergisi yüzünden. Şıhne geldiğinde sürüyü ya dağlara götürürdük yahut kış aylarında evlerden birbirine geçitler yapmıştık; o geçitler sayesinde tahsildarlardan koyunlarımızı komşuya kaçırırdık. Kendi tarlamızın buğdayının hırsızı olduk. Jandarma komutanı gelir, evimizde ne varsa alıp giderdi. 'Bari bir yumurta bırakın çocuğa' deyince dipçikle kafamıza vururlardı."

İşte DP perişan durumdaki halkı "Yeter! Söz millletindir!" diyerek baskıdan kurtardı. Yol ve ağnam gibi halkı ezen vergileri kaldırdı, bir hukuk düzeni tesis etti, halk siyasetçiye işini gördürdüğünü gördü, köylünün karnı bu devirde doydu.

Bir başka şahit Osman Çetin, 27 Mayıs darbesi sırasında Davutpaşa Kışlası'nda bir astsubay. Darbecilerden Şefik Soyuyüce'den rica etmiş, Menderes Yeşilköy'den askeri uçakla Yassıada'ya götürülürken o da aynı uçağa binmiş. Askeri uçaklarda karşılıklı oturuluyor malum, o da tam Menderes'in karşısına oturmuş. "Herkes kendisine canavar bakar gibi bakıyordu" diyor, "bir tek bende insani bakış sezmiş olmalı ki, '"Bizim suçumuz neydi?" diye sormuş ve kendisi cevaplandırmış: Bizim suçumuz millete insan olduğunu hatırlatmaktı!"

BUĞDAYLAR CAMİLERDE SAKLANMIŞ VE SONUNDA DENİZE DÖKÜLMÜŞ DİYORLAR. İŞİN ASLI NEDİR?

2. Dünya Savaşı bitiminde buğdayları denize döktüler diye bahsedilen hadiseyi uzun zaman araştırdım ama cevap bulamadım. Malum, 1948'e kadar devam ediyor karne uygulaması. Silo olmadığından camileri ambar niyetine kullandılar. Heykel yerine silo yapılsa halk sıkıntı çekmeyecekti halbuki! İşe bakın ki Taksim'de sapasağlam Topçu Kışlası var ama asker yatıracak yerimiz yok diye Sultanahmet Camii'ni asker alma dairesi yapıyorlar. Askerliğinde kendisi de orada kalmış olan Abdullah Nazırlı hocanın anlattığına göre askeri dışarıya bırakmıyorlarmış. Askerler de çarpılacaklarından korka korka tabii ihtiyaçlarını caminin içine yapmak zorunda kalıyorlarmış. Böyle bir devir.

Buğdaylar neden denize dökülüyor veya yakılıyor da halka dağıtılmıyor? Sebebini, Kayseri'de Abid Durak amca (1925 doğumlu) anlatıncaya kadar anlayamadım. Dedi ki: "Gerçekte savaş bittiğinde cami ve medreselerde depolanan buğdayların yerinde yeller esiyordu. Diyelim 100 çuval buğday geldi camiye. Hemen devrin kodamanları evlerine götürüyor veya karaborsada satıyorlardı. İşte bu skandal ortaya çıkmasın diye yaktılar ve döktüler."

Sözlü tarih hazine gibi. Aman herkes ailesinden başlayarak hatıraları toplayıp yazsın, imkânı olan yayınlasın. Sözlü tarih çalışmalarında vakit kaybedilmemeli. Mesela aynı siyasetçi ile 11 yıl arayla iki söyleşi yaptık ama öncekini kullanmadık çünkü hafıza zayıflamıştı. Hafıza ihanet ediyor insana, adam yaşarken o ölüyor.

UZUN BASKI VE DARBE DÖNEMLERİ DE SÖZLÜ TARİH ÇALIŞMALARINI ENGELLEMİYOR MU?

1962 yılında Tedbirler Kanunu çıkardı İnönü. Neydi bu kanun? 27 Mayıs darbesini eleştiremezsin! DP'lileri övemez, hatta onlara acıyamazsın. Bir gün kahvede oturan bir adam gazetede Menderes'in resmini görünce "ahh" çekmiş ve şikayet edilince tutuklanmış! Ancak 1969'da kaldırılabildi bu kanun. Darbe aleyhine ve DP lehine hakkında konuşmak ciddi anlamda yasaklanmış. Hâlâ konuşamayan aileler var.

SON OLARAK KİTABIN MUHTEVASINDAN BAHSEDER MİSİNİZ?

Mesela eski bakanlardan Ali Naili Erdem, Menderes'in ünlü avukatı Burhan Apaydın, halen İyi Parti Başkan Yardımcısı Dr. Melih Aktaş, 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, TBMM eski başkanı İsmail Kahraman, AP eski milletvekili Rasim Cinisli ile konuşmalarımız var. Cemal Tunca Hoca anlatıyor mesela: Jandarma komutanı Kur'an okuturken yakaladığı babasının kafasına Kur'an-ı Kerim'le vuruyor. Bunun üzerine babası gömleğini yırtıp feryad ediyor: "Vur evladım vur! Ben Balkan Harbinde, Sarıkamış'ta, İstiklal Savaşında Rusla, Yunanla, Bulgarla savaştım, ta ki dinimi rahat yaşayabileyim diye. İşe bakın ki kafama Kur'an'la vuran Yunan askeri değil, Türk askeri!"

Ayrıca Cevat Akşit, Necmettin Nursaçan, Prof. Turan Yazgan, İbrahim Kirazoğlu'nun yeğeni Sema Kirazoğlu, TBMM başkanı Refik Koraltan'ın torunu Ali Yavuz Koraltan gibi birçok ilginç isim var.

Cevat Akşit'in sözüyle noktalayalım: Amcası Baha Akşit kanalıyla Menderes'ten randevu almışlar. "Bizi kabul etti, personeli odadan dışarı çıkarınca baş başa kaldık. Karşımızda 'Çok yalnızım! Özel kalem müdürümü dahi ben atayamıyorum! Adam Mason...' diye hüngür hüngür ağladı."

Bunlar kitaplarda anlatılmayan tarihtir.