1 Mayıs 2024 Çarşamba / 23 Sevval 1445

Liseli gençlerin gözünden Necip Fazıl Kısakürek! ''Her defasında gençleşen bir deha''

Sakarya Cemil Meriç Sosyal Bilimler Lisesi öğrencileri, Necip Fazıl Kısakürek'i anlattı. Kimi üslubuna dikkati çekti, kimi de etkilendiği bir eserine. Buluştukları ortak nokta ise kendilerinde bıraktıkları derin izler, yansımalar oldu… İşte liseli gençler; Eren Çakır, Ceren Arslan, Kaan Bakan, Ahmet Yusuf Cengiz ve Buse Naz Atıcı'nın gözünden Necip Fazıl Kısakürek…

2 Aralık 2022 Cuma 16:06 - Güncelleme:
Liseli gençlerin gözünden Necip Fazıl Kısakürek! ''Her defasında gençleşen bir deha''

EREN ÇAKIR: "NECİP FAZIL ÇİLELERİYLE GENÇLEŞMİŞTİR"

Cumhuriyet döneminde yaşamış Türk Edebiyatı'nın mümtaz kişiliklerinden birisidir Necip Fazıl Kısakürek. Cemil Meriç onun için "tezatlar mahşeri" diyordu. Pek çokları içinse yalnızlık mekanını kaldırımlar olarak belirlemiş Kaldırımlar şairi, Türk düşünce dünyasının önemli mütefekkirlerinden birisi, Müslümanların kaybedilmiş belleklerinin kâşifi ve elbette Sultanü'ş Şuara olarak tanımlanabilir. Necip Fazıl'ı özel kılan sebepler içinde korku, vehim, boşluk, yalnızlık, ölüm, şüphe, sebebi anlaşılmayan ıstıraplar, kendini aşma duygusu, bilinmeyeni bilme arzusu, "özne"nin kendi iç dünyası içerisinde "ben"e ulaşma sürecini mana alemine ulaşma serüveninde bir araç olarak kullanmasıyla örtüştürebiliriz. Bu mana serüveni elbette onun kendini inşa etme sürecinde etkin konumda bulunmuş ve poetikasını da bu eksen üzerinde inşa etmiştir. Bu poetik eksen üzerinde onun yazarken peşine düştüğü tını "mutlak ses"tir. Dilin peteğinden çatlakları temizlemeyi ve ilahi ezgiye ulaşmayı amaçlar. Elbette ondaki bu mutlak hakikat arayışı toplumsal bağlamdan uzaklaştığı manasına gelmez. Aksine onun eserleri ayrıksı bir coğrafyayı bir bütüne tamamlama arzusu taşır ve toplumsal duyarlılığa ayarlanmış bir muhteva, söylem biçimi geliştirir. O Goethe'nin "dehanın çocukları" için kullandığı şu sözün karşılığı gibidir: "İnsanlar ömürlerinde bir kere büluğ azabı çekerler; fakat dehanın çocukları birçok kere... Böylelikle her defasında gençleşirler." Necip Fazıl çileleriyle bir coğrafyanın portresini çizmekle kalmamış geleceğin dolambaçlı rüyasını göstererek her defasında gençleşmiştir.

ISTIRAPLAR YAŞAMLA KAVRULUNCA ORTAYA NECİP FAZIL ŞİİRİ ÇIKAR

CEREN ASLAN: "AŞKIN DİL BULMUŞ HALİDİR NECİP FAZIL ŞİİRLERİ"

Yağan kara benzetirim Necip Fazıl okumayı. Öylesine sakin, derin ve anlamlı. Hayatın ruha dokunan acısını şiirlerine akıtmasından kaynaklanır bu anlamlılık. Gündelik yaşamdan ayrı olarak var oluşun getirdiği acıyı işler. İnsan olmanın getirdiği birtakım ıstıraplar yaşamla kavrulunca ortaya Necip Fazıl şiiri çıkar. İnsanın içinde biriktirdiklerinin gün yüzüne çıkması zaman alır. Hayatın, hüznün, yalnızlığın, ölümün, aşkın dil bulmuş halidir Necip Fazıl şiirleri. Duyguları yoğun bir şekilde işleyerek bizlere hayatımızı sorgulamamızı sağlatır. "Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır" satırıyla noktalamak isterim bu yazıyı. İnsan, içinde kalabalık duygular barındıran fakat yalnızlığa mahkûm bir varlıktır.

"SİZİ RAHATSIZ ETMEYE GELDİM"

KAAN BAKAN: "BİR ADAM YARATMAK ESERİ SAYESİNDE MUHABBET EDEBİLDİM"

Lise hayatımın hazırlık senesinde, "Bir Adam Yaratmak" eseri vesilesi ile muhabbet edebilme imkânım oldu o büyük şair / yazar ile. Bir Adam Yaratmak, gerçekten bir adam yaratmıştı. İncirin peşine, incirsizken de incirle birlikte nefsimin ayakkabısını eskitmeye başlamıştı içimde. Varoluşu yokuş aşağıda bile yavaş götüren sürece ilk adımdı. "Unutuş Irmağı" belki de bu yokuşu en yavaş tamamlayan eserlerdendi. Okudum, yetmedi. İnciri bulsam çekirdeği neredeydi? İstanbul Devlet Tiyatrosu'nun Bir Adam Yaratmak oyununu seyretmeye Sakarya'dan çıktım ve gittim. "İncire Yemin" ediyorlardı. Sorular peş peşe yoruluyorlardı. "İnsan niçin deli olur?", "Anne, beni nasıl doğurdun?"... Ne kadar kolay ağlıyordu insanlar ve ben bunları ne kadar "kolay" yazıyordum Hüsrev.

AHMET YUSUF CENGİZ: "HER OKUMADA BİRAZ DAHA RAHATSIZ OLMAK AMA BİR DAHA OKUMAK..."

Necip Fazıl okumak benim için her zaman çarpıcı ve zorlayıcı olmuştur. Ali Şeriati'nin "Sizi rahatsız etmeye" geldim epigrafını pekâlâ Necip Fazıl da kullanabilirmiş. Şu ana kadar yaptığım Necip Fazıl okumalarından arta kalan her zaman rahatsızlık ve çarpıcı bir etkilenme oldu. Kendi mizacının sertliğini eserlerine de yansıtan şairimiz sadece şiirinde değil düz yazı ve tiyatroları ile zihnimi epey zorladı. Okuyucu üzerinde tahakküm kuran bir üslubu var. Bu üslup ve eserlerin muhtevası benim gibi genç okuyucuları etkilemeye epey elverişli. Bu genç yaşlarda onu okuyup etkilenmemek mümkün değil. Kendi açımdan ilk etkilenme ölüm temalı şiirlerinde oldu. Gençliğin heyecanı karşısında ölümü bir kavuşma gösteren ve sanki karşısındakini de ölmeye ikna etmeye çalışan bir şair karşısında etkilenmemek... Diğer büyük etkilenme Bir Adam Yaratmak ile oldu. Onu okumak, tekrar okumak sonrasında tekrar okuyup her seferinde hiçbir şey anlamamak. Her okumada Necip Fazıl'dan daha da etkilenmek, biraz daha rahatsız olmak, hatta ondan kaçma isteği ama bir daha okumak. Bu kısır döngü devam eder ve ondan kaçmaya çalışırız ama nafile. Belki "Bekleyen" şiirini okuyucuları için yazmıştır. "Sen kaçan ürkek bir ceylansın dağda/ Ben peşine düşmüş bir canavarım!".

BUSE NAZ ATICI: "O HER ÇOCUKTA YANSIMASI OLAN BİR ŞAİRDİR"

Necip Fazıl Kısakürek, her çocukta yansıması olan bir şairdir. Hepimiz "Kaldırımlar"ı okuduk çocukken. Sokaklarda oynadık, kaldırımlara oturduk. Fakat kaçımız kaldırımlara Necip Fazıl gibi baktık şiirini okuyana kadar? Belki de birçoğumuzun kaldırımların değerini anlayışı Necip Fazıl ile oldu. Gece yarısı yolda yürürken durup kaldırımlara baktık ve "Bu gece yarısında iki kişi uyanık / Biri benim, biri de uzayan kaldırımlar." dedik sokaklara. Artık kaldırımlar, içimizde uzayan bir lisandı. Artık kaldırımlar, içimizde yaşamış bir insandı.

"Uzanıverse gövdem taşlara boydan boya

Alsa bu soğuk taşlar alnımdaki ateşi

Dalıp sokaklar kadar esrarlı bir uykuya

Ölse kaldırımların sevdalı eşi"

Necip Fazıl bize önemsiz gördüğümüz kaldırımların onun dostu olduğuna ve onun alnındaki ateşi alabileceğine inandırdı. Bu dizelerin bana yansıyışı, her sokağın, her kaldırımın artık bir önem arz ediyor oluşuydu. Necip Fazıl Kısakürek ile kaldırımlar, aynalar, vedalar ve çok daha fazlası anlam kazandı.