3 Mayıs 2024 Cuma / 25 Sevval 1445

Garip geldik gideriz, rafa koy evi barkı Tek, dudaktan dudağa geçsin ölümsüz şarkı...

Bu nasıl bir sanat gücüdür ki, başkalarının şiirlerde, yazılarda, kitaplarda ancak uzun uzun anlatabildiği şeyleri bir tek beyitle icazlı bir biçimde ifade etmiştir. Bu iş, bir damlaya okyanus sığdırmak gibi bir şey değil midir?

BEKİR ÖZBAŞARAN30 Aralık 2023 Cumartesi 16:41 - Güncelleme:
Garip geldik gideriz, rafa koy evi barkı Tek, dudaktan dudağa geçsin ölümsüz şarkı...

Edebiyatımızda tek mısradan ibâret şiirler var. Bunlara "âzâde" ya da "mısrâ-ı âzâde" gibi isimler veriyoruz. Yahya Kemal'in "Bu dil ağzımda annemin sütüdür" sözü böyle âzâde bir mısrâdır. Bir de kendi içinde belli bir bütünlüğü bulunan, iki mısrâdan meydana gelen müstakil beyitler vardır ki, onlara da "müfred" diyoruz. Müfredler, eski şairlerimizin divanlarının sonunda "Müfredât:Müfredler" adı verilen bir bölümde bir araya getirilirlerdi. Bu beyitler daha çok hikmetli söyleyişlerdir. Atasözü ve vecize yerine kullanılırlar. Belki bir matla olarak düşünülmüşler, fakat arkası gelmeyince şairler tarafından bağımsız bir şiir pırlantası gibi değerlendirilmek istenmiş olmalıdırlar.

Cumhuriyet döneminin kutup şahsiyetlerinden biri olan Necip Fazıl Kısakürek'in de birçok müfredi bulunduğunu biliyoruz. O, bunlara Noktalamalar genel adını vermiştir. Ayrıca her birinin birer adı da vardır. Hece ölçülü çağdaş müfretler diyebileceğimiz Noktalamalar'a hem Çile'de, hem Öfke ve Hiciv'de, hem de Esselâm'da rastlıyoruz. Bunlar daha çok fikir yönü ağır basan beyitlerdir. Bu beyitler kimi araştırmacılar tarafından ayrı bir şiir sayılmasa da ben şahsen bu beyitleri de şairin müstakil bir küçük şiiri kabul etmekten yanayım. Bu beyitler, ezberlenmesi son derece kolay olan verimlerdir. Bundan dolayı Necip Fazıl okuyucuları tarafından çok sevilmiş ve benimsenmişlerdir. Pek çok kimsenin, yeri ve zamanı gelince bu beyitleri ezberden söylediğini, deyim yerindeyse "taşı gediğine koyduğunu" görmüşüzdür.

Necip Fazıl Poetika'sında, "Şiir tebliğden çok telkin işidir." demiş olmasına rağmen Noktalamalar, telkinden ziyade tebliğ içermektedir.

Bu beyitler Çile'nin orijinal tasnifine uygun tarzda her bölümde bulunmaktadır. Esselâm'da ise manzum hadis çevirileri olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu eserdeki manzum hadis çevirileri daha önce 101 Hadis adıyla küçük bir kitap halinde de yayımlanmıştır (1951).

Necip Fazıl'ın altmış yıllık şiir biyografisi içinde daima devam eden, şiirlerinde değişiklik yapma ameliyesinden Noktalamalar da nasibini almıştır. O bakımdan yazılı kaynaklarda pek çok müfredin birden fazla biçimi bulunmaktadır.

Koca Şairin nasıl ki bütün eserlerinde, şiirlerinde bir kimlik ve kişilik damgası varsa, bu bağımsız beyitlerde de onun güçlü söyleyişi, mecaz kudreti, fikir bütünlüğü gibi üslûp özellikleri de kolayca müşâhede edilebilmektedir.

Bir insan Necip Fazıl'ın hiçbir eserini okumasa da bir bütün halinde sadece Noktalamalar'ını okusa, onlardan şair ve düşünürün sanatı, dünya görüşü, bakış açısı, üslûbu ve şahsiyeti hakkında net bir görüş sahibi olabilir, diye düşünüyorum. Bu beyitlerin altlarındaki yazılış-yayınlanış tarihi de okura Üstâd şairin gelişim ve değişim çizgisini izleyebilmesi açısından kolaylık sağlamaktadır.

Bu nasıl bir sanat gücüdür ki, başkalarının şiirlerde, yazılarda, kitaplarda ancak uzun uzun anlatabildiği şeyleri bir tek beyitle icazlı bir biçimde ifade etmiştir. Bu iş, bir damlaya okyanus sığdırmak gibi bir şey değil midir?

Noktalamalar'dan bir örnekle sözümüzü bağlayalım:

ÖLÜMSÜZ ŞARKI

Garip geldik gideriz, rafa koy evi barkı

Tek, dudaktan dudağa geçsin ölümsüz şarkı... (1962)

  • necip fazıl ödülleri
  • idlib haritadaki yeri
  • bekir özbaşaran